Gül; Çoğunluğun Cumhurbaşkanı Olabildi Mi!?..
Olamadı!.. Olamayacağı da ta baştan belliydi. AKP hamuruyla bunca hemhal olmuş bir siyasinin, o kimliğini “tarafsız oldum” demekle silip atabileceğine hiç inanmamıştık..
Peşin verilmiş bir hüküm değil bu!.. Bitmesine ramak kalmış görev süresi içinde bu kimlikten hiç sıyrılmadı ki!.., Sıyrılamadı… Her adımda, her uygulamada hep gösterdi bunu!..
Kaldı ki; salt çoğunluğun değil, tüm yurttaşların cumhurbaşkanı olmaktı asli görevi...
Bu hüküm; yalnızca, Gines rekorlarına yaraşır bir hızla verdiği ve “ferman” nitelemesini hak eden, MİT sorgulamalarına karşılık son “kurtarma-koruma-kollama kalkanı operasyonu” onayı sonucu ortaya çıkmış da değil.. Bu onay, olsa olsa, sadece tuzu-biberi olur tezimizin…
Siyasi yaşamının devrelerine bakarak da varılan hükmün özeti de değil iddiamızı tek dayanağı. Gerekçeleri çok verilen hükmün!..
Cumhurbaşkanı’nın tarih huzurunda ettiği yemini bir kez daha hatırlatarak girelim söze!..
"Cumhurbaşkanı sıfatıyla, Devletin varlığı ve bağımsızlığını, vatanın ve Milletin bölünmez bütünlüğünü, Milletin kayıtsız ve şartsız egemenliğini koruyacağıma, Anayasaya, hukukun üstünlüğüne, demokrasiye, Atatürk ilke ve inkılaplarına ve laik Cumhuriyet ilkesine bağlı kalacağıma, Milletin huzur ve refahı, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde herkesin insan haklarından ve temel hürriyetlerinden yararlanması ülküsünden ayrılmayacağıma, Türkiye Cumhuriyetinin şan ve şerefini korumak, yüceltmek ve üzerime aldığım görevi tarafsızlıkla yerine getirmek için bütün gücümle çalışacağıma büyük Türk Milleti ve tarih huzurunda, namusum ve şerefim üzerine ant içerim.”
Millet ve tarih huzurunda ettiği yemin üzerinden bir cumhurbaşkanını yargılamak haddimiz ve görevimiz değil. Ancak yemin metninde önemle vurgulanan, hususları görmezden gelmek de hiç kimsenin hakkı ve haddi değil!.. Cumhurbaşkanı’nın da değil! Bu hususlar, kişisel takdir hakkı içinde de değerlendirmeye tabi tutulamazlar!.. işte bazıları:
Anayasa-hukukun üstünlüğü-demokrasi-Atatürk ilke ve devrimleri-cumhuriyetin laiklik ilkesi-milletin huzur ve refahı-milli dayanışma-adalet anlayışı-herkesin insan haklarından ve hukuktan eşit yaralanma ilkesi… ve T A R A F S I Z L I K!!..
Cumhurbaşkanı’nın hüküm verirken, duygusallıktan uzak, akıl, mantık ve izan çerçevesinde, vicdanen müsterih-bağımsız-tarafsız karar vermesi anayasanın yeminle tescillendirilmiş emridir,.. Bu ilke ışığında elimizi vicdanınızdan çekmeden verelim hükmümüzü!..
Cumhurbaşkanı bunları sağlayıp çoğunluğun “Cumhurbaşkanı” olabildi mi!?
Yetkiler, makamlara kanunlarla verilir. Bu yetkilerin kullanılmasıdır görev…İşte hukuk da, eşitlik de, milli dayanışmayı ve halkın huzurunu ön planda tumak da… tarafsızlık da bu yetkilerin kullanılması sırasında görevin ifasında konur ortaya... Kanunların verdiği her yetkinin kullanılması, hak gibi görülse bile, gözetilmesi gereken hususların gözden ırak tutulmaması da, görevin ifası açısından elzemdir…
Hele tarafsız olması gerektiği yeminle tescil edilen Cumhurbaşkanlığı makamı; bu konuya en çok dikkat etmesi gereken makamdır. Diyet borcu ödemez o makam hiçbir kuruma ve kişiye..
Vatandaşlık haklarımı kullanarak diyorum ki; en çok bu ilkenin ihlalinden şikayetçiyim
Cumhurbaşkanlığı makamı, siyasi iradeye diyet ödeme makamı değildir.. Ödenecek diyetin şekli; o makamı kendisine canı ile kanı ile bahşedenlere ve ülkenin bağımsızlını sağlayanlara, kısaca devleti kuranlara saygı ve minnet duymakla olmalıdır!..
Son bir ay öncesine gelinceye kadar; kendi görev süresini bile bilmeyen bir cumhurbaşkanı, dünyanın hangi demokratik ülkesinde görülmüştür!?.. Bunca yıl süren suskunluğu bile kendisini o makama getirenlere tarafgirliğinin tescili değil midir!?.. Kaldı ki; önüne gelen her kanunu, her kanun hükmündeki kararnameleri, bunca hukukçuların, bilim adamlarının, yurttaşların, siyasilerin uyarılarına rağmen yürürlüğünü sağlamasını nereye koymalı!?..
“Meclisin, hükümetin noter makamı olmak” yakıştırması da rahatsız etmiş görünmüyor kendisini!..
Anayasa Diyor ki; “Cumhurbaşkanı, Devletin başıdır. Bu sıfatla Türkiye Cumhuriyeti’ni ve Türk Milletinin birliğini temsil eder. Anayasa’nın uygulanmasını, Devlet organlarının düzenli ve uyumlu çalışmasını gözetir” Anayasanın bu emri çerçevesinde, Cumhurbaşkanı, hangi uyumlu çalışmaya imza atmış; hangi çatışma ve sürtüşmenin önünü kesmiştir?
Görev alanına giren;
Hukuk Kurumlarına yaptığı atamalarla mı sağlamıştır uyumlu ve düzenli çalışmayı?
Üniversitelere yaptığı rektör atamalarıyla mı!?..
YÖK atamalarıyla mı!?
Devlet Denetleme kuruluna yapılan atamalarla mı!?..
Atatürk Dil ve Tarih Kurumu’na yaptığı atamalarla mı!?..
Fermanların yerine ikame edilen Kanun hükmünde kararnamelere uyguladığı; daha doğrusu uygulamadığı vetolarla mı?
Türkiye Büyük Millet Meclisi adına, Türk Silahlı Kuvvetleri Başkomutanı olarak, TSK’ya uygulanan yıpratma ve saygınsızlaştırma eylemlerine karşı tavır koymakla, daha doğrusu koymamakla mı!?..
Hangi atama, hangi onay, hangi yürürlüğe sokulan kanun veya kararname kesti tartışmaları; yeniden soralım!?..
Hakkını da yemeyelim!.. Twitter’ı ilk kullanan T.C. Cumhurbaşkanı olarak tarihe geçmek de az şey mi!.. Ankara’nın karlı havasında cumhurbaşkanlarından hangisi, kar manzaraları yayınlayarak, gezip gördüğü yerleri “halkıyla” paylaşarak facebook’lara girmişti!?..
Hayır; hayır!... Cımhurbaşkanı Gül; çoğunluğun Cumhurbaşkanı olamadı!..
En azından benim!... Zaten O’nun da bence; öyle bir derdi hiç olmadı!..