Gri Alandayız
Mustafa Kemal’in vefatının ardından Atlantik İttifakının içinde olduk. 1950’den bu yana, söz hakkımız hiç olmasa da, İttifak ne dediyse onu yaptık.
Yani onlar bizi yönetti.
Ordumuzu NATO’ya bağladık. Ekonomimizi plandan çıkarıp, piyasa ekonomisi yaptık. Tüm iç dengeleri alt üst ettik.
Amerikan finans sistemini aynen ve hatta daha vahşice uygulamasını yaptık. Kuralsızlaştırma adı altında; güçlü uluslararası sermayeyi ülkeyi yönetir duruma soktuk.
Gelişmekte olan sanayimizi dışa bağımlı, üretemez, teknoloji yaratamaz konuma soktuk.
Ülke fakirleşirken, zenginlerimiz çoğaldı. Zenginlikleri öyle çoğaldı ki, Türk devletini, çok ulusu şirketler adına, sanki onlar yönetir oldu.
Özelleştirmeler ile tüm Cumhuriyet varlıklarını yaban ellere sattık.
Ordumuz Amerika’nın müdahale ettiği bölgelerde, müdahale gücü olarak yer aldı. Kore Savaşından başlamak üzere, Somali, Yugoslavya, Afganistan, Lübnan, Libya’da görev yaptı.
Amerika’nın 60 yıl içinde, görünürde sadece Mehmetçik’in kendi emrinde savaşması idi.
Öyle de oldu.
Yukarıda tanımını yapmaya çalıştığım “teslimiyet süreci”, Amerika’nın bölgede Kürdistan kuracağım demesi ile tersine dönmeye başlamıştı. Barzanistan’ı birlikte kurmuştuk ama iç dünyamız çok rahatsızdı.
Türk insanının refleksleri, yavaş da olsa her geçen gün etkisini ortaya koymaya başladı.
Amerika’nın ülkemiz içinde ki, kurumsal varlığı ve çok açık desteği ile işbaşına gelen AKP iktidarı bile, ABD’nin Türk Devletini parçalama isteğine karşı durmak zorunda kaldı.
Şimdi Gri Alan içinde olsak da, “Mecburiyetlerimiz” bizi bir yerden alıp, bir başka yere götürüyor.
“Teslimiyet Alanından” bağımsızlık alanına doğru ilerlediğimiz bu süreç, sandığımız kadar uzun süremez.
Amerika ve Batının Türkiye içindeki kurumsal ve kurumsal olmayan varlığı, sandığımızdan daha büyüktür.
Sözünü ettiğimiz kurumsal varlıklardan bazılarını sıralarsak; NATO, OECD, Gümrük Birliği, Dünya Bankası, IMF, Gizli İstihbarat Anlaşmaları, İncirlik Üssü, çok uluslu şirketlerin ekonomi ve siyaset içindeki varlıkları…
Gri alana girdik dememin nedeni; bağımsızlık iradesinin, bağımlılık iradesine göre ağır basmaya başlamasındandır.
Rusya ile kurulan yeni ilişkilerin, bu gri alanda, bize ne kadar yol aldırır, bu günden kestirmek zor.
Bizi umutlandıran husus; mecburiyetlerimizin bize yön vermeye başlamış olmasıdır.
Bu mecburiyetler, iktidarda, ABD’nin getirdiği unsurlar olsa bile, yürüyecek güce sahip görünüyor.
Bizim de görünmeyen elimiz bu olsa gerek.
Amerika, bölgeden çekişe bile, ülkemiz içindeki varlığını tasfiye etmesi anlamına gelmez.
Asıl kavganın içimizdeki Amerika olacağı kesindir.
Bülent Esinoğlu
bulentesinoglu@gmail.com