Günlük – Reklam Yapsam Yer misin?
İki yıldır kar görmediğimi hatırladım. Buralara kar yağmıyor. Psikoloji dört mevsim döngüsüne alıştıktan sonra buralara gelmek bazı dengeleri bozuyor mu acaba? Yani, kar-kış yoksa mevsimlerden biri eksik kalıyor, üçe düşüyor sayı. Sanırım psikoloji de ona göre ayarlıyor kendini. Fark edemediğim bir ara kış psikolojisini de aradan çıkarıyor. Görmüyor ama öykünüyor. Öykünüm mode: on.
Eylül- Ekim aylarında daha çok yazmaya eğildiğimi görüyorum. Değişik yerlerde yazdığım yazılara bakıyorum. Aylık istatistiklerde bu durumu görüyorum; havalar biraz serinlemeye başlayınca yazı sayısı artıyor.
***
Şehir içindeki KİPA'nın önünde haftada bir lokma döküyorlar. Cuma günleri. KİPA hakkında gazetelerin birinde okuduğum yazıda şöyle diyordu: “Ege bölgesinde KİPA'nın müşteri sayısı arttı. “ Bu eksen üzerine birkaç paragraflık bir yazıydı.Geleneksel ve halka yakın figürlerle reklam anlayışı.
Finansbank'ın çocuklu reklamı da güzeldi. O ne kadar sevimli bir çocuktu öyle! Hatta o resmi reklam sayfasından kesip alarak çerçeveletmek gibi bir düşünce de geçtiydi aklımdan. Sonra vazgeçtimdi. Güzel bir çocuk yüzü fakat dışarıda zalım bir hayat. İnsanı handikaplara sürükler, dedim ve vazgeçtimdi.
Pek çok reklam anlayışı var. Reklam, Internet çıkalıberi bir gelişime uğruyor. Daha bir insan yüzlü reklam anlayışlarından tutun vahşi-zorba reklam anlayışlarına kadar reklam anlayışları var. Bir seviyeye kadar bilinç reklamları normal karşılıyor. Bazı reklam türlerinde ise insan artık reklamları görmez hale geliyor. Reklamcılık sektörü çok kazandıran bir sektör olmasına rağmen zor da bir sektördür. Demin dediğim gibi; reklamlar-türleri bir dönem iyi ya da kötü görülüyor, algılanıyor, fakat sonrasında artık müşteri potansiyeli tarafından görülmez hale geliyor. Reklam bombardımanları buna sebep.
Sabit ve basit içerikli reklamların sürekli yapılması bu bombardıman içinde işe yarayabilir bir reklam anlayışı gibi duruyor. Sade ve iddiasız gibi duran ve uzunca süre belli yerlerde duran reklam araçları daha işe yarardır. Sürekli bir koşuşturmanın olduğu hayatlar içinde nasıl ki insan soluklanmak için bir sakin-sade bir yerde durur da oturur, insan beyni de bu reklam çokluğu içinde zihinsel olarak da sade olanı ön hafızasına getirebilir. Sadelik ve sabitlik. Zaman zaman gerilla reklam tekniklerini de kullanmak gerekir. Sokakta, televizyonda, Internet'te anlık/kısa tür reklamlar.
Yani bunları bir reklamcı edasıyla söylemiyorum. Reklamı gören müşteri açısından söylüyorum.
Zorba reklam anlayışı. Internet'te değişik tür sosyal ağlarda kurulan guruplarda daha çok yapılıyor. Mustafa Balbay'ın demir parmaklıklar ardından çıkmasından hemen sonra Face'de bir sürü Balbay gurubu kurulmuştu. Hatırı sayılır üye sayılarına ulaştılar bazıları. Fakat sonra anladım ki gurup kurucularından çoğunun Balbay'ı desteklemek gibi derdi yoktu.. Belli web sitelerine tıklama sağlamak için kurulduklarını anlamıştım. Bu açık zorbalık değil, gizli zorbalık türünde bir reklam anlayışıydı.
Yani bir ürün-bir şey reklamı yapılacaksa o ürünle yakın-az yakın ilgili öğelerle kurulu bir reklam sahası oluşturmak en mantıklısı. Ve bu reklam zemini zaman içerisinde mantıken bağlantılı öğelerle genişletilmeli. Bilince balta indirir gibi vur-kaç reklamları reklam yapana da zarar veriyor.
Şehir içindeki KİPA tarafına dönen minibüsler var. (Bilemiyorum KİPA böyle bir reklam şekli düşündü mü? Düşünmüş olabilirler.) 10 kişilik bir ekip ayarlarım ilk önce. Bu elemanlar sabahtan akşama kadar minibüslere binerler planlı bir şekilde. Tek tek. İkişer ikişer.. Hep de, KİPA'nın oradan geçiyor mu? KİPA'nın orada, KİPA'ya yakın... vb cümleleri kullanırlar minibüsün içinde. KİPA'nın reklama ihtiyacı mı var? dememek lazım. Reklam denen şeyin pekiştirme aşaması da vardır. Bu tür bir reklamı yapıyor da olabilirler. Bu tür reklamı farklı türde iş yerleri de yapabilir aslında. Insert, broşür dağıtmak yerine bu tür reklam her iş yerine fayda sağlar.
***
“Özgürlük” hayallerine o kadar çok kapılmış ki insanlar, ilahi bir el gelse de dokunsa bu insanlara, o an tanımını yaşadıkları “özgürlük”leri verilse hepsinin de canı sıkılır. Bu sefer de özgürlük özgürlük diye yırtındıkları bağırış zamanları için bağırmaya başlarlar.
Üretmedikleri fikirlerin, üretmedikleri şeylerin övgüsünü yapan insanlar.. Övgü, tatlıdır; fakat sadece tatlı bir rüyadır o.