Güle Güle Büyük Usta Âşık Şeref Taşlıova
Bugün en acılı günlerimden biri… Neredeyse babamı, amcamı, dayımı, yakınlarımı kaybettiğim günler kadar acı çekiyorum dersem yalan olmaz. Acının tarifini bugün sorarlarsa “Şeref Taşlıova’nın ölümü” derim. Hala şoktayım. Dimdik duruşu, heybeti, ciddiyeti, dinamikliği, aceleci adımlarla yürüyüşü, hali tavrı herkeste hayranlık uyandırıyordu. Âşıklığı, iyi bir hatip olması, güçlü hafızası, keskin zekâsı, hatırşinaslığı, nezaketi, kibarlığı, hoşgörüsü, ileri görüşlülüğü, bilgeliği, insan sevgisiyle dört dörtlük bir sanatçıydı.
Adana Kız Lisesi’nde Türk Dili ve Edebiyatı öğretmenliği yaptığım dönemde lise son sınıf müfredatında okuttuğumuz şairlerden biri de Şeref Taşlıova idi. Öğrencilerim Karslı Murat Çobanoğlu ile Âşık Şeref Taşlıova’nın şiirlerini çok severlerdi. 25 Ağustos 2004’te emekli olduktan sonra kendimi dernek çalışmalarına verdim. Edebiyatın en güzel dallarından şiirle olan ilkokul ikinci sınıfta başlayan dostluğumun ürünü ilk şiir kitabım üzerinde çalışmaya başladım. Aslında ilk kitabım olan “Çiçek Açtı Yalnızlığım” Adana Kız İlk Öğretmen Okulu (Lisesi) yıllarında tuttuğum şiir defterimdi. Sonradan eklediğim birkaç şiir ve kitaba almadığım pek çok şiir derken birtakım düzenlemeler ile kitap oluşmuştu. Çukurova’nın en uzun soluklu Söylem dergisiyle ve Mehmet Çetinkaya ile tanışmam bu günlere rastlar. 2004’ün sonunda çıkmasını istemediğim için yayımlanma 2005 tarihli oldu. Artık bir kitabım vardı, gururluydum. O günlerde özel okulda sonrasında ise üniversiteye hazırlık dershanelerinde çalışıyordum. Şairlerin dünyasına da ilk kitabımla adımımı atmıştım.
26 Mart 2005’te Şeref Taşlıova’nın ikili olarak program yaptığı Karslı Murat Çobanoğlu hayatını kaybedince kırk gün içinde Türkiye çapında Karslı Murat Çobanoğlu Âşıklar Bayramı adlı etkinliğin ilkini düzenlediklerinde hiç haberdar olmamıştım. O sıralar gazetelerde ve dergilerde şiirlerim sık sık çıkıyordu. En fazla Yeni Adana, Bölge, Yenigün Gazetelerinde bana yer veriyorlardı. Şiirlerimin çıktığı gazetelerden bana ikişer adet ayırıyorlardı, ben de zaman zaman yanlarına uğrayıp benim için sakladıkları gazeteleri onlardan alıyordum.
Bir gün Yenigün Gazetesine uğradım. O dönemlerde Yenigün Gazetesinin sahibi Mehmet Sülün aynı zamanda Çukurova Halk Ozanları Kültür ve Dayanışma Derneği Başkanı idi. Ben de o yıllarda bu derneğin üyesiydim. Bana bir tomar basılı kâğıt uzattı. “Harika Hoca, Kars’ta yarışma varmış. Katılsana…” dedi. Kâğıtları okudum. “Ama burada halk ozanı yazıyor. Saz ile katılmak gerekiyor. Ben saz
çalamam ki!” dedim. “Hayır, dikkatli oku. Bak, en altta şiir dalı da var. İki veya üç dal seçebiliyorsun. Sen şiir dalını işaretle. Şu başvuru belgesini doldur. Bir fotoğrafını da ekle.” dedi. “Benim yanımda fotoğrafım bile yok ki!” sözüme karşılık gazetedeki köşeye koydukları vesikalık fotoğrafımın aslını çekmeceden çıkarıp verdi. Başvuru için son gündü ve ben hemen Adana İl Kültür Müdürlüğüne gidip başvuruda bulundum. O tarihte Adana İl Kültür Müdürü Zeki Yılmaz Bey idi. Şairlere, yazarlara onun kadar değer veren insan az bulunur. Kendisine bu vesileyle saygılarımı yolluyorum.
