Güzeliğin On Para Etmez Bu Bedeki Aşk Olmasa
“Bir güzelliği oluşturan özellik, o nesnenin elemanları arasındaki oranlardır. Eğer bu elemanlar oranlı bir şekilde bir araya gelmişse birbirleriyle bütünlük içindedir. Buna uyum diyoruz. Estetik bir uyum için de doğada birçok canlıda bulunan altın oran geçerlidir. Estetik uyum planlanırken altın oran da göz önüne alınmalıdır.”
Londra’dan yazan Dr. Yaşar Pekgöz’ ün e-mektubu:
Saygıdeğer Hocam,
Estetik ve Plastik cerrah olarak kısır döngü halini almış bu konu hakkında yorum yapacağım müsaadenizle.
Bana en çok sorulan sorulardan biri ”estetik nedir” sorusu ve arkasından gelen ” insan doğası ile oynadığını düşünüyor musun?” sorusu.
Ben bunlara cevap verirken saygıdeğer hocamız Prof. Dr. Kutlu Sevin’ in şu yazısını örnek göstermişimdir:
“Bir güzelliği oluşturan özellik, o nesnenin elemanları arasındaki oranlardır. Eğer bu elemanlar oranlı bir şekilde bir araya gelmişse birbirleriyle bütünlük içindedir. Buna uyum diyoruz. Estetik bir uyum için de doğada birçok canlıda bulunan altın oran geçerlidir. Estetik uyum planlanırken altın oran da göz önüne alınmalıdır.”
Doğanın her alanında bir oran var ve sağlıkta da bu oranın var olduğunu iyi biliyoruz. Bir hasta ile konsültasyon yaparken, Hipokrat yeminimizi çekmecenin gözüne koymuyoruz. Veya ister lokal anestezi ile yapılan, isterse genel anestezi uygulanarak yapılan işlemlerin tümünde hastalara oluşabilecek komplikasyonları da detaylı bir şekilde anlatarak yol alıyoruz.
Tartıştığız asil konu nedir?
Bir estetik, plastik ve rekonstrüktif cerrahın işini yaparken ne kadar dürüst olduğu mudur? Bir hastanın neden estetik bir ameliyat yapma gereği midir?
Elbette yanlış uygulamalar yapan ve yapacak cerrahlar olacaktır ama tamamen amacı insanlardaki anomalileri, doku eksikliklerini ve fenotip bozukluklarını düzeltmek ve bunları yaparken estetiğin altın oranını bulmanın kimseye zararı yok.
Hep şuna inanmışımdır, bir insan vücudunun her hangi bir bölgesinden memnun değilse, kesinlikle fırsatını yakaladığı anda kendisine anormal gelen bölgeyi normale dönüştürmeye çalışacaktır.
Bu normalde o hastanın altın oranıdır. Yani aslında insanların kendileri doğalarındaki altın orana karar veriyor.
Şahsi görüşüm, bu tartışmanın zemin katında din, geleneksel ve dogmatik bakış açısı yatıyor. Ki, Türkiye’ de organ bağış ve nakil olaylarının ne derecede kötü durumda olduğunu görebiliyoruz.
Sayın hocamız Prof. Dr. Kurul’un bu söylemlerinin dini bir gelenekten gelen Zaman gazetesinin çarpıttığını düşünüyorum. Plastik cerrahların konsültasyon yeteneğini sorgulamak demek, almış olduğumuz tıp eğitimini yargılamak demektir.
İnternette arama sayfalarına ”organ nakli” ve ”Zaman Gazetesi” yazarsanız çıkan, aslında çıkmayan sonuçları gördüğünüzde, sorgulanması gereken öncelikli konuların neler olduğunun farkına varacağız diye düşünüyorum..
Saygılar.
GÜZELLİĞİN ON PAR ETMEZ BU BENDEKİ AŞK OLMASA
Değerli meslektaşım,
Mektubunuz ve yorumlarınız için teşekkürler. Nasıl insanların görünümleri birbirinden farklı ise fikirlerinin de farklı olması o kadar normal. Önemli olan herkesin başkalarının fikirlerine saygı göstermesi.
Sizin ve hocanız Kutlu Sevin’ in görüşlerine de elbette saygı duyuyor ama hiç mi katılmıyorum.
