Gülce ve Kahraman Kadınlarımız
Şiir, kelimelerle çizilip boyanan şair ruhunun resmidir. Kendimize şair diyerek; ruhumuzun resmini, Türk şiirinin üç rengiyle çizip boyadık şimdiye kadar… hece, serbest ve aruz ile… Her an değişen dünyamızda gelişen kalemimiz, bu resmi, daha çeşitli renklerle de çizebilmeyi, boyayabilmeyi diliyordu artık…
Aruz veznini unutmuş, hece ve serbest şiir kurallarının dışına çıkamamış olan şiire meftun kalemimiz, işte beklenen bu yeniliğe, genişliğe, değişikliğe kavuştu Gülce Nazım türleri ile. Türk Şiiri, özünden, geçmişinden, geleneğinden kopmadan, tavizler vermeden yenilik adına yeni bir kapı daha araladı kendisine. Taze nefes ve renk katacak olan Gülce’nin edebiyatımıza hayırlı uğurlu olmasını diliyorum.
Elvan çeşit rengiyle güller açtı bahçemde
Her birinin adı dost, yaren, kardeş diyen, gel diyen, sev diyen…
Gülce gelen, gülce gülen, gülce güller veren…
Sıklette kalan kalemime nefes veren, heves veren, şevk veren…
Yeni asrımıza yepyeni ahenk veren…
Hoş geldin gülce yüreğiyle, edebiyatımıza hoşluk getiren!
Diyerek Gülce’mizi selamlıyorum…
“Zirvede Gül Yağmuru” adlı kitabım oluşmadan evvel, 2009 yılının ortalarında hasbel kader internet ortamında Gülce Edebiyatı’nın önderi Sayın Mustafa Ceylan Hocamızla tanışıp, onun Gülce Akımı hakkındaki söylemlerinin dikkatimi çekmesi üzerine, önümde kocaman bir ufkun açıldığını hissetmiştim. Kısır bir döngü içinde yıllardır iki tür nazım biçimiyle dönüp duran şiir alemimize yeni bir rengin, tatlı bir ahengin katıldığını fark etmiştim…
Bu yeni renk ve ahenkle toplumumuzun acilen ihtiyacı olan hoşgörü, dostluk, kardeşlik, birliktelik, ayırımcılığa yer vermeyen sevgi gibi kucaklayıcı güzelliklerin de barındığını ve bunun bir yaşam biçimi olarak kalıcılığını sağlamak isteyen güzel insanların oluşturduğunu görünce tatlı bir anafora kapılmış gibi hissetmiştim kendimi.
İlk gülce çalışmamda “aman ne hoş bir şey” dediğimi hatırlıyorum. Adı ve amacı “ayrışma” değil “buluşma” olan gülce nazım şeklinin, hece ve serbest dizelerin bir araya gelerek uyum içinde uzlaşması, yepyeni bir nefesti Türk Şairleri için gerçekten. İlk olarak tüm şairlerin denemesi gereken “buluşma” şekliyle yazmıştım birkaç şiir.
Gelişmenin, genişlemenin, ilerlemenin, tekâmül etmenin kapısını çaldığıma inanmıştım ta başından. Bunun ardından 19 tür gülce nazım şekillerinin bazılarını deneyerek içimdeki duyguların daha rahat aktığını gördüm. Her konuya uygun şekiller bulmak ve dizelere aktarmak mümkündü.
Bu çalışmalarımın akabinde Sayın Mustafa Ceylan Hocam, antoloji.com sitesindeki gurubumuzda paylaşımlarımız sırasında bana, 2010 yılı projelerinden biri olan ‘kahraman ve öncü kadınlarımız’ın destanlarını yazmamı teklif ettiğinde hem müthiş bir onur duymuş hem de altından kalkamayacağım bir yükün altına girmiş gibi hissetmiştim kendimi…cahilliğimin farkında olmadığım için şaşkınlaşıyordum…nereden bulacaktım bir kitap olacak kadar kahraman ve öncü kadını?
İnanılmaz bir şevk ile arama ve bulma mücadelesine dalmıştm. Her dalışımda müthiş hazineler buluyordum… Sonunda “Zirvede Gül Yağmuru” oluştu ve Göl kitap yayınlarından Mart 2011 tarihinde çıktı .
Yeni akımımız kurallı ama sınır tanımayan; kökü mazide, dal ve yaprakları bugünümüze hitap eden Gülce tarzları sayesinde oluştuğunu söyleyebilirim. Buluşma ve bahçe isimli nazım şekilleriyle bu uzun soluklu çalışmalarımı tamamlamış bulunuyorum. Yoksa iki tür nazım şekillerimizden herhangi birini kullansaydım bu kadar yol alamazdım diye düşünüyorum.
Yeni çağın yeni edebiyat akımı GÜLCE’ nin 2010 yılı projelerinden biri olan, tarafımdan kaleme alınan “Kahraman ve Öncü Kadınlarımızı” anlatan “ZİRVEDE GÜL YAĞMURU” isimli kitap, Türkiye'de bir ilke imza atması yönüyle önemli bir çalışma olduğunu düşünüyorum. Günümüz de her Türk kadınının ve kızının mutlaka okuması, öğrenmesi, örnek alması gereken müstesna şahsiyetler; Türkiye’de sanıyorum ilk defa bir kitap çatısı altında birleştirilerek konu edilmiştir. Bu kitapta kurtuluş savaşımızda erkeğiyle omuz omuza mücadele eden öncü analarımız ile mesleklerinde ilk olan 22 hanımın hayatını bir kitap çatısı altında toplamış bulunuyorum. Yani ilklerin ilki olan bir kitap bu.
