Gönen Barajına İnceleme Gezisi…
Bandırma Belediye Meclisi, 2008 yılının ilk toplantısında, ülke gündeminde son aylarda sıkça yer almaya başlayan Kaz Dağları’ndaki siyanürle altın aranması olayına da parmak bastı.
Kaz dağları, geçen gün yine bu köşede dile getirdiğim gibi, dünyanın en çok oksijen üreten ikinci bölgesi olarak kabul ediliyor.
Böylesine bir iklim, böylesine bir bitki ve flora zenginliğine sahip bir bölge, bırakın Türkiye’yi tüm dünyanın gözleri önünde katlediliyor.
Ne için? İddialara göre, birkaç yüz ton altın için!..
Biliyorsunuz, Bandırma’nın içme ve kullanma suyu da, yine bu bölge içerisinde yer alan, yani Kaz dağlarının kuzey yamaçlarında bulunan Gönen Barajı’nın regülatöründen temin ediliyor.
Durgut Ergin’in belediye başkanlığı döneminde projelendirilen, Halil Ünlü’nün belediye başkanlığı döneminde, tamamlanan ve Cemal Öztaylan-Recep Eraydın döneminde de, regülatörden baraja gitme çabaları sergilenen Gönen Barajı’ndan su alma durumumuzun, Bandırma’nın uzun yıllar daha gündeminde yer alacağa benziyor.
Burada yaşanan başta borç sarmalının yanı sıra, dertlerin biri daha bitmeden diğerinin başlaması da dikkati çeken bir başka konu zaten.
Şimdi de, yine beslenme havzası Kaz dağları olan Gönen Barajında, acaba siyanürle altın arama çalışmalarından dolayı herhangi bir kirliliğin yaşanıp yaşanmadığı da kafalarda soru işareti oluşturuyor.
Bu şüphe içerisinde, son belediye meclis toplantısında, bu bölgeye bir inceleme gezisi düzenlenmesi kararlaştırıldı. Meclis bünyesindeki araştırma ve inceleme komisyonu üyeleri ile birlikte Bandırma yerel basını da, bu inceleme gezisine katıldı.
Eh, yıllardır bu konu üzerinde defalarca kalem oynatan biri olarak, biz de katılma gerekliliğini kendimizde hissettik.
Sabah erken saatlerde, belediye önünde toplanıp, belediyeye ait küçük bir midibüsle yola koyulduk.
İstikamet, önce Gönen, oradan da regülatör ve baraj, ardından da Yenice, Çan ve Kaz dağlarında altın araması yapılan bölgelerdi...
Gezinin kaptan pilotluğunu Bandırma Belediyesi İşletme Müdürü İbrahim Alkış üstlendi.
Alkış, baraj ve regülatördeki çalışmaları en iyi bilen belediye bürokratlarından olduğu için, bizlere de mihmandarlık yapması en doğru yaklaşımdı.
Hep birlikte Gönen’e varıp, oradan da barajın sorumluluğunu üstlenen Gönen DSİ Şube Müdürü Mehmet Erişen’i de bizim heyete dahil edip, hep birlikte bu kez ilk durak yeri olan regülatöre hareket ettik.
Mehmet Erişen de, hem bölgeyi avucunun içi gibi bilmesi, hem de en yetkili kişi olarak, her soruyu net bir şekilde cevaplaması dikkati çekti.
Bu gezinin hem bir araştırma inceleme, hem de aynı zamanda bir kaynaşma gezisi olduğu da bir gerçek.
Ve, benzeri gezilerin de sık sık yapılmasının son derece yararlı olduğunu düşünüyorum.
Öncelikle, iktidar ve muhalefet partisine üye belediye meclis üyeleri, böylesine gezilerde çok daha samimi ve yakın dostluklar içerisinde görüş alış verişinde bulunurken, meclisin o stresli ve gergin ortamından uzakta, çok daha mantıklı çözüm önerileri üretip, çok daha yararlı hizmetlere de imza atıyorlar.
Bunun yanı sıra onların bu gezilerinde basının da yer alması, akılda kalan bazı soruları, bizzat en yetkili kişiden öğrenme imkanını doğururken, kamuoyunun bilgilenmesini de en geniş şekilde ve bölgenin görüntüleriyle aktarma olayı gerçekleşiyor.
İnişli yokuşlu, bol virajlı köy ve dağ yollarını bol sohbetli bir ortam içerisinde açıp, bir zamanlar eski bir belediye başkanımızın “domuz yalağı” nitelemesinde bulunduğu regülatöre ulaştık.
Görüntü itibariyle, regülatör barajın küçük bir modeli. Onun da ardından su tutuluyor ve kapaklar vasıtasıyla, Gönen ovasının sulaması için zaman zaman bu toplanan su salınarak, sulama hizmetinde kullanılıyor.
