Günlük -Hırlı Hırsız
Bazen hırsızlık eğilimleri olan öğrencilerle de karşılaşabiliyoruz. Böyle durumlarda ilk önce öğrenci velilerini çağırmak ve usturuplu bir şekilde durumu anlatmak gerekiyor. Tabii, bir veliye çocuğunun böyle bir durumu olduğu söylemeden önce ilkin başka şeylerden bahsetmek gerekiyor. Nedir, bir okulda, öğrencinin “kabahati” ne olursa olsun, hatta yasal olarak suç bile olsa yaptığı, okul içinde halledilmeye çalışılır. Bir veliye, çocuğunun kabahatini söylerken bunun bir suçlama olmadığını defalarca söylemek gerekir. Zaman zaman çok genişten alarak davransak bile, “sen benim çocuğumu nasıl suçlarsın!” gibi tepkilerle karşılaşabiliyoruz. Halbuki amaç, ortada ağır bir suç varsa bile, o suçu yaratan sebepleri ortadan kaldırmaktır.
Gençlik dönemlerinde bu hırsızlıklar çoğu zaman bilinçli yapılan şeyler değildir. Hatta öyle ki, hırsızlığı yapan gencin yaşadığı herhangi bir maddi zorluk da yoktur, sırf eğlencesine-zevk almacasına bile yapabilir.
Tabii, tam emin değilim fakat..yine bu kelimenin anlamlarına gelmek istiyorum ilk önce. Hır, kavga demek. Hır-sız; şimdiki anlamıyla, bir şeyi çalan demek, sessizce. Şeklen baktığımızda bir mantık hatası varmış gibi gözüküyor. Hır-sız : kavgasız; kavga etmeyen gibi bir anlam var. Veya, hır-lı derken, kavgacı anlam olması gerekirken akıllı gibi bir anlam çıkıyor. Muhtemelen hırsız daki hır'ın hırsız ile kök-bağ ilişkisi yok. Harsız ve arsız kelimelerinin karışımı sonucu çıkmış olabilir ortaya. Harsız: yanmayan demekse, çalma eyleminde pişman olunmaması, soğukkanlılıkla,sessizce-kavgasız yapılması bakımından bir harsızlık-hırsızlık benzetimi yapılmış olabilir.
Hır mır köküne geri dönelim. Bilemiyorum; her yerde var mıdır bu kullanım; bir de, hıllı durmak diye bir ifade Tokat'ın pek çok yerinde, halk dilinde kullanılır: Hıllı durmak, hıllı olmak. Bir hal üzerine ol. Halin belli olsun. Halli ol! Fakat halk bazı şeyleri eğeleyebilir. -a harfi -ı harfine göre daha az enerji harcatan bir harf olduğu için halli-den hıl-lı ya geçiş yapmış olabilirler. Öyleyse, sonuçta, bir eşyayı çalan hılsızdır. Fakat edepsizlik eden de hılsızdır. Birini kıran da hılsızdır. Çalışmayan-tembellik eden de hılsızdır. Yani, pek çok olumsuz davranış sergileyen kişi hılsızdır. Bu ön-görüşten devam edecek olursak; peki, neden pek çok olumsuz davranışı niteliyorken bugün, sadece mal-eşya vb şeyleri çalan kişi anlamına gelmiş hılsız? Halsiz? Hali olmayan? Şekli olmayan?
İnsanda görülen pek çok olumsuz şey bir kelime ile anlatılmış. (Hılsız. Hıllı durmadı! Hıllı olaydı!..) Çünkü: bugünkü gibi pek çok detayın olmadığı zamanlar ve yerleşim yerleri, eski zamanlar. Halk deyip duruyorum, yani kırsalda yaşayan, ve etrafında başka uygarlıkların yoğun tesirini görmeyen kitleler. Görmedi mi, insandaki olumsuz özelliklerin sayısı da az olur. Göreceli olarak, olumsuz özellikler az olunca bu az sayıda özelliği ve dolayısıyla olumsuz davranışları ifade eden-anlatan başka kelimelere ihtiyaç az olur. Şehirler büyüdükçe, uygarlıklar birbirini tanıdıkça insanlardaki olumsuz özellikler bir bir ortaya çıkmaya başlayınca tek bir kelimenin (örneğin: hılsız'ın) yetmeyeceğini anlayan insanlar gördükleri her yeni hılsızlığa başka bir isim verme gereği duymuşlar. “Şehire gitti de ne yaptı Hasan? Hıllı durmadı.. Yani ne yaptı?.. “ Yapılan şeylerin çeşidi artınca başka başka kelimeler devreye girdi. Hılsız kelimesine de bir sebepten, sadece, kendine ait olmayanı alan kişi anlamı kaldı.
Elma, halk dilinde “alma” şeklinde kullanılır. Elma, mitolojik Adem-Havva figüründe alınmaması gereken bir şey olarak geçer. Evet, bir meyvedir. Ve ilk akla gelen kırmızı(al) oluşudur fakat bence halk, almamak eylemini de düşündü ve bir emir de kattı. Alma! Şimdiki zamanlardaki gibi, pekçok detayın olmadığı zamanlarda bir eylem,bir emir doğrudan bir nesne ismi olarak kullanılıyor olsa gerektir.
Hırsızlığın günümüzdeki anlamına geri dönelim. Hırsızlık kelimesine ilk yüklediğimiz anlam; para veya paraya dönüşebilen bir şeyi çalmadır. Ve önemli bir şey daha var: çalan kişinin bu işi nasıl yaptığı ile ilişkilidir hırsızlık tanımlarımız. Yani, bir şeyin yerini değiştirmek her zaman hırsızlık olarak da algılanmıyor olabilir.
