Haberal ve Balbay’la İlgili Küpe Olacak Notlar… (II)
TKP üyesi Balbay nasıl serbest bırakıldı?CHP’nin tutuklu milletvekili Mustafa Balbay. 12 Eylül’de TKP davasından üç arkadaşı ile gözaltına alınır. Gözaltına alınanlardan biri Rauf Cankurtaran'dır. “1982 Mart'ında gözaltına alınmadın mı? İsmini de veriyorum. Komiser Erol Partal ile
anlaşmadın mı? Her ortamda yüzleşmeye hazırım” diyen Cankurtaran; Bülent Tokuçoğu, Hüseyin Atılgan, Ferruh Erkem, İrfan Yay'ın da aralarında olduğu yaklaşık 30 kişinin o tarihte gözaltına alındığını anlatıyor. Cankurtaran, gözaltına alınan kişilerden sadece Balbay'ın, TKP fraksiyonuna işkence yapan Erol Partal ile anlaşarak dışarı çıktığını, hakkında hiçbir soruşturma yapılmadığını iddia ediyor.
*****
Mustafa Balbay ise bu iddialar karşısında, 12 Eylül'de TKP'liler aleyhinde muhbirlik yaptığı ret ediyor. Beraber gözaltına alınan arkadaşları ise Balbay’a 'hodri meydan' çağrısı yaparak; ' “TV'de yüzleşelim. Hatta kanalı da kendisi seçebilir.Kim ispiyoncu, kim mağdur halk karar versin” diyerek yüzleşme talebinde bulunuyorlar.
******
O dönem beraber gözaltına alınan Bülent Tokuçoğlu ise o günlere şöyle anlatıyor: “TKP ekseninde İlerici Gençler Derneği (İGD) denilen bir örgüt vardı. İzmir'de Balbay ile örgüt içerisinde birlikte çalışıyorduk. TKP'ye gizli üye olmuştuk. Hücre tipi bir örgütlenme yöntemimiz vardı. Her hücre üçer kişiden oluşurdu. Birbirimizi kod adlarımızla tanırdık. Gençlik Örgütlenmesi Hücresi'nde; ben, Balbay ve Mustafa Atılgan isminde bir arkadaşımız vardı. Balbay, Basın Yayın Yüksekokulu'nda okuyordu. Başarılı bir öğrenciydi. Okulu birincilikle bitirmişti. Milliyet Gazetesi'nde çalışıyordu. Mart 1982'de bizim fraksiyonumuza yönelik operasyon oldu. 32 gün İzmir Emniyet Müdürlüğü'nün siyasi olaylara bakan birinci şubesindeydik. İşkence ve kötü muamele ile karşılaştık. Günler süren işkenceye rağmen arkadaşlarımı korumak adına ben konuşmadım.
Birgün sevgili muhabir arkadaşımız Balbay'ı getirdiler. 'Seni yüzleştireceğiz' dediler. 'Kabul etmiyorum' dedim. Sorgu odasına alındım. Balbay' a sordular: “Anlat bakalım, Bülent Tokuçoğlu nasıl bir adam”. Balbay, örgüt kod adımı söyledi. “Sağ yanağında yara izi var.” diye tarif etti. Arkasından nerede, nasıl örgütlenme yaptığımızı, benim ona örgüt sorumlusu olarak yayınları verdiğimi söyledi. Ben yaşımın küçük olduğunu, onun sorumlusu olamayacağımı söyledim. “Ben o zaman partinin yayınlarını taşıyan elemanıyım, yayınları getirip, götürüyordum.” diyecek oldum. Balbay “Hayır, Bülent Tokuçoğlu, şu kod isimle benim sorumlumdu” dedi.
Bu ifade daha fazla ceza almama sebep olacak cinstendi. Kendi 'ihbarcı konunumu'nu güçlendirmek için altını çizerek, örgütlenme sorumlusu olarak görevimi detaylarıyla anlatıyordu.
İfadesi sonrasında elini kolunu sallayarak emniyet müdürlüğünden çıktı. Birkaç kişinin daha aleyhinde ifade verdiğini biliyoruz. Hakkında dava açılmaksızın serbest bırakıldı. 'Bu bir anlaşma' diye düşündük. O zaman torpilliler vardı. Ellerini kollarını sallayarak çıktılar. Tek örnek o değildi çünkü. Devletle işbirliği hep aklımızda kaldı.”
Yüzleşme çift
yönlü olmak zorunda
Bu ülkenin 90 yıllık otoriter cumhuriyetin tarihiyle herkes yüzleşmek zorunda. Sadece Cumhuriyet tarihiyle değil. Bu ülkenin tüm inanç kesimleri, siyasal kesimleride kendi tarihleriyle yüzleşmeli. Bu yüzleşme sadece Cumhuriyet tarihi ile yapılırsa kadük kalır. Yüzleşme çift yönlü olmak zorunda. Yeni bir demokrasi ve evrensel hukuk bu topraklarda ancak böyle inşa edilebilir.
Yüzleşmeyi gerçekleştirirken; devletin her kesimden nasıl devşirme yaparak birer işbirlikçi haline dönüştürdüğünü, sonra bu işbirlikçilerin otoriter cumhuriyetin, devletin bir sınıfı olarak nasıl karşımıza çıktığı, yurttaşlarına nasıl eziyet yaptığını, milletin iradesini yok saymak için neler yaptıklarını, topluma ne bedel ödettiklerini göreceğiz. İlerici ve devrimci diye zannettiğimiz birçok önemli şahsiyetin, aslında devlet sınıfının bir parçası olduğunu, oligarşinin bir parçası olduğunu göreceğiz..
Ve en önemlisi CHP’nin ya devletin partisi olarak yoluna devam edecek ve sönümlenecek, yada dönüşerek (Kılıçdaroğlu’nun derin CHP’nin direnmesine rağmen çabalarını bunun için önemsiyorum) yeni Türkiye’nin geleceğinde belirleyici olacak.
Son söz: Haberal ve Balbay’ı Ergenekon davasından kurtarmak için milletvekili seçilmelerini sağlayanlara söylenecek şu: Devriniz eskisi gibi olmayacak. Gideceksiniz, hemde tarihin kirli sayfalarında kaybolup öyle gideceksiniz.