Aslında, 1978 yılında temeli atılan Gönen Barajı’nın yapım amacı, tamamıyla Gönen Ovası’nın sulanmasıymış. Türkiye’nin en iyi cins baldo pirinçlerinin yetiştirildiği ovadaki çeltik tarlalarına su temini için inşaatına başlanan baraj, daha sonra hidroelektrik santralının da bünyesine katılmasıyla, sulama ve enerji üretiminin birlikte yer aldığı bir baraja dönüştürülmüş.
İnsan ihtiyaçlarının sonsuzluğu da dikkate alındığında, Bandırma’nın 10 yıl önce dönüşümlü olarak su kullanmaya başlaması ve su ihtiyacının da had safhaya ulaşması neticesinde, zamanın Belediye Başkanı Durgut Ergin’in projesini hazırlayıp, yer teslimine kadar getirdiği Gönen barajından su alma konusu, bir anda bizlerin de içinde yer aldığı bir olay durumuna dönüştü.
Yıllar yılı bu konularla ilgili Bandırma yerel basınında çok şeyler yazılıp çizildi. Gerekli miydi, değil miydi tartışmasının yanı sıra, projenin İller Bankası tarafından yapılıp yapılmamasından, son derece pahalı olmasına kadar, birçok konu, kamuoyu önünde tartışıldı.
Hatta, bunların içerisine çok fazla ödeme yapılmasına karşın, baraj gövdesinden su alınması gerekirken, regülatörden alınma zorunluluğunun çıkması ve bu zorunluluğa karşı da, bir takım ödemelerin, bir takım kişilere yapılması dahi ortaya atıldı. Bugün de bu konular halen tartışma ortamında dile getiriliyor.
Mahkeme aşamasına kadar taşınan bir takım olaylar, yeterli delillerin oluşmaması nedeniyle de kesin bir sonuca ulaşamadığı için, sadece söylenti olmaktan da öteye gidemedi. Fakat, tüm bunlar yaşanırken, akıllarda kalan birkaç egzantrik söz de, Bandırma yerel basın literatürüne girdi.
Bunlardan biri de, “domuz yalağı” deyimi oldu.
İşte, bu domuz yalağı denilen yer olan regülatörden su alan Bandırma, yıllık 1 milyon YTL’ye yaklaşan bir enerji bedeli ödeyerek bu suyun, kente ulaşması sağlanıyor.
Regülatörün başında bizlere bilgilendirmede bulunan Gönen DSİ Şube Müdürü Mehmet Erişen, en yetkili kişi olarak, yaptığı açıklamalarda, bir kere gönlümüze su serpti...
Her ay muntazaman gerek regülatör havzasından, gerekse baraj havzasından düzenli olarak su numuneleri alıp, Balıkesir’de yine DSİ’ye ait son derece gelişmiş olan laboratuvarlarında analiz yaptırdıklarını ve bu analiz raporlarına göre de, böylesine akan bir suda bulunması gereken kirlilik oranlarını gösteren kriterlerinin çok altında olması, başta bizleri rahatlattı. Bu analizlerin de hiç aksatılmadan, her ay yapılması ise çok daha büyük bir rahatlık yarattı bizlerde.
Özellikle altını çize çize sorduğumuz “regülatör ile baraj suyu arasındaki değerlerde herhangi bir farklılık var mı?” sorumuza da, Şube Müdürü Mehmet Erişen’in “Kesinlikle yok...” diye cevaplaması, devletin en yetkili kişilerinden, Bandırmalılara verilen bir teminat gibiydi.
Zaten, gerek barajdan alınsa da, gerekse şimdiki gibi regülatörden alınması halinde de, Bandırma girişinde, fakülte inşaatlarının arkasında bulunan arıtma tesislerinde son derece modern bir arıtma ortamından geçtikten sonra evlerimize ulaşan Gönen suyunun, rahatlıkla içilebilir nitelikte olduğu, bir kez daha vurgulandı.
Bu arada, Şube Müdürü Erişen ile regülatör havzasında yaptığımız görüşmede, koruma bandı olayını da bir kez daha gündeme getirip, yapılıp yapılamama nedenlerini öğrenmeye çalıştık.
Erişen’in anlattıklarına göre, bir kere şunu kabul edelim ki, gerek regülatörden baraja kadar, gerekse barajdan geri beslenme havzasına kadar koruma bandı kurulmasını istemeyi bırakın, düşünmek bile hayalcilik olur.
Peşin peşin kabul edelim ki, böyle bir koruma bandını oluşturmak mümkün kere mümkün değil... Bunu artık, gündemimizden çıkaralım.
Çünkü, böyle bir bandı oluşturmak için Gönen çayı yatağındaki onlarca köyü de bulundukları yerden kaldırmak, tarım arazilerini yok etmek, 300+300+700 metrelik ki toplam 1300 metrelik bir band oluşturmak gerekiyor ki, bunu yerinde görüp mümkün olmadığını da anladık...