Mutfak Emri: Güllaç ve Onun Duruşu üzerine…
Emel ŞEN
UÇUKKAÇIK
Güllaç…
Bütün samimiyetimle yazıyorum sana; hiç çekici gelmiyorsun nedense bana..
hani ben tatlı canavarı olarak; kırk yıl tatlısız kalsam, belki ucundan eccik alır, nefsimin ağzını kapatırım…
tamam, sen Ramazan ayının gözdesi, güzidesi, kırmızı boncuklu beyaz gülüsün ama….
Nakavtsın yaaw!
Sütlü tatlıları çok sevmeme rağmen, bu böyle nasıl diyim; kendinden çok çabuk bezen, kendini salan kadınlar gibi yayım yayım yayılıyor…
Bir kere hiç gurur yok… ezik, büzük, zavallı zavallı bakıyorsun suratıma…. canından bezmiş ” ye beni de kurtulayım” der gibisin…hani fındık, fıstık da serpmeseler üzerine; süt ve şekerin ana kuzusu gibi siniyorsun bir köşeye…
Ben bu güllacı bu kadar sevmediğimi bilmezdim; ta ki bu gece tatlı krizim tutup da elim mahkum yemeğe mecbur kalınca…Resmen hem yedim, hem kavga ettim zat-ı halleriyle…”
Ne bakıyorsun öyle! Az kendine gel… üç saat önce eve getirildiğinde beyaz gelin gibi süzüm süzüm süzülüyordun… hemen yelkenleri indirdin dimi yere” diye diye zorla üç çatal indirdim mideme… Sonra postaladım buzdolabının en dip köşesine… Tatlı dediğin; saray lokması gibi olacak…Adı gibi kendi de asil oalcak…İlk ısırışta ”çıtııır” sesini duyacaksın…sonra pamuk gibi dağılacak ağızda…şerbeti oLacak bal gibiii….
baklavalar…şekerpareler….
lokmalar kazandipleri….kremalı pastalaaaaarr
adı gibi kendileri de pek tatlılar…
Yimede yanında yat…yok eğer yiyesin yoksa güllacın suratına bak!
Tatlıların paşası Sarayların Lokması…bir de baklava var; bayramların en kıdemli çıtır bombası….
Güllaaaaççç…çok Laçka gördüm seni bir anda…önce bi kendine geeeL
dik duuur diiik!
aaaaaaaaa……..böylede durulmaz ki….