Gülen’e Aziz Pavlus’luk Görevi ve Bitmeyen ‘Efendi – Milli Köle’ İlişkisi
Mücadele o gün başlamıştı. Hazreti Âdem Hakk'ı, iblis ise şirki/bâtılı temsil ediyordu. İblisi bâtıla yönelten şey kibriydi.
Haham Baruch Efrati Ağustos 2015'de “Hıristiyanlık ve onlara ait peygamber kıssaları 1 ile 15'inci asır arasında yaşamış Yahudi hahamlarca yazıldı” diyerek müthiş itirafta bulunmuştu. (Yeni Söz 31 Ağustos 2015)
Bu doğruydu. Zira aynını İslam için yapmak istediler. Müslümanlara çok zarar verdiler ama İslam'ı tahrif edemediler.
İslam'ı tahrife ilk yeltenen Abdullah İbn-i Sebe'ydi.
Bu alçak Hz Ali'nin (r.a.) “tanrı” olduğunu iddia edip tapınılmasını istedi. Onunla ilk savaşan bu şirkten berî olan ‘Allah'ın aslanı' lakaplı Hz Ali (k.v.) idi. Ardından “Sebe'îyye” denilen bir sapık fırka türedi.
Her devirde yeni İbn-i Sebe'ler çıktı. Onun izinden giden Hasan Sabbah onun torunuydu. Gülen de son torunu.
Aziz Pavlus Fars Yahudilerindi. Ömrünü Hz İsa'ya inen vahyi tahrife adadı. Luka İncilini o yazdı. Hz İsa'ya iman edenlere ağır işkenceler yaptığını kendisi itiraf etmişti. Asıl adı Saul'du ama Paul / Pavlus diye değiştirdi. Babası, gerçek adını bilmediğimiz oğlu Fetullah'a Paul'un yaptığını yapma görevi verdi. Baba vasiyeti, askerlikte tanıştığı Fuat Doğu ve Bülend Ulusu ile yeni bir boyut kazandı. Patrik Athenagoras'un vaftiz ettiği Gülek, Gülen'deki ‘kin ve ifsad hırsını' keşfedince Yaşar Tunagür'le irtibatlandırdılar.
Gülen, Pavlus'un yolunda ilerliyordu ki, ilahi bir balyoz indi başına. Bu balyoz, biz hak ettiğimiz için değil, Allah'ın İslam'ı muhafaza konusunda fermanının gereği hayata geçti. Gülen ne ilk Pavlus adayıydı ne de son. Tarihte benzerlerini hep gördük ve hepsinin akıbeti de aynı oldu. Yeni Pavlus adayları çıkacak ve onların sonu da bundan farklı olmayacak.
II. (Sarı) Selim'in karısı, III. Murad'ın anası olan Nurbanu Sultan, Endülüslü (Portekizli) bir Marrano Yahudi banker ve tüccar olan Yasef Nassi'nin kızıydı. Nassi, engizisyondan korktuğu için Hıristiyanlığı kabul etmiş gibi gözüktü ve Osmanlı'ya sığındıktan sonra da Yahudiliğe geri döndü. Osmanlı'da Galata Bankerliği denilen gizli faizcilik ve tefecilik hareketini başlattı. Osmanlı'nın altın sikkelerinden parçalar çalıyordu. Bunu çevresindeki Yahudilere de öğretti. İlk enflasyon da işte o zaman başladı.
1583'de İstanbul'daki bugün halen Saint-Benoit (St. Benoit) Lisesi olarak faaliyet gösteren ‘Cizvit evi' onun ve kızının yardımı ile açıldı. Cizvitler, İstanbul'da 1629'da Saint Georges ve St. Louis Lisan Mekteplerini kurdular.
