Günlük – Bonzai
İlk ders 6.50'de başlıyor. Otuz dakika önce okuldayım. Gün ağarmamış oluyor. Okulun Zeytin ağaçlarıyla dolu tarafına bakan kapısının önüne çıkıyorum. Köpekler konaklıyor bu küçük ormanın kenarında. Ormanın yola yakın ucunda, ağaçların altına gizlenmiş bir araba. Durmuş öylece. Aramızda elli metre ya var ya yok. Arabanın içinde sigara içenler var. Yoldan gelip geçen tek tük araçların ışıklarıyla bir beliriyor bir kayboluyor arabanın görüntüsü.
Beni fark ettiler. Arabanın iç ışığını açtılar. Şoför koltuğundaki kişi arabadan indi. Bagaja doğru yürüdü. Açtı, hemen kapadı kapağı. Tekrar bindi arabaya. Beklemeye devam ettiler. Bir elektrik motorlu yanına yanaştı, kısa durdu, benim olduğum tarafa doğru sürdü motoru. Ormanın diğer ucuna doğru ilerledi. Sağa döndü, kayboldu.
Geçen günlerin birinde idare tüm öğretmenlere bilgi vermişti. Bonzai satıcıları okulların etrafında dolanıyormuş. Kırmızı veya o renge yakın renkte bir arabaymış. Taunus veya Tofaş.
Öğle arasına yakın üç beş arkadaş oturmuş konuşuyoruz. Sabah bir arabanın görüldüğünü söylüyorlar. Kırmızı değildi fakat, dedim. Nerden biliyorsun, denilince, polise ben ispiyonladım, dedim. Hiç acımam, ispiyonlarım, dedim. Dersti, nöbetti, derken polis geldi mi, geldiyse durum ne oldu, aklıma düşmedi bir daha.
İki yıl önce de, yine bir bahçe kapısı önü muhabbetinde Afyonu Patlamak deyiminin nereden geldiğini öğrenmiştik. Öğretmen arkadaşlardan biri, merak etmiş, üşenmemiş, gitmiş araştırmış. Osmanlı zamanında da yaygınmış uyuşturucu kullanımı. Afyonu, ne yalan söyleyeyim hiç görmedim, bir küçük pakete sarıp bağlarlarmış, ve yutarlarmış. Bir zaman sonra midede o paket patlar ve afyon kana karışırmış. Kişi esrarengiz bir aleme dalarmış. İşte, bu dalma başlangıcındaki duruma, kişinin afyonunun patlaması anlamında Afyonu patlamak, derlermiş.
Bonzasi patlamak diye bir deyim yok. Bonzai direk öldürür. Yani kişiyi öldürme süresi diğer pek çok uyuşturucuya göre daha kısa. Bonzai keşi tuhaf bir sara nöbetine benzer nöbet geçiriyor.
Tabii, bu tür uyuşturucu hikayelerini duyunca insan kendi başına gelebilme durumlarını da tartıyor aklında ve psikolojisinde. Ben neden uyuşturucu kullanmıyorum? Kullanan neden kullanıyor? Genetik bir yatkınlıktan dolayı mı insanlar bunu kullanıyor?..
Gidişat çok hızlı. İnsanlar bu hızlı akışı sanki yakalamak zorundalar mış gibi hissediyorlar. Baş döndürücü bir akış. Ne olabileceğini, ne yapabileceğini bilemeyen insanlar.
Sadece gençler açısından bakarsak; bir iş disiplinine sahip olmayan gençler. Okulların, ailelerin ve diğer çevrelerin gence bir çalışma disiplini vermesi lazım. Gençlerin enerjileri bu yüzden vardır zaten; bir iş öğrenmek ve kişisel uğraşılar edinmeleri için.
Algı kanallarının da mümkün olduğunca açık olması gerekli. Yani genç kişinin ne kadar çok algı kanalı açılmışsa o kadar çok kanaldan zihinsel-duyu zevki alması artar. Bu bahsettiğim zevk-haz türü, şuursuz-dürtü hazlarından farklıdır.
Eğitim sistemlerinde, öğrenci ve velilerin işlerini “kolaylaştırma” eğilimi, veya diğer anlatımla: söz hakkı ağırlıklarının dengesizlik yaratacak kadar artırılması da, öğrenciye bir disiplin anlayışı vermemizi engelliyor. Disiplin anlayışı vermek, kişisel sahalarda bir özgürlük kısıtlaması anlamına gelmiyor. Kişi iş ile tanır kendini; kendi bilinç disiplini ile tanır kendini.
Disiplinsiz bir bilinç, algı kanallarının azlığı, kişiyi sınırsızca bir haz alma eğilimine yöneltir. Disiplinli bir bilincin değil de, hazların yönlendirdiği insanın da, bu deli akış içerisinde pek çok şey istemesine rağmen istekleri yerine gelmeyince, tatminsizlik tüm varlığını ele geçirir. Kaçmak ister kişi. Kaçmak için de ya uyuşturucuya sığınır ya da eğer ki bir dış ve alakasız boşalım kanalı bulursa oraya sapar. Ya uyuşturucu kullanır ya dinci örgütlere girer ya da eski-mitolojik kökenli ayinlerde bulur kendini.
Bonzai, hemen hemen herkesin rahat ulaşabileceği bir uyuşturucu. Ucuz da. Bu Bonzai olaylarını bir saldırı olarak da değerlendirmek gerek. Yani, bir ülke başka bir ülkeye ateşli silahlarla saldırdığında haliyle çoğunlukla gençler ölür. Bu bonzai olaylarında da hemen hemen hep gençler öldüğüne göre bu bir savaş olmalı. Savunma konusunda pek başarılı olamıyoruz. Yani, senin benim birkaç kişinin etrafı denetlemesi ile pek bir savunma olmaz bu savunma.