Güzel Bir Kitap: Ölümsüz Atatürk…
Bazen bir kişiden, bazen bir olaydan, bazen bir araştırmadan söz etmeyi severim. Bu kez ölümsüz bir kitap üzerine yazmayı deneyeceğim.
Adı; Ölümsüz Atatürk. Yazarları; Psikiyatri Profesörü Vamık Volkan ile Tarihçi Norman Itzkowıtz.Kitap, Atatürk’ü bir insan olarak incelemekte, yaşamı ve iç dünyası üzerine ayrıntılı, geniş analizler sunmaktadır.
Gerçekçi, son derece bilimsel, roman tadında ve kalıcı bir bilgilendirme özellikleri olan bu kitabı tüm gençlere, tüm yetişkinlere ve her T.C. vatandaşına önermekteyim.
Yazarların deyimiyle anlatılan şu;
“…Mustafa Kemal Atatürk’ün kişisel gelişimini çocukluğundan başlayarak ölümsüz Atatürk oluncaya kadar geçen bütün bir süreci öykülendirmeyi, onun kendi iç dünyasıyla-kurucusu olduğu ve daha sonra modern bir ulusa dönüştürdüğü Türkiye olarak- dış dünya arasındaki karşılıklı etkileşimi çözümlemeye çalıştık.”(V.Volkan, Ölümsüz Atatürk, 5.Basım, Arka Kapak Yazısı)
Yazarların biri psikiyatri profesörü, diğeri de çok değerli bir tarihçi olunca ortaya gerçekten ölümsüz bir yapıt çıkmıştır.
Her Türkiye vatandaşı bu kitabı okuyunca eminim daha büyük işler yapmak için kendisinde kuvvet bulacak ve zorluklara nasıl bilimsel temelde meydan okunduğunun örneklerini görecektir.
Kişisel gelişim kitapları okuyanlar, kurslarına gidenler, eğitimini verenler, önce Atatürk’ün kişisel gelişim öyküsünü okusunlar.
Felsefeciler, Tarih Felsefesi öğretenlerin de tartışacakları çok nokta var yapıtta.
Örneğin; tarihte bireyin rolü nedir, ortam bireyin gelişimini nasıl etkiler, tarihin ve toplumun diyalektiği(karşılıklı etkileşimi) ne biçimde işlemektedir, gibi çetin soru ve sorunların da tartışılmasına katkı sağlayabilecek bir eser bu.
Atatürk’ün “görkemli benliği”nin açıklandığı son bölümde(psikolojik özet) yazarlar açık, akıcı ve yalın bir dille bize büyük liderin psikolojik çözümlemesini
yapmışlardır.
Kitabı okuyunca sadece bir dehayı ve yaptıklarını değil, 20. Yüzyılın ilk 40 yılının siyasi, ekonomik, diplomatik, askeri, kültürel tarihinin temel dinamiklerini de yakından öğrenmiş olmaktasınız.
Bir imparatorluğun çözülüşü içinden yepyeni bir ulusal devletin ve milletin nasıl kurtarılıp, yeni biçimde nasıl kurulduğunun kederli ama onurlu öyküsünü okumaktayız bu hacimli eserde..
Sanayi devriminin yaşanmadığı, temel sınıfların çok cılız biçimde oluşa geldiği, dolayısıyla demokratik ortam ve oluşumların geciktiği, ağalık, şeyhlik, aşiret gibi feodal sayılabilecek yapıların ve unsurların ülkenin bazı yörelerinde etkin olduğu, dolayısıyla toprak devriminin de çabalara karşın başarılamadığı Türkiye’de ilk 15 yılda yapılanlar çağdaşlık ve uygarlık yönünden çok büyük atılımlardır.
Kapitalizm çarpık da olsa elbette bizde de gelişecekti. Önce devlet eliyle, giderek dünya sermayesinin acenteliği, ortaklığı ve işbirlikleriyle.
Bir yandan eşitsiz ve çarpık gelişme olmakta, diğer yandan da kapitalizm öncesi feodal unsurlarla siyasette işbirliği yapılmaktaydı.
Yarı feodal-yarı kapitalist blokların koalisyonu politik yapılarda da kendini gösterdikçe hem demokrasi hem de çağdaşlık tam oturmamışlık içinde yaşanmaktadır.
Batılı bir yazar toprak devrimi olmayışını Kemalist rejimin en zayıf yönü olarak görmüştür ama zaten yapılamazdı çünkü ortada gelişmiş bir burjuva sınıfı yoktu.
Türkiye’yi, Osmanlıyı, Ortadoğu, Balkanlar, Kafkasya coğrafyasını, son yüzyılın ilk yarısındaki siyasi, ekonomik, askeri gelişme ve değişmeleri, hepsinden önemlisi hep en önde ve tepede olmuş ve bunu fazlasıyla hak etmiş büyük bir önderi çok daha yakından öğrenmek isteyenlere iyi okumalar…
Okumak herkese iyi gelir biliyorum. Bana iyi gelmenin ötesinde hakkında yazma ve bunu yayma coşkusu da verdi. Derin araştırmaların daha çok artmasını ve toplumu daha yaygın aydınlatmasını diliyorum..