19'ncu asırda ise Saint Joseph, Robert Koleji, Galatasaray Lisesi, İtalyan ve Alman Liseleri ve Fevziye (Işık) Okulları açıldı. Önce Müslüman olmayanlar sonra da Müslüman çocukları buralarda okutuldu. Özellikle de Sabetayist ve Pakraduni çocukları…
Şemsi Efendi diye bildiğimiz Şimon Zvi, Selanik'te Şemsi Efendi Mektebini kurmuştu. Paşa'da onun talebesiydi. Şimon Zvi, Yahudi olduğunun tescilini yaptıran Ilgaz Zorlu'nun da dedesiydi. Bu okul Feyziye Mektepleri adıyla İstanbul'a taşındı. Şimdi Işık Lisesi ve Işık Üniversitesi olarak devam ediyor. Okulların sahibi ise Feyziye Vakfı.
Merkezleri Teşvikiye Camii'nin hemen yanı. Yıllar önce bu “cami”ye bilmeden namaz kılmaya girmiştim. Baktım her yer mason sembolü, Yunan Kilisesi'ni andırıyor. Kılmadan çıktım. İkincisi ise bir televizyon çekimi içindi.
Işık Okulları'nın 125. yıl etkinliği videosunu izlediğinizde; Kadir Topbaş, Mustafa Sarıgül ailesi, Ak Parti eski milletvekili Balıkesir Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Edip Uğur, iş adamı Cem Yurtbay, modacı Cemil İpekçi, gazeteci Can Bulak, Prof. Celal Şengör, Eski Şile Bld. Bşk. İhsan Çayıroğlu, Şile Bld. Bşk. Can Tabakoğlu, yazar Nuray Mert, Koramiral Işık Biren, manken Merve İldeniz, iş adamı Erol M. Yarar, sinemacı Mine Çayıroğlu ve Sezen Cumhur Önal'ın bu okulun mensuplarından bazıları olduğu göreceksiniz. Eski bakan Emre Gönensay, Adnan Polat, Erol Simavi, Sertap Erener, Semih Balcıoğlu diye devam eden yüzlerce binlerce etkin isim de yine bu okulda eğitim görmüş.
Fevziye Vakfı'nın 125. yıl etkinliğinden…
Son yıllarda en çok konuşulan isimlerden biri olan Kasım Gülek ise Robert Koleji mezunu. CHP'li Gülek, Moon tarikatı'nın Türkiye'deki ilk temsilcisi. Gülen'in Vatikan ve NATO gladyosu P.26 ile irtibatını sağlayan bir sabetayist. Gülen'in CIA ile irtibatını kuran kişi ise Gülek'in ABD ordusu ve CIA'de çalışan baldızı Aylin.
Ülkemizde ne kadar Marroni var bilmesek de Osmanlı Sarayı'na ilk girenlerin gizli Yahudi Marronilerin olduğu kesin. Lakin ülkemiz Sabetayist ve Pakraduni kaynıyor. Hatta neredeyse 2 asırdır bu ülkenin tek hâkimi onlar. Hâlâ her kademede çok etkinler. Yahudi olduğu halde Müslüman, Ermeni oldukları halde Kürt gözüken bu kişilerin kriptoculuk ruhlarına sinmiş. İktidarlar da değişir ama bunların devri bir türlü değişmez.
Malum Cumhuriyet kurulduğunda bunca bize benzemeyen adam çıkmıştı ortaya. Çoğunun adı bizim gibiydi ancak ne tipleri, ne ruhları, ne inançları, ne de ahlakları bize benziyordu. (benzemiyordu)
Bu dönemde hilafet ilga edildi, alfabe değiştirildi, Kur'an ve ezan yasaklandı, Türkçe tahrif edildi, medreseler lağvedildi, batılı giyim dayatıldı, çocuklar içki ve uyuşturucuya alıştırıldı, kitabeler bile kazındı.
