Gönlüme Yazı Yazmak
Yeryüzünde olmanın mutluluğunu yaşatan o unutulmaz zamanlar, bir bebek nefesi gibi hızlıca geçip gitti. Düşündükçe hüzün huzmesi akıyor gönlüme. Ömür hazinem olarak niteleyeceğim o güzel günleri unutmak mümkün mü? O zamanlar nasılda doldurmuştu her bir anımı. Şimdiyse bermutat olan hayatın içinde o günlerin yokluğunu yaşıyorum. Meğer bebek nefesi kadar kısa dediğim o anlar kalabalığımın en coşkun olduğu zamanlarmış.
Avrasya Yazarlar Birliğini kadim dostum, kıymetli büyüğüm, hemşerim Atalay YAĞMUR Beyin tavsiyesiyle tanımıştım. İlkokula giden çocuk ürkekliğiyle girmiştim atölyeye. Elimdeki not defterimin yaprakları arasına kurumuş gül yerine içimdeki duygularımı saklamıştım. Heyecanın güzel yüzüyle yeniden buluşmak ne güzelmiş. O gün belki de uğurumun açık olduğu gündü.
Oval büyük masanın etrafında kaç kişiydik şimdi hatırlamıyorum. Hikâye atölyesiyle başlamıştı ilk tanışıklığımız. Tanıdıkça her birini inci tanesine benzettiğim arkadaşlarım ayın sinesindeki inci gerdanlık gibiydiler. Hocalarım kadar onların sayesinde de çok yol aldığımı düşünüyorum. Yaptığımız çalışma çok güzeldi elbet, o güzelliği fark etmek daha da güzeldi. Her bir arkadaşımın çabasını ve eserini gördükçe mest oluyordum.
Kıymetli Hocalarım Ali AKBAŞ, Hüseyin ÖZBAY, Osman ÇEVİKSOY, Ataman KALEBOZAN çıktığım yolu siz tenvir ettiniz. Yaşamayı bilmeden yaşayan, ölmeyi unutmuş dalgın cesede benzer ya, meğer bende farkında olmadan öylece tüketivermişim bahşedilen hayatı. Gönlüm sizlere duyduğum hürmetle dolu. Biliyorum ki hiç bir kelime o duyguya tercüman olamaz. İşte bende, “Kelimelerin tükendiği yerde gönül kendi yolunu bulur.” diyerek susuyorum. Semada binlerce yıldız olsa da güneşin azametine eremezler ya, sizler de güneşsiniz.
Sonbaharın hüzünlü günlerinde, kışın karlı soğuk sabahlarında, ilkbaharın çiçeklerle süslü güleç yüzünde, heyecanla yatağımdan kalkarak AYB ye gitmek için hazırlanmanın keyfi ne kadar güzeldi. Hanemin kapısını açar gibi AYB’nin kapısını açıp içeri girdiğimde mutluluk doluverirdi yüreğime. Sabah çayının kokusu eşliğinde Hüseyin Hocamın bilgi deryasından da yudum yudum nasiplenirdim. Sonra atölye çalışmalarımız başlardı hocalarımızın nezdinde, arkadaşlarımın zengin fikirleriyle hemhal olurdum. Her bir fikir ve görüş ruhumda yeni ışık yakardı. Hele de günlerce sancı çekerek yazdığım hikâyemin okunacağı hafta bir başka olurdum. Yol buyunca tekrar tekrar gözden geçirirdim. Yapabileceğimin en iyisini yapmış olmak için çabalar dururdum. Beğenilme hevesinde olduğum zamanlarda bile eleştirilmekten korkmazdım. Söylenen her söz yazmanın ne büyük zenginlik olduğunu gösteriyordu bana.
“Yazı yazmak düşünmeyi öğrenmektir.” diye bir yazı okumuştum. Ne kadar da doğruymuş. Herkesin aklından bir şeyler geçse de gerçek manada düşünmeyi öğrenmek için yazmak gerektiğini fark ettim. Yazmak istediğimde hayatı izliyorum ve inceliyorum, insanları daha bir sabırla dinliyorum. Hiçbir beklentiye girmeden yaşamları seyrediyorum. Her ne kadar yazarken yalnızlığı tercih etsem de yazdıkça yalnız olmadığımı hissediyorum. Bütün bunları hocalarımın yaklaşımları, cesaretlendirmeleri, eğitmeleri ile öğrendim. Atölye arkadaşlarımın eleştirileri de hocalarım kadar etkili olmuştur. Emeği geçen hocalarıma arkadaşlarıma bir kere daha teşekkürlerimi sunuyorum.