content

yazarportal-com-bilgiagi-net-tasviriefkar-com

08 Eki

Gülümsemeli…

Bir yaşlı amcamıza gittik bayramın ilk günü. Telaşlı, sinirli, bedbin...

Durumu hayli iyi ve yalnız yaşıyor.

Sinirle açtı kapıyı. Kurbanı aldığı yere kızmış, kesen kasaba kızmış, kapıcısına ağzına ne gelirse söylüyor, velhasıl her şey kötü.

‘Dert etmeyin böyle şeyleri sağlığınızı bozacaksınız’ derken, etrafımdakiler ‘o eskiden beri böyle, değişmez’ diyorlar.

Ne yapsak onu yumuşatamıyor, espri yapıyoruz, daha çok kızıyor.

Boğulacak gibiydim. Dışarı fırladım.

Gülmeye kapılarını sıkıca kapatmış, asık suratlı, hayatın gereksiz detaylarını çok ama çok ciddiye alan, espriden anlamayan insanları zorunlu olmadıkça görmeyim ben...

Tüm dünyayı içinde yaşadığı üç beş küçük sorundan, elindeki paradan güçten

ibaret sanan, gülümsediğinde sıradanlaşacağını düşünen kafalar mümkün olduğu kadar olmasın hayatımda.

O an işte bu duygu çöktü üzerime. Onların kestiği kurban da eksik olsun!

Tabii ben tepkiliyim o an böyle geçiyor aklımdan ama kimin kurbanını Allah’ın kabul edeceğini kim bilir...

Onunla aynı kızgınlık pozisyonuna düşmemek için, yaşlı amcamızı kaldıramadığım bu duygular ve hayatı tüketen anlayışıyla yalnız bırakmak en iyisi...

İnsanın etrafında, birbirinin içini aydınlatan kişiler olabilmeli.

Doğrudur sağlık, yoksulluk ve benzer çözümsüz konular insanın elini kolunu, ruhunu bağlar bazen ama onların ötesinde hayata ve insana gülümsememek erdemin ilk basamağında sınıfta kalmaktır bana göre...

Çoğu zaman kişisel hırs ya da bencillikler yüzünden yaşamı basit kızgınlıklara, kırgınlıklara, ayak oyunlarına indirgeyebiliyoruz.

Sonra bayram olsa, onlarca kurban kessen ne yazar...

Oysa suda çoğalan halkalar gibi mutluluğu çoğalttıkça değerleşir insan.

Bayram o zaman bayram olur, anlamını bulur.

Karşındakine gülümsemeyi çok gören anlayış bizlerden uzak dursun, bayramınız kutlu olsun.

Hani EXPO olmasa da olurdu?

Bayramın ikinci günü yollardayız. Çoğu Egeli için artık en yakın yol komşunun adaları. Her gidişte aynı muhabbet değişmez mi, değişmiyor ah bu adalar nasıl yeşil kalıyor, biz de olsa ne halde olurdu bitmez tükenmez geyik. Bir kahveye oturuyoruz hangi kentten geldiğimizi soruyorlar, İzmir diyoruz..

Genç bir çalışan diyor ki, ‘EXPO, EXPO’ya adaydınız siz’

Unutmamış!!

Eyvah biz ne güzel unutmuştuk, iki kez aday olup yaşadığımız yenilgileri, hataları. Birkaç kelime ile yanıt verirken, aklıma ‘EXPO olmasa da biz kentimizi güzelleştireceğiz, kente neler yapılacağına dair ne söz verdiysek hepsi yapılacak’ açıklamaları geliyor. Neler yapılacaktı, hatırladıklarımı söyleyim. EXPO adası, ülkenin en büyük müzesi, sağlık merkezleri, oteller. Yer olarak seçilen İnciraltı bölgesi termal kür merkezleri, antiaging, dal merkezleri oluşturulacaktı. EXPO alanı olarak çevrilen 1 milyon metrekare alan bir turizm bölgesi olacaktı.

Tık yok. Maalesef kentim derin uykuda. ‘Bu hızla bir daha ancak 2050 EXPO’suna aday oluruz’ diyemedim tabii Yunanlı gence...

Etiketler :

Bu Yazıyı Yazdır Bu Yazıyı Yazdır

Yorumlar Kapatıldı.



2007-2012 Bilgi Agi / Turkiye nin Interaktif Kose Yazari Gazetesi

Designed By Online Groups
ÇÖZÜM ORTAKLARIMIZ

bizajans, kent akademisi, sunubank