Türk gösterilmesi istenenlerin yaşadığı 20'den fazla şehrin nüfus kayıtlarını yaktılar. Türkleştirilmiş olanların izi sürülmesin diye Rum, Ermeni ve Yahudilere özel kod verdiler. Türkçe Kur'an macerasına giriştiler. (Müteakip yazıda kaldığımız yerden devam edelim inşaallah)
İSKİ'NİN YENİLMEZ İŞÇİSİ
İSKİ'de bir işçi var güçlü mü güçlü. Siz deyin İSKİ'den büyük ben diyeyim İBB'den… 17/25'in hemen ardından genel müdür yardımcısı H., emeklilik dilekçesi yazdırıyor kendisine. Etkin bir el sürece engel oluyor. 15 Temmuz sonrası daire başkanı, FETÖ'cü olması nedeniyle hakkında rapor tanzim ediyor. İşten çıkarılmak üzere iken İBB'den MGV'ci gözüken iki el müdahale ediyor. Yine de işlem devam ederken MİT, Gezi, 17/25 ve 15 Temmuz'da tesadüfen ABD'de olan Işık'lı son müdahaleyi yapıp kahraman işçiyi kurtarıyor. Sonra da genel müdür yardımcısı görevinden alınıp izne çıkarılıyor. İlginçtir bu ‘Işık'lı aynı zamanda ‘Işık evleri'yle de irtibatlı diyorlar.
BEŞTEPE'DEN YÜKSELEN İSYAN
Cumhurbaşkanlığı İletişim Bakanı Mücahit Küçükyılmaz'ın isyanını dünkü gazetelerde okumuşsunuzdur. Cumhuriyet gazetesi iki twitin birini verip yine haberi manipüle ederek manşetten verdi gelişmeyi. Ardından bir isyan da Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan geldi. Onu da bugünkü gazetelerde okuyor olacağız.
FETÖ'cü olmadığı halde bazı kimseler FETÖ'cü diyerek içeri alınıyor. Bu oyunu hem FETÖ'cüler, hem de İngilizler adına çalışan sayıları az ama etkin bir yapı organize ediyor. İsyan buna... Ancak FETÖ'cü olduğu ayyuka çıkmış olan en tepedeki adamlar yerlerinde duruyor. Yazıp çiziyoruz, o kişiler bize ulaşıyor da, ne emniyet, ne savcı, ne bakan ne de bakmayan kimse dön(m)üyor. Bu durumda ben FETÖ ve İngilizcilere değil, o makamları işgal eden AK Partililere kızıyorum. Çünkü onlar, hâlâ ‘AK Parti'de FETÖ'cü yok, partide operasyon olmayacak' türküsü söylüyor.
Alın size bir örnek daha: Yandaki belgede de görüleceği üzere İ.Ü. Rektörü adı geçen kişinin masum olduğunu resmi yazı ile bildiriyor. Buna rağmen Prof. Nurkan Yağız işten atılıyor.
Bir başka hikâye ise FETÖ'cü rektör görevden alınıyor. FETÖ'cü olduğu iddia edilen yeni rektör, FETÖ ile mücadele yaptığı herkesçe bilinen kişiyi görevden alıp tenzili rütbe ile başka bir yere görevlendiriyor.
Kısaca 15 Temmuz'un kazanımlarını da elimize yüzümüze bulaştırdık. İşte biz bunu da becerdik! Ne mutlu bize!
150-200 YILIN ÖZETİ
Dedeniz Selanik taraflarından gelmişse, Fevziye'nin Okulları, Saint Joseph, Robert Koleji, Galatasaray, İtalyan ve Alman liselerinden birinde rahle-i tedristen geçmişseniz, Harvard, Yale, Columbia, Oxford, Exeter'e yolunuz düşmüşse, FETÖ, Boğaziçi, ODTÜ, Bilkent cemaatinden iseniz bütün yollar size çıkar. Aksi halde düz yolda şaşar kalırsınız bu ülkede. Ve ne yazık ki hâlâ öyle!
BU HİKÂYE ÖNEMLİ
Ceylanın biri ormanın içinde son hızla kaçıyordu. Kurt onun bu telaşını görünce sorar:
- Yahu, kan ter içinde nereye, bu telaşın nedir senin?
- Devlet bir karar almış da.
- Neymiş o karar?
- Bütün develer yakalandıkları yerde kesileceklermiş.
- Behey ahmak, bundan sana ne? Sen deve olmadığın gibi, ona benzer bir tarafın da yok.
Ceylan manalı bir cevap verir: Öyle deme, sırtlanın biri kalkar benim deve olduğumu ihbar eder de ele bir kere geçersem, deve olmadığımı ispatlayıncaya kadar kim bilir kürkümü hangi tüccar karısı giyer.