Güzellik Ve Çekicilik Arasında Fark Vardır!
Güzellik ALLAH’IN NURUDUR.
“Allah göklerin ve yerin nurudur.(Nur suresi 24/35)”
Bu ayeti kerime üzerine düşünen âlimler; her tür
güzelliğin anlam ve değerini Allah’ın nurunun bir tezahürü olmasına bağlarlar.
Bugünün “nihilist” dünyasında ise kelimelerin anlamı boşaltılmış,çarpıtılmış ve “afazi”yle hasar görmüş bir lisanın bomboş bir kelimesi haline gelmiştir,güzellik!. Maalesef ; edepli tenkit yerine dogmatik tenkitlerle “güzellik ile tahrik edici çekiciliğin arasındaki büyük fark” yok edildi. Güzellik hiç edildi! İşte gerçek arıza (!) burada neşet ediyor. Çünkü güzel olanla, tahrik edici çekicilik aynı kabul edilerek, “kötü, yanlış ve çirkin” muamelesine layık görülebilmesi vahimdir.
Üstelik aynı nihilist düşünce ( hiççilik ) bizzat Müslümanlar tarafından kabul görebiliyor. Lisanın tahrip edilerek kelimelerin boşaltılması ile zihinler öyle bulanmış ki, bu bataktan sıçratılan çamur; edep ve huzur için örtünen kadının estetik görüntüsü ve sanata dair çabalarını çirkinleştiriyor, kirletiyor ve lüzumsuz kılıyor(du).
Hâlbuki örtülü kadın için güzellik ve edep bir aradadır. Zira edep kelimesi; "akıllılık, zarafet, usluluk, söz ve hareketlerde güzel hal üzere bulunma veya insanlara iyi muamelede bulunma" gibi manalar taşıyor. Kadın ya da erkek; insan! duygularının derinliklerinde bütünleşerek vicdanının enginliklerine gidecektir, güzellik ve edep ile…
Örtülü kadının güzel görünmesini lanetleyen zihinler için bu yozlaşmış düşüncenin sığınağı yoktur, her düşünce için olduğu gibi bu düşünce de kendi pragmatik anlayışını sorgulayarak kendisiyle yüzleşmesi gerekir. Bizzat Müslümanlar tarafından! Evet yani bizler tarafından…
Güzellik; iyilik ve yararlı olmakla münasebetlidir, tabiidir. Çekicilik ise “ belli bir yöne meylettirmek için sonradan haiz olunandır, kendisine eğilim uyandıran, cazip olan” manalarını içerir, bunları örtüsüz kadında değil de örtülü kadının estetik çabasında bulan kişinin zihni karışmıştır!
Tarih boyunca, bütün karanlık çağlarda “kadın” bu minvalde tehlikeli görülmüştür. Zulüm görmüştür. Yüce Yaradan Kuran-ı Kerimle örtünmeyi kadına bu nedenle emretmiştir.
İnsanoğlu yine de yetinmemiş, örtünen kadını dahi gizlemek ya da görünmez kılmak gibi bir çaba içine girerek bir başka zulmü türetebilmiştir. Kadının örtüsünü üniforma gibi tek tip ve onu görünmez hatta hiç estetiği olmayan bir şekilde olmasını hakikat kabul ettiler. Örtülü kadının geçmişinde ve bugününde de aynı korku haizdir. Tek tip örtünmeyi makbul gören kişilerde duyuş, seziş, anlayış ve kavrayışlarında bu korku o kadar baskındır ki güzeli görmekten sürekli huzursuzdurlar!
Sadece örtülü kadının güzellik ve estetik çabaları değildir bu zihinler için tehlikeli bulunan; şiir, müzik, mimari vs. için de aynı kaygılarla sanatı reddederler. Doğru kabul edilen, normalleşen ve kanıksanan tek hakikat bu olur. Onlara göre; Müslümanların idrak etmesi gereken hakikat, her tür estetik ve güzellikten neredeyse tamamen uzak durmasıdır, dünyada bu kadar mesele, tasa ve dilemma varken lüzumsuzdur! Örneğin, Süleymaniye Camii gibi bir sanat eserinin ortaya koyduğu estetikteki ihtişam ve görkem de aynı düşüncenin bir izdüşümü olarak yanlış, çirkin ve kötü, hatta günah kabul edilebilir. Havasın mecazı, avamın cehaleti!
Hâlbuki tarihi hakikat şudur ki; bütün medeniyetler hayat için gereken koşulları yerine getirirken, düşünce ve estetik ile ilgili bir nizamı da yaşamlarına getirme çabasına da girmişlerdir. Böylece medeniyet olmuşlardır.
Nitekim nihilist kavramlarla boğuşan biz Müslümanlar için aslolan “nihil” değil “nefiy”dir. İslam ilimlerinde “ene” var olduğu sürece, hakikate ulaşmak mümkün değildir. Bu nedenle Nihilizm’deki “hiçlik” yerine nefiy yani “yokluk” geçer.
İçimizde; “ene” veya “benlik” dediğimiz, kendi halinde bırakarak var olmasına izin verdiğimizde hakikati gizlemek için her tür yanlışla beslenen devasa bir canavar var. Var olan eneyi, yokluğa sürükleyerek aşmak İslam’ı yaşamaya çalışan her müminde gaye haline gelir. Kulluk ve ibadet böyle şekillenir.
Ene; manevi bilgilerle işlenmez ise hakikati arayışta korkunç bir şekle bürünür, her şeyin kaynağı kendisiymiş gibi göstererek, kendini ilahlaştırır. Evrensel, nesnel ve rasyonel bilgilerin hepsini işte o zaman yok eder ve nihilizmin pençesine düşer.
Bir Müslüman için aslolan nefyi salık verip, “mevzubahis kadın ve estetikse” her hali ile şeytani, çekici ve tahrik edicidir” düsturuna dönüştürmenin zulmünden sakınmalıyız.
Tüm bunların yanında “Haklılar tabi!” diyerek nefsimize hatırlatabileceğim düstur; “Bütün Müslümanlar aynı şeriat ile bağlıdır.”
Ötelenmiş örtülü kadınların varolmak için estetik çabası bir kaygıya dönüşmemeli ki hata haline gelmesin! İşte bu noktada hepimize yansımasını niyaz ettiğim hal; bütün iyilik ve güzellikleri Allah’tan bilmek; Edeb-i Hakk ile Hakk’a yakınlığı giyim ve kuşamımıza temkinle bezeyip; uyum, düzen ve sadeliğin güzelliğine ulaşmaya gayret etmek, şatafattan uzak durmaktır.
Örtülü kadın güzeldir, güzel olmalıdır çünkü güzelliği Allah’ın nurudur!