Günlük- Makul Bir Yazı
Nobel ödüllerini inceledim. Mavi led bulan bilim adamları. Nanoskop'u bulan bilim adamları. Edebiyat alanında ödül alan yazar Türkiye'de 200 satmış. Kendimi Nobel almış gibi hissettim bunu öğrendiğimde.
Nanoskop ilginç bir buluş. Moleküler düzeyde görüntüleme yapabiliyormuş buldukları nanoskop. Bizim bildiğimiz mikroskobun çok daha gelişmiş bir şekli yani. Bir şeyleri nano seviyede inceleyebilmek demek çok farklı sahalarda çok farklı gelişmeler de olacaktır, demektir.
Şimdilik, Nobel'le ilgisi olmayan fakat çok önemli bir bilimsel çalışma içerisinde olan Türk bilim adamlarının çalışmaları ile ilgili bir yazı da okudum bir bilim teknik dergisinde. BiyoSaat şey dedikleri sistem üzerinde çalışan bilim adamları. Bizlerin daha genel anlamda bildiğimiz biyosaat olayının çok daha mikro düzeyde incelenmesi üzerine bir çalışma. DNA seviyesinde bir araştırma. 16 yıldır sürdürülen bir çalışma. Kanserli hücrelerin yok edilmesi ile ilgili. Hücre-DNA seviyesinde görevli olan DNA parçaları-sistemleri belli bir biyoritim-saat içerisinde çalışırlarmış. Bunlar, günün belli saatlerinden daha aktif veya daha pasif olurlarmış. Eğer ki bu mekanizma çözülebilirse kanser için uygulanan kemoterapilerde de gelişmeler olabilecekmiş.. Benim anlayabildiğim bu. “Fakat”, diyor araştırmadan sorumlu tıpçı bilim adamı,”bu DNA'ları, molekül hareketlerini-işlevlerini daha mikro düzeyde inceleyebilseydik etkin sonuçlar alırdık.”
Nobel ödülü alan Nanoskop ile belki bu incelemeler yapılabilir. Anladığım kadarıyla, Türk bilim adamları bu işi çözerlerse Nobel'i de alırlar.
Mutlu oluyorum ben. Bazen Uluslar arası sahada başarı gösteren bilim insanlarımızın, bazen de 18'li yaşlarında gençlerimizin, başarılarını duyduğumda. Bazen de üzülüyorum; TÜBİTAK'ın önem vermediği bir buluş, Uluslar arası sahada ödüller alınca.
***
İnsanlar, nerede olurlarsa olsunlar, bulundukları yerlerden sıkılabiliyorlar. Fiziki ortam değişiklikleri işe yarar rahatlamak için. Bazen de farklı şekillerde ortam değiştirirler bazı insanlar. Mesela diyelim ki Türkiye çapında tanınan bir kadın yazar başka bir yazar mecrasına farklı bir isimle girip yazılar yazabilir. Burada önemli nokta şu: yeni kimlik yeni bir mekan demektir. Peki ya neden böyle bir şey yapar, diyelim ki bu kadın yazar? Yüksekte olmayı yaşamıştır. Paraya doymuştur. Öte yandan, tükenmeyi de yaşamaktadır. O kadar yüksekte, bir bakar ki ne insan kalmış, ne malzeme, ne bir olay.. Uzay görünür. Yıldızlar insanlardan daha çoktur fakat yıldızlara bakıp ne yazacaksın?.. İşte bu ve bunun benzeri sebepler yüzünden aşağı iner. O ilk zamanlarındaki ilk insanını hatırlar. Enerji doludur o ilk yıllarında. Tekrar, aşağıdaki insanların arasında olmak gocundurmaz onu. Ne de olsa gökyüzüne tekrar yükselebileceği hazır bir merdiven vardır. Ve zaten başka bir kimliği vardır gizlendiği. Ayrıca, o kimliğini de yönettiği için yönetim hazzını da yaşar. Yeni malzemeler de toplar. Çıkınını heybesini doldurur. Sonra tekrar gökyüzüne uçar, halktan kullarına yeni vahiyler, romanlar gönderir.
***
Alacalı yazı diye boşuna demedim. Düşman diyeceğim de, “düşman” dediğin neye düşman, ah onu bilebilse düşman. Kendine mi düşman, ota mı düşman, güne mi düşman.
***
Epeyi bir aradan sonra bugün ilk defa pazar görmeye gittim. İçimden bir ses, gitme! Gitme! diyordu fakat gittim. Aklıma menemen düştüydü, nereden düştüyse. Biraz sebze aldım. Dereotu ve yeşil soğan. Özlemişim. Aklıma düşen peşime düşer. Onu gördüm. Pazarın içinde yolumu değiştirdim. Kişilik zortlaması yaşıyor. İyi mi kötü mü, anlamadığım kişilerden biri. Gizli birtakım amaçları var fakat çözemiyorum. Yakınlaşmak da istemiyorum, çözeyim diye. Çöze çöze bir hal oldum, bıktım artık. Neden herkes benden kaçiyüüür?!
Akıl kelimesi ah'tan geliyor galiba. Bir işten pişmanlık duyan elementel ata kişi, iki elini yumruk edip kendi kafasına vuruyor. En kolay enternasyonal nida kelimelerinden olan AH! kelimesini kullanıyor. Uzaktan bakan başka bir elementel ata kişi, yumruk sesini de duyuyor. K sesini duyuyor. Dövünen ata kişi ah derken , h harfi duyulmuyor, diğer elementel ata kişi a ile k harflerini birleştiriyor. Böylelikle dövülen yerde veya içinde suçlu bir şey veya sadece bir şey olduğu imgesi oluşuyor. Ak..-ıl eki nasıl geldi anlamadım. Aaaak ak!
***
Makul şüphe ile ilgili de yazsam iyi olur. Bu, Niye yan baktın? yasası gibime geliyor. Tam da maço bir topluluğa-topluma uygun aslında. Niye yan baktın? Şimdi, düz baksam bu sefer de niye baktın? olur bu. Bakmasan, sen beni takmıyor musun? olur. Alttan alsam ezer. Üstten baksam kuş sanır, kurşunlar. 30 dereceyle baksam pisagor musun? der. Gizemli baksam, niyetim ne olur? Yakışır.