Gün, Şafakta Uyanan Doğa Gibi Sakin…
Orta boyda fazla gösterişi olmayan mütevazı bir ağaç badem ağacı… Tek başına yalnız ve ayakta; yaşama, insanlara açık…
Dileyen sırtını yaslasın, dileyen gölgesinde rahatlasın, dileyen de meyvesinden toplasın diye…
O orada her zaman isteyene, dileyene açık; doğanın verdikleriyle ayakta… Baharda coşkulu yemyeşil, hazanda hüzünlü sapsarı, kışın yalın soğukta her an yaşamı duyumsamakta…
Bazen çapkın genç bir âşık gövdesine sevdiğinin ve kendisinin adını kazır, canı yanar, derisi soyulur… Olsun! Geç bilmez ki, canının yandığını, o yine sarar kabuğunu yaşamın o büyük gücüyle…
Yeter ki sökmesinler kökünü, koparmasınlar can damarından, toprağından… Biline ki sökseler toprağından kap olur, ocakta yanan ateş olur, değişir, parçalanır, dağılır yaşamın içinde yaşamla birlikte…
Ya biz! Neden yaşamayız badem ağacı gibi? Çok mu zor?
Gönlünü sevenlere, yaşama açmak bu kadar güç mü?
Üzerinde dolaştığımız dünyayı ve onun üzerinde dolaşan her şeyi sevmek, gönlünde olanı sevgi ile vermek bu kadar zor mu?
Sevinci, mutluluğu, hüznü, acıyı paylaşmak, dertlere çare olmak…
Yalnız seven gözlerle bakmak yaşama, çalışmak, bilmek, öğrenmek ve gelişmek ve vermek yaşamdan aldığını yaşama sevgi ile çok mu zor?
Zor öyle mi! Hadi bak, daha dikkatli bak yaşama…
Anlıyor musun? Hisset! Sevdikçe gönlümüzde açan çiçekler badem ağacınınki kadar güzel, meyvesi onun kadar, hatta daha da faydalı…
Badem ağacı ve insanoğlu, biçimi farklı, işlevleri farklı ama ikisi de birlikte örülmüş kader, birbirinden ayrı olmayan, bütünü tamamlayan, çok renkli, çok sesli, çok biçimli bir yaşam…
Ağaçlar, kuşlar, çiçekler dikkatli bakarsak neler öğretirler bize yaşamın yasalarıyla ilgili.
Sever, korur, kucaklarsak hepsini, neler verirler bize, dünyada mutlu olalım, rahat edelim birlikte diye…
İnsan isterse mutlu olabilir. Mademki mutluluk elimizde, yanı başımızda, öyleyse biz insanlar genelde neden mutsuzuz?
Ne yazık ki bu sorunun cevabı belli… Mutsuzluk ta elimizde ve biz bunu tercih etmekteyiz.
Yanı başımızda ki mutluluk vadeden güzelliklerin ve değerlerin farkına varamayıp reddettiğimiz için…
Yanlış düşünceleri, kaygıları, şüpheleri, yanlış duygusal alışkanlıkları, doğru diye benimsenen yanlış ahlak ilkeleri, insanlara kendi elleriyle mutsuz yaşam tabloları çizdirdiği için…
Oysa şunu bilsek "Gerçek her zaman gönlümüzün dilediği değildir. Ancak gönlümüz arındıkça onu bulacaktır."
Kişi hayata neden küssün ki, her şey onun hayrına ve gelişmesine göre düzenlenmiş… Yaratan da insana her türlü nimeti vermiş neden Yaratan'a kızsın ki?
İnsana ne kalıyor geriye yükselmenin ve birliğin türküsünü söylemekten gayrı…
"Hey dur biraz! Yol çetin ve az seçilen bir yol olduğu halde bu yolun türküsü de nerden çıktı?" demeyin…
İşte yeni bir gün, şafakta uyanan doğa gibi sakin, dingin, cıvıltılı…
Badem ağacı ve biz, yaşama kollarını sevgiyle açmış günü beklemekte…
Gelen güne güzel, faydalı, gönülden veren olarak, tüm yükümüzü atıp bir tüy kadar hafifleyerek yaşamla bir yapabilmek için…
Ve hepimiz için dilerim ki…
"Kendi kendimize küsmekten,
Verdiğimiz sözden vazgeçmekten,
Çabuk usanmaktan, yorulmaktan,
Yalnız beklediklerimizi almayı dilemekten,
Asıl hayrımıza olanı bilmemekten,
Bizi Sevgisinden var eden Yaratan korusun.”
Sevgili Maide Abla,
Haziran 17th, 2009 at 09:57Yazınızla sanki coştum bir kat, bir kat, bir kat dahaaaa. Aklımdan öyle duygular geçti ki sanki sizin belirlediğiniz o dingin ırmaklar içersinden aldı beni başka coşkun,hırçın ırmaklara taşıdı.Biliyo musun Maide Abla şu an senin yüreğinde seninle tek bir yürek olarak dolaşmak istedim. Evet seninle dolaşmak,senin yüreğinde güvende olmak ne kadar güzeeel bir duygudur. Bu duygu insanı seninle her zaman yaşama sıkı sıkıya bağlar beni diye düşünerek hayal ediyorum. Yaşam felsefeniz beni o kadar etkiliyor ki sizin benim yaşam felsefeme katkılarınızın yazılarınızla daha da arttığını söylemekten mutluyum. Bu mutluluk sizinle ve sizinle tanışmama vesile olan kişiliklerle devam edeeer gider inşallah... Saygılar.