Didim'e geldiğimden beridir, sanki bir suç-bilimci oldum. Didim'e gelmeden önce da elbette gördüğümüz bildiğimiz incelediğimiz şeyler vardı fakat burası gerçekten de insanı bir suç-bilimciye dönüştürebilecek kadar tuhaf şeylerle dolu.
Şu son iki yıl içinde, daha önce hiçbir yerde görmediğim türde 4 hırsız tanıdım. Siz şimdi sanırsınız ki, bu adam hırsızlarla mı arkadaşlık ediyor? Hani, sosyal ilişkilerde pek de kötü niyetli olmamayı-dengeli olmayı seçmiş biri olduğum için, önyargı setlerimi ince tutuyorum; haliyle, her tür insanla kendimmiş gibi iletişime geçmeye çalışıyorum. Fakat ben nerden bilirdim türlü türlü kılığa girmiş insanların yine bu kadar çabuk kılık değiştirebileceklerini. Kılık değiştirmekten kastım; bu kişiler hırsızlar ve bunu çok farklı şekillerde örtüyorlar. Bildiğiniz hırsız türünden hırsızlar değil. Aile özellikleri de ilginç. Mesela birinin babası polis. Birinin babası asker. Birinin babası varlıklı bir kişi.
Ortak özellikleri: her dilden konuşabilmeleri, dindarlık-hafiften ermişlik ayaklarına çok yatmaları, kötü dedikleri insanlarla bile ertesi günü yine sıkı fıkı olmaları, sürekli para sıkıntısı(!) çekmeleri, ve yeni bulduğum Bir şey: bilgisayardan hiç anlamadıklarını söylemeleri. Fakat, sanal hırsızlar gibi becerileri olmasa da, yaşadıkları yerlerdeki insanları face'den vb yerlerden sessizce takip ediyorlar. Bir tuhaf özellikleri daha var: hepsinin de bir kenarda çakılı parası olması.
Babası polis olan kişiyle epeyce bir konuştuk. Babası çoktan ölmüş. Babasını Paşa olarak tanıtıyordu... Bu hırsız beni de internetten takip ediyordu. Amacı şuydu: benim özelliklerimi, beğenilerimi, ilgilerimi öğrenmek. Ki sanki, sohbetlerimizde, birbirimize insani olarak çok yakınmışız gibi olsun da rahat rahat para istesin, sonra da ortadan kaybolsun. Baya bir kişiden para toplayıp kaçtı burdan. Bunu daha önce bir yazımda anlatmıştım üstü kapalı. Beni çırpamazdı çünkü ben zaten çulsuzum. Olayın içinde başka şeyler de vardı. Face'den filan bakıyorum profiline de...yine bir dümen kurmuş, yeni bir imaj, yeni arkadaşlar, melek imajları filan...
Diğerleri bu anlattığım kişiye göre daha az akıllılar.
Bu hırsızların ortak bir özelliği daha var: şamatacı olmaları. Gırgır geyik anlamında değil. Hiç olmadık zamanlarda bazen adalet savunucusu oluyorlar, bazen etraflarındaki bazı kişilere çok kötü iftiralar atıyorlar.. ki bunun sebebi: mümkün olduğunca hırsızlıklarını göstermeyecek bir kalkanları olsun. Günümüz siyaseti de böyle. Sonuçta işin içinde insan var.
Bu insanların, hastası oldukları ve çaldıkları kadar paraya ihtiyaçları yok aslında. İç yapılarına şöyle bir baktığımda hep başka şeyler görüyorum. İçlerindeki o şey şuursuzca bir doymazlık. Fakat bu doymazlık haline ne sebep olmuş? Dediğim gibi, çaldıkları kadar paraya ihtiyaçları yok aslında.
Eskiler, sanırım en mantıklı şeyi söylemiş. Hılsız. Halsiz. Doymazlık olduğuna göre içlerinde bir şey halsiz. Bir hal yok. Bir şekil yok. Bir, hali biliş yok.Onlar o yüzden hılsız. Halsiz.
İnsanları suçlamak noktasında duralıyorum çünkü hal-i, hıl-ı olmayan bir kişiye nasıl suçlamada bulunabilirsiniz? Karşınızda bir hal bir hıl bir şekiloluş yok.
Hıllı olmak deyimiyle, eskiler, yoksa bir bütün oluşu mu ifade ediyorlardı?: insanda her şey vardır. Fakat her halini görmesi hıllı oluşun başlangıcıydı galiba.
Hıllı ol: para çalma.
Hıllı ol: başkalarının yazılarını, şiirlerini çalma. Emekten çalarsın.
Hıllı ol: kimseyi kırma; çünkü birini kırarsan ondan huzurunu çalarsın.
Hıllı ol: Sokağa tükürme. Tükürük tozlaşır, bakteriler başkalarına bulaşır:onların sağlığını çalarsın.
Hıllı ol: Güzel konuş. Çirkin konuşursan başkalarının hafızasında bu çirkin konuşma yer eder; beynin hafızasından çalarsın.
Hıllı ol: Komşunun karısına bakma. Kendi karının sevgisinden çalarsın.
Hıllı ol: Oku. Okumazsan beynin ekmeğinden çalarsın.
Hıllı ol: İftira atma. Kendinden çalarsın.
...
Hılsız. Halsiz. “Kötü“ olarak ne görürseniz görün, hepsi hılsızlıktır. Hıllı ol. Hal-ine gel. Hıl-ına gel. Hıl.
Bence, hırsızlık hılsızlıktan gelir.