Estetik ve güzellik çok izafi kavramlar. Altın oran da buna dâhil. Bence güzellik kesinlikle oranlarla ilgili bir şey değil. Kemerli bir burun, çarpık dişler, kepçe kulaklar bir yüze inanılmaz “güzellikler” katabilir. Sonra, hiçbir ölçüyle ifade edilmesi mümkün olmayan “cazibe”yi de unutmamak lazım.
Her yeri düzgün, ideal ölçülerde olan, altın orana sahip hiçbir kadın bana ne güzel görünür ne de cazip gelir. Altın oran gibi bir kavram benim için saçmalıktan öte bir şey değildir.
“Güzellik yarışması” gibi bir olay da benim asla akıl erdiremediğim ve de nefret ettiğim bir soytarılıktır. O altın orana sahip “güzellerin” o aptal bakışları, yürüyüşleri, kırıtışları tahammül edemediğim şeylerdir.
İnsanlar birbirilerinden farklı oldukları için özel ve güzeldirler.
Herkesin altın oranlara sahip bir dünyada yaşıyor olsaydık inanıyorum ki bu sefer o insanlar altın oran dışı özelliklere sahip olmak için uğraşırlardı. Güzellik oranda değil farklardadır.
Vücudunun bir bölgesinden memnun olmayan birçok insanın da o bölgeyi istediği şekle sokturduğunda bu sefer yüzünün veya vücudunun diğer bölgelerine kafayı taktığına çok şahit oldum. “Keşke hiç bıçak dokundurtmasaydım kendime” diyen onlarca kadın ve erkek tanıyorum.
Organ bağışı konusundaki düşüncelerinize de hiç katılmıyorum. Din konusunda yetkili değilim ama İslam dininin organ nakline karşı olmadığını biliyorum. Birçok hocanın bununla ilgili açıklamaları medyada sık sık yer alır. İçlerinde “Organ bağışına karşı çıkanı” da hiç hatırlamıyorum. Organ bağışındaki eksiklerimizin tamamen bir eğitim ve bilgilendirme meselesi olduğu kanaatindeyim. Üstelik sizin yaşadığınız ülkede fanatiklerin alasına rastlayabilirsiniz. Bırakın organ naklini kan almayı reddedip ölen insanlar var orada.
Zaman gazetesi bahsi
Gazetede yer alan haberde de Prof. Dr. Kurul’ un sözlerinin çarpıtıldığını sanmıyorum. Haberde geçen cümlelerin aynen hocanın ağzından çıktığına inanıyorum. Sizin bir şüpheniz varsa Sıdıka Hoca’ ya yazabilir ve gerçeği de kolayca öğrenebilirsiniz.
“Plastik cerrahların konsültasyon yeteneğini sorgulamak demek, almış olduğumuz tıp eğitimini yargılamak demektir” cümlenizde tıp eğitimi de plastik cerrahların konsültasyon yeteneği de sorgulanamaz demek istiyorsanız; bu bence çok yanlış ve bilimle uğraşan bir kimseye de hiç yakışmayan bir düşüncedir.
Bilimin dinden farkı hiçbir şeyin doğruluğunun veya yanlışlığının kutsal kitapta yazdığı gibi kabul edilmesi değil, tam tersine her bilgiden şüphe duyulması ve sorgulanmasındadır.
Zaman gazetesi hakkında da maalesef çok önyargılısınız ve haksızsınız. Bahsettiğiniz yöntem bir gazetenin organ bağışı hakkındaki yaklaşımını yansıtmaktan çok uzak hatalı bir yöntemdir. İnşallah bilimi de “arama motorları” vasıtasıyla öğrenmiyor veya takip etmiyorsunuzdur.
Ben başka bir şey yaptım. Gazetenin sayfasına girdim ve oradaki arama bölümüne organ nakli yazıp tıkladım. Tam 1566 yazı çıktı karşıma (1). Hem de ne haberler. Bunların onda birinin sizin “tuttuğunuz” bir gazetede olabileceğine ihtimal veremiyorum.
Ben de bir Zaman gazetesi yazarıyım ve bununla da iftihar ediyorum.
Gelelim neticeye
En doğrusunu “Güzelliğin on par’ etmez bu bendeki aşk olmasa” diyerek Aşık Veysel söylemiş. Başka söze gerek var mı bilmem.
KAYNAK
http://www.zaman.com.tr/ara.do;jsessionid=3D8D48558C5C5DE0EE39470E45403792?method=home