Güller ve Dikenler
Bir gülü nasıl suladığınıza bağlı olarak dikenlerinin daha az ya da daha fazla olduğunu biliyor muydunuz? Ben bunu duyduğumda şaşkınlıktan, önce sadece sustum… Hayretler içinde kaldım. Oysa daha öncesinden insan sıcağının ne denli önemli olduğunu defalarca farklı örnekler üzerinde görmüştüm. Ama onlar insan oldukları için olabilir diye düşünmüş olmalıyım ki güllerin durumunu duyunca şaşırdım. Aynı cins olmak şartıyla eğer bir gül fidanını her gün yanına giderek dibinden sularsanız dikenleri daha az oluyormuş. Eğer uzaktan, yanına gitmeden sularsanız biraz daha fazla; hiç yanına gitmeden dibine bıraktığınız bir hortumla vanayı açıp kapamak suretiyle sularsanız dikenden geçilmez oluyormuş. İnanmıyorsanız denemesi size kalmış.
İşte beni şaşırtan buydu. Sevgi ve ilginin insanın dünyasında ne denli önemli olduğunu hepimiz biliriz. Biliriz bilmeye ama iş yapmaya geldiğinde çoğu zaman mesafeler koyarız diğerleriyle aramıza. En uzun telefon konuşmaları yapan çiftler en çok kavga eden çiftler arasındalar. Konuşma süresinin artması, ilgi ve sevgi açlığını doyurmaya yetmediği gibi karşılıklı alerji üretimini de arttırıyor olmalı.
Danışanlarımdan da biliyorum: Gün içerisinde telefonda konuştuklarının onda birini yüz yüze konuşamamaktan şikayet ediyorlar. Konuşmak mekanikleştikçe, araya aracılar ve teknoloji girdikçe, anlam da kayboluyor.Bundan dolayıdır ki yakınlaşmak bir yana birbirimize karşı dikenlerimizi daha da arttırıyor.
Güller bile yakınlıktan bu kadar etkileniyorlarsa, insanlar ne kadar etkilenirler kim bilir? Yanına giderek dostça selamlaştığınız bir insanın sıcaklığını hangi telefon mesajı verebilir? Yatmadan önce çocuğunuza sarılıp yanağına bir öpücük kondurmanın yakınlığı hangi e-postayla sağlanabilir?
Yüz yüze olmanın karşıdakini çok etkilediği için olsa gerek, telefonla istenen borç paraya kolayca “Hayır, müsait değilim.” yanıtı verilebilirken, yüz yüze borç istediğinizde durum müsaitse borç para almak neredeyse kesin gibidir. Bir iş başvurusunu telefonla reddetmek, yüz yüze reddetmekten daha kolaydır.
Yakın ilişkiler hem cennetimizi oluşturuyor hem de cehennemimizi. Yakın olmaktan korktuğumuz, zarar göreceğimizi sandığımız için uzaklaştık birbirimizden. Bazen de üşendiğimiz için uzaklaştık diğerlerinden. Sonrada her birimiz kendi dağlarımızda, kendi dikenlerimizle baş başa kaldık.
Yakın olmak, yakınlaşmak korkuttu bazılarımızı. Çünkü yakın olduğumuzda hata ve kusurlarımız da yakınlaşıyordu. Ölesiye kurduğumuz cilaladığımız imajımızın gerçek olmadığı korkusu uzağa itti hepimizi. Uzaktan sever gibi yaptık.Hatalarımızı gösterme korkularımız daha savunmacı yaptı bizi.Savundukça dikenlerimiz arttı, dikenlerimiz battıkça daha çok uzaklaştık. Onlar da biz uzaklaştıkça küstüler,kırıldılar sonrada daha dikenli oldular.
İlişkimizi kesmememiz gereken insanlarla aramıza dijital yollar döşedik. Ama şimdi bugün burada gül ağacının dikenlerinden bahsederken, ne kadar çok şeye sırtımızı döndüğümüzü de görüyoruz. Bütün gürültü-patırtıların nedeni diğerinin yanına kadar yanaşıp dibine kadar eğilip ihtiyacı olanı vermeyişimizden kaynaklanıyor.
Babalar her ihtiyaçlarını karşıladıklarını düşündükleri çocuklarının yanlarına gidip onları diplerinden sulamadıkları için en geç ergenlikle birlikte çocuklarını kaybediyorlar. Babalarını birer kredi kartına dönüştüren bol dikenli ergenlerimiz var şimdilerde. Aynı ergenler annelerini de tampon bölge olarak görmeye ayarlı olarak, mp3’leriyle yaşayıp gidiyorlar.
Anneler tek görevlerini yemek yapmak, evi toplamak ve evi her daim düzgün tutmak olarak algıladıklarından olsa gerek, güllerini ellerinde kovalarla alelacele/alelade sulayıp gidiyorlar. Babaların hortumla sulamasına göre durum daha iyi ama kurtarmıyor yine de. Dikenler artıyor…
Daha bir çok ilişki ağımızda da durum aynı şekilde cereyan ediyor. Dikenlerden şikayet etmeyi bir kenara bırakarak güllerimizi nasıl suladığımıza yeniden bakalım. Üşenmekten başımıza gelmeyen kalmadı. Gayret etmeye razı olmayıp dikenlere razı olmak da akıl karı olmasa gerek. Evet efendim durum böyle. Şimdi siz güllerinizi nasıl sulamayı düşünürsünüz …