Çalıştığım her kahraman ve öncü kadının hayatını okurken ve yazarken onlarla bütünleşiyordum adeta…gülce akımına gülce konular katıldıkça heyecanım katmerleşiyordu aynı zamanda.
Kendimi o yüce yüreklilerin yerine koyup, zaman zaman duygu fırtınalarına kapıldım, ağladım. Kitabın yazılma aşamasında neler yaşadım neler!
Aylarca öyle bir Gül Yağmurunda ıslandım ki;
Bir gün dondum kağnı ile giderken cephane üzerinde…
Bir gün balta çekerek yürüdüm Ermeni üzerine…
Su verdim kollarımda can veren Mehmedime…
Bir gün anne oldum Ata’ya…
Başka bir gün aşık oldum Fatih Sultan Mehmet Han’a…
Hükümdar oldum tüm Türk Dünyası’na…
Bir gün öksüz çocuk oldum babamla at sırtında cephedeydim…
Bir gün elimde fırçamla yenik düştüm verem illetine … Bazı günlerde doktor oldum, mühendis, hemşire, muhtar, diplomat… Ve daha kimler oldum ve neler yaşadım!
Ömrüme nice kutlu ömürler doldurdum bu kısacık süre içinde.
Hayatımda attığım en önemli ve en doğru adımı bu yolda attığımı düşünüyorum.
Her Türk gencinin tanıması gereken öncülerimizin ruhlarına saygı ile rahmet diliyorum…
İnanıyorum ki Gülce Edebiyatımız fersah fersah adımlarla yol alarak geri dönülmez kutlu bir yolda ilerlemekte şimdi. Yolunun açık olmasını diliyorum...
KAHRAMAN VE ÖNCÜ KADINLARIMIZ
Her milletin öncüsü gönderlerde yaşarken
ÖNCÜ ANALARIMIZ, tozlu raflar ardında…
Mülkü onlar korudu, sıcak kürkü biz giydik
Bu bizim ayıbımız, çağdaş yaşam yolunda…
.....Adı sanı bilinmez nice öncü analar
.........Unutulmuş, tarihin mahzeni minderinde
..............Hükümdar Tomris Hatun, at sırtındadır hâlâ
....................Sâkıt olmuyor cevher, gömülerde yatmakla
İfşâsı teşvik eder, başarıya gençliği
Emekler hakkıyla sahibini bulursa,
Nene Hatun’lar güler, Aziziye Tabya’dan,
Şerife Bacı’yı güneş ısıtır ruhundan…
Milli tarihimizde İLK’e kadem basanı
Tanıması gerekir bu ülkede herkesin
Bayrak elde ateşe koşup atlayan onlar!
Meşale yakmak için ön kıvılcım olanlar
Mânâsı geç bilinen insan dehası onlar
Müfide İlhan onlar, Remziye Hisar onlar…
Tıkanmış kanalların çile işçisi,
İlim-irfan çınarı Refet Angın’dır onlar
Asra deha doğuran Zübeyde Ana’dır,
Sabiha Gökçen olup, gökleri delendir,
Değeri geç verilen, sanat eseri onlar!
........Tanı sen de oku onları ey vatan evladı!
...........Yâd edilmek onların en büyük hakkı
...............Okuyun lütfen!
...................Kimler gelmiş, kimler geçmiş ülkemin tarihinden?
........................Kemiklerinden evvel, anıları çürümüş bile
............................Oysa lâyıktı onlar, baş tacı edilmeye.
Kimi vatan savunmasında fedai
Kimi düşman çizmesi altında mayın
Riyaya bulaşıp, asla olmadılar hain.
Öncü depremdir onlar, kırılma noktasında
Nezahat Onbaşı onlar, henüz oyun çağında…
Kimisi mermi taşıdı kağnısıyla…
Kimisi yara sardı sırtında bebek,
Karnında sancısıyla…
Kara Fatma’lar, Ayşe Kadınlar,
Yavrusu için aslan önüne kendisi atlayanlar !
Bilge, cevval, cesur,
Safiye Ali’dir onlar, şifa dağıtan şelâle
Fırtına gecesinde bile sönmeyen meşâle!
Safiye Hüseyin’dir, Çanakkale’de yara saran
Halide’dir, Ediptir ön saflarda yer alan…
***
….Ey kahraman öncü anam!
…….Tozlu rafta yatan cefakâr aziz sılam!
…………İlk aşkım, sırma nakışlım!
……………………..Aç koynunu ben geldim!
…………………………….Bir bilinmez ilden,
…………………………………Uyku seyrinden geldim
Aziz hatırandan af dilemeye,
Affetmesen de, ellerinden öpmeye geldim!
Gülceyi tanımak ve sizden dinlemek çok güzeldi. Hayata ve insana verdiğiniz değer , dilerim size katlanarak döner. Hiçbir zaman yılmamanız dileğiyle... Selamlar
Mart 16th, 2011 at 17:47Asuman Hanım, tanıtımını facebook sayfamda görerek okudoğum gülce tanımlamanız gerçek yerini,gönül derinliklerinde bu kadar yalın anlatımınızla sanırım bulmuştur. sizi yürekten kutlar, başarılarınızın gönlünüzce olmasını dilerim.
Mart 18th, 2011 at 20:40Değerli Hemşehrim gösterdiğiniz ilgiye,güzel yorumunuza teşekkür ediyorum...selam ve saygıyla
Mart 19th, 2011 at 11:58Sevgili Ayşe Hanım, okuyan ve değerlendiren gözlerinize sağlık arkadaşım. teşekkür ediyorum. sevgilerimle
Mart 19th, 2011 at 11:59