Güzellikleri Konuşalım
GÜZELLİKLERİ KONUŞALIM
Öğrencilik, ne güzel bir mevsim! Kıymetini bilmeyenlere yazıklar olsun. Her bir yaşanmışlık, zaman geçtikçe müthiş prim yaparak değerlenen mücevherdir içimizde… Ülkemizin kaoslu dönemi olmasına rağmen ne hazlar yaşanmıştı öğrencilik yıllarımızda… Ah o başımızda esen tatlı kavak yellerinin yanında aniden çıkan fırtınaların bile bir tadı vardı. Dostluk, arkadaşlık lezzetinin zirveye ulaşan tadını bundan sonraki dostluklarda bulamadım desem abartmış olmam... Saf ve bütün doğallığımız ile birbirimize kenetleniyorduk. Hayat sahnesinde maskeler takma yolunu henüz pek öğrenmemiştik galiba. Her birimiz ülkemizin farklı yerlerinden aynı amaç ile gelen dupduru gençlerdik. Siyasi oyunlar yüzünden kutuplaşmaların içerisinde bile ne müthiş duygular yaşanıyordu. Okul hayatımın üzerinden yıllar geçmesine rağmen o güzellikleri unutmak mümkün olmadı benim için.
Yüreğimde iz bırakan her bir hatıramı, defalarca dinlemekten usanmazdı çocuklarım. Beni can kulağıyla ve öyle bir iştiha ile dinlerlerdi ki küçücük yaşlarında…
Kötü tarafları yok muydu öğrenciliğimizin? Elbette vardı... Hem de ne zehir zemberek şeyler yaşamıştık o yıllarda. Ama mizacım eksik ve kötü olan şeyleri anlatmama engel olduğu için bardağın boş tarafını anlatmayı pek beceremiyordum galiba.
Ankara'nın karlı buzlu havasında siyasi oyunlar nedeniyle kapatılma sürecine giren yatılı yurdumuzda bir gün bile yanmayan kaloriferlerimizin soğuk yüzünü unutmadım elbette... Odamızda soğuktan duramayıp gece geç saatlere kadar kantinde ısınmak için vakit geçirmelerimiz, çay bardağına titreyerek sarılmalarımız, okul bahçesinde polis ve jandarma gözetiminde üç kişiyle bile yan yana gezemeyişlerimiz, ölen ve yaralanan gençlerimizin üzerimize yüklediği manevi ağırlık... parasızlık... ve haftanın en az üç gününde olay çıktığı için sınıflardan kaçışmalarımız, okulların kapatılması... Hangi birisini saysam. Ama olumsuz ve kötü olan anılarımı çocuklarıma pek anlatmazdım. Anlatsam da tali mesele gibi cılız kalmıştır sözlerimde.
Onlara en çok; unutamadığım dostluklarımızı anlattım... Vefalı, sevdalı arkadaşlarımla geçirdiğim kahkaha veya gözyaşı dolu sevecen saatlerimizi... maddi manevi dayanışmalarımızı… anlatırken duygulanıp ağlardım bazen...
Okul bahçesindeki havuz başında uduyla şarkı söyleyen arkadaşımızdan ilk defa dinlediğim 'hani o bırakıp giderken seni' şarkısını anlatırdım da arkasından melodiler takılırdı dilime...Kızlarımla birlikte söylerdik o şarkıları. Onlar da benim kadar yaşıyorlardı o anıları. Tatillerde okuluma duyduğum özlemlerden, ders çalışmalarımın zevkinden bahsederdim onlara...
Yaşadığım her olayı, her anıyı öyle süsleyerek anlatırmışım ki meğer çocuklarımın iştahlarını kabartıyormuşum. Onların da en az benim kadar okullarını sevdiklerini ve arkadaş sevgisiyle dolu oluşlarını gözlemledikten sonra anladım ki güzel şeyleri dinleyerek büyüyen çocukların hedefleri de güzel oluyor.
Sadece çocuklarımıza değil, yaşantımızın her kademesinde ve her ortamında güzellikleri konuşmanın, çirkinlikleri örterek gece gibi olmanın sonucu her zaman güzel olacaktır. Hangi anıyı, kişiyi veya olayı anlatırsak anlatalım öncelikle güzel taraflarının tasviriyle başlamalıyız sözlerimize. Dinleyen saf yüreklerde iz bırakan şeylerin güzel şeyler olmasına dikkat etmeliyiz ki bu dünyayı teslim edeceğimiz yeni nesil ruhunun güzel hedeflere koşmasını sağlayalım. Çirkin taraflar varsın karanlıklarda kalsın çıkmasın gün yüzüne ki dinleyen saf yüreklerde güzelliklerin rengi bulanmasın. Sevgi ve başarı, güzel gözlem ve duyumla oluşur. Sevgi ekilen yüreklerde insanlık oluşur.
Tüm anne ve babaların evlatlarına anlatacakları tatlı anılarının bol olması dileğiyle çamur at ki izi kalsın değil, gül at ki kokusu kalsın diyorum eğitim gönüllülerine, insanlığa hizmet etmek isteyenlere...
Asuman Soydan Atasayar