Karslı Murat Çobanoğlu Âşıklar Bayramı’nın ikincisi 5-6-7 Mayıs 2006 tarihlerinde yapılacaktı. Günü geldiğinde bu yarışmaya katılmak üzere Adana’dan ve Mersin’den yirmi- yirmi beş kişi kadar toplanarak otobüsle yola koyulduk. Âşıkların bir kısmı yolu biliyorlardı. Bir yıl önce katılmışlardı. On sekiz saat süren yorucu bir yolculuktan sonra Kars’a varmıştık. O zamanki Kars Belediye Başkanı Naif Alibeyoğlu idi. Halk kültürüne, âşıklığa çok değer veriyordu. Bizleri en iyi şekilde misafir ettiler, en iyi lokantalarda yedirip içirttiler, Kars’ın en güzel otellerine yerleştirdiler. Ben Simer Otel’de kalıyordum. Bu bayrama üç kez katıldım, üçünde de aynı otelde memnuniyetle kaldım. Türkiye’nin n önemli âşıklarıyla tanışma fırsatı buldum.
Bizleri Kars Belediyesi Kültür Merkezi’nde büyük bir salonda topladılar. Katılım belgelerimizi verdiler. Yarışma şiirlerimizi topladılar. Ben yarışma için iki şiir götürmüştüm. Biri “Türkiye’m” i diğeri de “Türk’üz” adlı şiirlerimdi. Adana’da yaşayan usta sanatçı Âşık Kederi’ye sordum. Şiirlerimi çok beğendi. “Bu şiirler kazanır. İkisi de çok güçlü…” dedi. Bu etkinliğin baş mimarlarından Karslı kültür adamı Sultan Aydın Bey ile de orada tanıştım. Kars’ın yetiştirdiği en büyük değerlerden biridir. Umarım kıymetini biliyorlardır. Sultan Aydın Bey’e önce “Türk’üz” adlı şiirimi verdim, sonra onu geri alıp “Türkiye’m” adlı şiirimi uzattım. Açılışta büyük usta Âşık Şeref Taşlıova konuştu. Onu ilk kez orada gördüm. Yıllarca ders kitaplarında konu olarak işlediğim bu büyük insanı görmek çok muhteşem bir olaydı. Öğle yemeğinde masalarımız yan yana idi tesadüfen… O arada tanıştık. Son derece nazik bir insandı. Herkesin hatırını teker teker sordu. Hatta onların masasında meyve suları vardı. Garsonlara bizim masamıza da meyve suyu getirmelerini söyledi. Ben de ders kitaplarından ikişer fotokopi çektirdiğim kendisini anlatan sayfaları verdim. Çift çektirdiğim fotokopilerden birer tanesini imzalayıp hatıra bana verdi. Memnun oldum.
Yaklaşık 220 şairin katıldığı bu yarışmada Türkiye ikincisi oldum. Âşık Kahraman Ödülünü kazandım. Manisa Üniversitesi Edebiyat Bölümü Öğretim Üyesi Yardımcı Doçent Doktor Bekir Sami
Özsoy (Mahlası Nuri Şahinoğlu)birinci oldu. Âdem Aydıner de üçüncü oldu. Ödülümü Kazım Karabekir Paşa’nın kızının elinden aldım. Benim için en unutulmaz anlardan biriydi. Üstelik yarışmada ilk üç dereceye verilen para ödülü de vardı. Birinciye 1000 lira, ikinciye 750 lira, üçüncüye de 500 lira verdiler. Bu yarışma benim hayatımın dönüm noktası olmuştur.
Kars’ta üç kıl boyunca her Mayıs ayı başında düzenlenen bu etkinliğe katıldım. Âşık Şeref Taşlıova şiirlerimi çok beğendiğini, heceden asla vazgeçmememi öğütledi. Oysa o günlerde yarışmalar dışında fazla hece yazmıyordum. Serbeste yönelmiştim. Bu söz üzerine heceye ağırlık verdim. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın 2008’de düzenlediği Sivas Âşıklar Bayramında da aynı etkinlikte yer aldık. Hatta TRT 4 naklen yayını verdi. Tarsus’taki Uluslararası Karacaoğlan Şelale Şiir Akşamlarının değişmez konuğuydu. Tarsus’a geldiğinde onu görmeye, dinlemeye bir defasında erkek kardeşimle birkaç defa da çocuklarımla gitmiştik. Çok yoğun oluyordu. Röportajım için her seferinde ancak birkaç soru yöneltebiliyordum. Canım Türkiye’m adlı kitabım için önsöz yazmıştı. Sanırım kitap o sırada yayınlandı ve önsöz bir nedenden konmadı. Daha sonra dördüncü şiir kitabım “Çocukluğum Sende Kaldı İstanbul” için başka bir önsöz yazdı. Bu önsöz benim için çok önemlidir.
