Günler Sonrasında Gezi Parkı Değerlendirmesi
Gezi Parkı eylemleri (bu tür eylemler uluslar arası sularda yapılınca nedense aktivist diyorlar), bazı konularda turnusol kağıdı görevi gördü. Şöyle, sistematik olması gerekmez, maddeleyebiliriz:
1) En başta, demokrasimizin (ileri), evrensel demokratik değer ve ilkelerden çok gerilerde ve en önemlisi kırılgan olduğu görüldü (liberaller, muhafazakârlar en önemlisi AB ve müttefiklerimizce de).
2) Demokrasiyi sadece seçim sandıklarına indirgemek anlayışı (sayısal), demokrasinin niteliğini geliştirememiş, aksine kamplaşmalara neden olduğu gibi var olan kamplaşmaları derinleştirici bir etkiye neden olmuştur.
3) Kürt sorunun çözümü aşamasındaki bir süreçte uç veren bu eylemler, sezdirmeseler de Kürt tarafının, nasıl bir demokrasi anlayışına sahip bir iktidarla müzakere ettiklerini sorgulamalarına neden olmuştur. Bu sorgulama süreci belirleyici olabilecek nitelikte olabilir.
4) Toplumsal barış olmadan etnik veya mezhep gruplarıyla devletin yapacağı barışının devamlılığı konusunda şüpheler oluşmuştur.
5) Gezi parkı eylemleri başta akademisyenler ve gazetecilerinde efsundan uyanmalarına, düşün, değerlendirme ve söylemde bulunma cesaretini göstermelerine de yol açmıştır.
6) Polisin eylemlere dönük şiddet kullanımının dozu arttıkça mülke dönük Vandalizm artarken, henüz, düşünceye, insan onur ve haysiyetine dönük siyasi Vandalizm konuşulmuyor, ama konuşulacaktır.
7) Düşünceye, insan onur ve haysiyetine dönük siyasi Vandalizm, dozları dönem dönem azalsa da 12 Eylül’den bu yana devam etmektedir.
8) Liberal ve özellikle sol düşünce ve sol aydınların son 10 yıl içinde, sosyal ve siyasal bir gerçekçilik olan İslam dini ve İslami akımlara ilgisi artmıştır. Eylemler ve eylemlerin tartışıldığı toplantılarda bu hissedilmektedir.
9) Seçim Kanunundaki % 10 barajı artık istikrar değil, istikrarsızlığa neden olmaktadır. Merkezde yer almayan “marjinaller” bu seçim barajı nedeniyle, siyasi arenada kendilerini ifade edecek mekânlar bulamayınca, meydan ve sokakları “kullanmaktan” başka çareleri kalmıyor.
10) Gezi parkı eylemcilerine tavsiye edilen demokrasi “nasihatleri” aslında, uygulamada, hiçbir partinin örgütlenmesinde, siyasi partiler ve seçim yasalarında yoktur. Lider sultası ve parti merkezi egemenliği, partilerin delege seçimlerinde, il-ilçe başkanı seçimlerinde egemen olmakta (tepeden inme, atama), parti içinde demokratik (seçilme ve liyakat) yükselme kanallarını engellemektedir.
11) Siyasal, sosyal ve hatta kültürel taleplerini partilere katılarak ve/veya partiler kanalıyla duyuramayan kitleler için, “normal” demokrasilerde en önemli kurumlar Sivil Toplum Örgütleri, Meslek ve İşçi Örgütleri, Çıkar Grubu Örgütlenmeleri vs. olmaktadır. 12 Eylül’den bu yana siyaset kurumları bu örgütler ya görmezden gelinir, ya çekinilir veya dışlanır. Gezi parkı eylemleri demokrasinin olmazsa olmazının sadece siyasi partiler değil, diğer toplumsal örgütlenmelerde olduğunu hatırlatmıştır.
12) Türk burjuvazisinden bazı sesler beklide ilk defa bir sivil toplumsal demokratik taleplere destek vermiştir (ve tarihsel misyonunu uygun olarak da (!) hemen yarı yoldan çark etmiştir).
13) İslam’ın (Kuran ayetlerinin) liberal ve muhafazakâr yorumunun yanında, toplumcu yorumuna dönük akım gezi parkı eyleminde bulunmuş ve kabul görmüştür.
14) Türkiye ekonomisinin küresel etkenlerden bağımsız olarak, kendi iç dinamikleri (yapısal sorunlar) içinde de kırılgan olduğu bir kez daha ortaya çıkmıştır. Küresel saadet zincirinin (arz ve para bolluğu) bozulmasından ilk önce, gelişmemiş ve gelişmiş ekonomilerden de önce, yükselen ekonomilerin ve bu arada Türkiye ekonomisinin olumsuz etkileyeceği görülmüştür.
15) Faiz lobisini yaratan bizzat Türk ekonomisinin üretemeyen, artı değeri adil dağıtamayan, tüketime dönük yapısıdır. Konut ve buna bağlı sektörler (mobilya, dekorasyon, ev tekstili, elektrikli ev aletleri) makro ekonomik tahlilde aslında bir tüketimdir.
16) Bu arada yüksek karlarla (rantlarla) inşaat yapıp satanlar da, aslında, bir nevi gayrimenkul lobisi oluşmuştur. Şehirlerin eskiden gecekonducular tarafından süren yağması, şimdi bu küresel gayrimenkulcülerce sürdürülüyor. Gezi parkı bu yağmayı da gündeme getirebilecek görünüyor.
17) Türkiye menkul (borsa-faiz) ve gayrimenkul (rant) sarmalına dayalı ekonomik büyümeden reel ekonomik kalkınmaya geçmek zorundadır. İşsizlik, Türkiye’nin nüfus büyüklüğü, niteliği ve genç nüfustaki artış, sürgit finans ve hizmet sektörü ile inşaat sektöründeki büyüme ile önlenebilecek türeden değil. Bir realitedir ki teknolojik gelişme ve otomasyon zaten tüm dünyada teknolojik işsizliğe de neden olmaktadır.
18) Mısır’da (demokrasiyi araç olarak kullanarak) 10 ay önce iktidara gelen İhvan hareketine karşı yapılan askeri darbeye, uluslar arası yapılan cılız tepkilere bakılırsa, uluslar arası ilişkilerin bodoslama ve dobra dobra yürütülmediğini, çok da adil olmadığını, çok da ahlak (!) ve hukuk gözetilmediğini, çok da uluslar arası aktörler dikkate alınmadan “çaldığım düdük” denemeyeceğini bir kez daha görmüş olduk.
Sonuç itibariyle bu tür gezi parkı eylemleri aslında, toplumun gazını alan, toplumu rahatlatan eylemlerdir ve hoş görülmelidir. Ha “marjinaller”(aşırı siyasal örgütler, aykırı gruplar, eşcinseller vs.) varmış… İyi ya işte en çok da bu marjinallerin kurtlarını dökmesi için iyidir bu tür toplantılar. Çünkü bunların kendilerini ifade edebilecekleri başka arenalar yok ve bunlar bize Çin’den ithal değiller. Onlar da bu toplumun içinden çıkma, kimimizin hımsı, komşusu, hemşerisi, köylüsü vs. “Zındık” muamelesi yapılırsa… Velhasıl vesselam..
Son olarak şöyle bitirelim; demokrasilerde devletin görevi, karineden hareketle bir hakkın kullanımını kötüye kullanılacağı şüphesiyle engellemek değil, bu hakkın kullanılmasını sağlayacak tüm tedbirleri almak, suiistimal ve provokatörleri engellemektir. 17.07.2013