Zaman zaman telefonlaşıyorduk. Sağlık sorunlarım hiç bitmiyordu. Ağır ameliyatlar geçirdiğimden haberi oluyordu, Tarsus’a geldiğinde bazen Adana’ya da uğruyor, geçmiş olsun diliyordu. 30 Mart 2013 Türk Dünyası Nevruz Şölenlerinde kızımla damadımın misafiri oldu. Seda ve Can onu çaya davet etmişlerdi. Röportajı da orada tamamlama imkânını buldum. 2006’da başlayan tanışıklık zamanla onu sanki aileden biri gibi sevip saymamıza vesile olmuştu. Etem Çalışkan da yine ailece tanıdığımız aileden biri saydığımız çok değerli hat sanatçısı, ressam, kaligrafi ustasıdır. Allah ona uzun ömür nasip etsin. O da “Çocukluğum Sende Kaldı İstanbul” ile “Güz İkindisi” adlı şiir kitaplarımın kapak tasarımlarını yapmıştır. Böyle güzel insanlarla yolumuz kesiştiği için Allah’ın şanslı kullarından olduğumu düşünüyorum
Son günlerde başının çok ağrıdığını ve burnunun kanadığını söylüyordu. Aman hocam ihmal etmeyin, tansiyondan olabilir.” Dedim. Birkaç gün sonra aradığımda doktorda olduğunu sıra beklediğini söyledi. Daha sonra o beni aradı ve “Dediğin gibi tansiyonla alakalıymış. Burun damarlarıma bazı işlemler yaptılar.” dedi. 22 Eylül’de Tarsus Karacaoğlan Şelale Şiir Akşamlarına her yıl olduğu gibi onur konuğu olarak katılacağını ve Mersin’e geleceğini söylüyordu. Çarşıya çıktığını Mersin Belediye Başkanı Burhanettin Kocamaz’ın yeni görevini kutlamak için hediye baktığını anlatıyordu.
Porselen bir tabağın üzerine başkan için bir şiir yazıp nakşettirecekti. Nasip değilmiş.
Değerli şair Hikmet Okuyar’ın yolladığı mesajda şunlar yazıyordu: “76 yaşındaki devlet sanatçısı Ünlü Halk Ozanı, Âşık Şeref Taşlıova, 13 Eylül 2014 Cumartesi günü rahatsızlanması sonucu yakınlarınca Ankara'da Dışkapı Yıldırım Beyazıt Eğitim ve Araştırma Hastanesine kaldırıldı. Beynine giden damarlardan birisine emboli attığı, sağlık durumunun ciddiyetini koruduğu açıklanan ve daha sonra ameliyata alınan Taşlıova 20.09.2014 Saat: 21.30’da hayatını kaybetti. “
Sözün bittiği yerdeyim. Üzgünüm lafı çok yetersiz kalıyor ama bu üzüntüyü ifade edebilecek tek söz yok dağarcığımda maalesef… Türk Milletinin başı sağ olsun. Yeri doldurulamayacak büyük bir insandı. Ruhu şad olsun. Allah ailesine ve sevenlerine sabır versin.
GÖNDER
Hasret mektubunu yazdığın zaman
Sitem etme selamını hoş gönder.
Yanıyor yüreğim halim pek yaman
İster dolu ister isen boş gönder.
Sana âşık olan sevgi duyandır,
Yar uğruna şirin canı koyandır,
Mektubunun iki ucunu yandır,
Üzerinde birkaç damla yaş gönder.
Gece gündüz hayal eder özlerim,
Kavuşmak çaresiz ağlar sızlarım,
İlkbaharda yollarını gözlerim,
Yaz gelmezsen sıcak sevgi kış gönder.
Şeref bir gül gibi soldu deseler,
Sıladan uzakta kaldı deseler,
Gurbet ellerinde öldü deseler,
Mezarıma iki tane taş gönder.
DEVLET SANATÇISI ÂŞIK ŞEREF TAŞLIOVA
Sana sevgiler, saygılar ve bol bol dualarla Fatihalar yolluyoruz. Güle güle Âşık Şeref Taşlıova… Sen gönüllerde yaşayacaksın. Ayrılmaz ikili olduğun Karslı Murat Çobanoğlu ile buluşacaksın. Sanatçılar ölümsüzdürler. Eserleriniz dünya durdukça sizleri yaşatmaya devam edecek.
HARİKA UFUK
ADANA
21 EYLÜL 2014
SAAT: 22.26