Göçmenler her zaman yarımdır
“Vatandaşlık, genellikle bir ülke olan politik kurumların bir parçası olmak demektir. Anayasal ülkelerde, o ülkede yaşayanların devlet tarafından anayasada vaadedilen haklardan
yararlanmaları için o ülkeye vatandaşlık bağı ile bağlı olmaları gereklidir. Bu kişilere vatandaş denir. Vatandaşın politik katılım hakkı vardır.“
“Aynı vatandan olan, birkaç kişinin veya bir milletin tümünün bir ülkeden, belli bir yurttan olması…”
Aynı toprak üzerinde yaşayan, anayasal açıdan eşit olmak demek vatandaşlık.
Karşı çıkanlarında göçmen olması nasıl bir trajedidir?
Nasıl bir empati yoksunluğudur…
Nasıl bir aymazlıktır?
Suriyelilere vatandaşlık verilmesi konuşulunca kıyamet kopuyor.
Bir taraftan karşı çıkanlar…
Bir taraftan doğru bulanlar…
Biliyor musunuz, Suriyeliler’in vatandaşlığına karşı çıkanların tamamına yakın kısmı, göçmen…
Balkanlardan gelmişler…
Adalardan gelmişler…
Asya’dan, Ortadoğu’dan, dünyanın dört bir tarafından vatan bildikleri Anadolu’ya gelmişler.
Dedelerinin, babalarının nasıl geldiklerini unutmuşlar… Acılarını unutmuşlar…
Mezarlarını, anılarını, topraklarını, arkadaşlıklarını bıraktıklarını unutmuşlar…
Yarım kaldıklarını unutmuşlar…
Özlemle öldüklerini unutmuşlar…
Buralarda nasıl yabancı görüldüklerini unutmuşlar…
Göçmenler her zaman yarımdır…
Ne geldikleri yere aittirler ne de yerleştikleri yere…
Ve onların çocuklarının, dedelerini, babalarını, ninelerini, annelerini anlamamaları ne ayıptır…
****
Göçmen olarak geldiklerinden 100, 90, 80, 70, 50, 40, 30 yıl sonra bu vatanın asıl çocukları olarak; can korkusundan, çocuklarının ölüm korkusundan, ailesini korumak isteğinden dolayı hemen yanıbaşımızdan gelmiş olan milyonlarca Suriyeli’ye meydan okuyorlar.
Neden geldiniz?
Neden savaşmadınız?
Neden türkülerinizi söylüyorsunuz?
Neden eğleniyorsunuz?
Neden Arapça konuşuyorsunuz?
Neden, neden, neden diyerek aşağılama sözcükleri…
Daha yeni, yüz yıl öncesi…
Yüzlerce yıldan söz etmiyorum…
Yüz yıl öncesinden söz ediyorum…
Yaklaşık 90 yıl önce sınırlarımız yeniden çizildi.
Ondan önce Balkan savaşlarında, başka yerlerdeki savaşlardan dolayı yenilen Osmanlı’nın çekilmesiyle, Anadolu’ya yüzbinlerce muhacir yani göçmen gelmişti.
****
Tam 100 yıl önce ve daha öncesi sınırlarımız kocamandı…
Milyonlarca kilometreydi…
Millet kocaman farklı halklardan oluşuyordu.
Ulusalcılık virüsü düşmeden önce herkes milletin bir parçasaydı…
Lozan’dan sonra bugünkü sınırların çizilmesiyle, mübadeleyle beraber sadece Türk olanlar değil Müslüman olan milletin parçası kabul edilenler anavatana doğru yola çıktılar…
Şimdin onların çocukları, mültecileri aşağılıyor… Yazık…
****
Ve o gün sınırlar çizilirken şayet birkaç yüz kilometre içeriden çizilseydi sınırlarımız, bugün vatandaşımız diye gördüklerimiz başka ülkelerin vatandaşları olacaktı.
Ve o gün sınırlar çizilirken şayet, birkaç yüz kilometre dışarıdan çizilseydi sınırlarımız bugün göçmen diye gördüklerimiz vatandaşlarımız olacaktı.
****
Yüz yıl önce bu toprakları vatan eylemiş olanların torunları, çocukları hatta kendileri Suriyeliler’in vatandaşlığı üzerinden ırkçılık yapmaları, faşistlik yapmaları ne utanç duyulacak bir şeydir.
Nasıl ki, Avrupa’da dünyanın herhangi bir yerinde Türk ve müslüman olduğu için, kendisini o ülkenin yerlisi görenler tarafından, aşağılanması, dövülmesi, öldürülmesi, ülkeyi terk etmeleri istenmesinin adı faşistlik ise biz de bugün yapılanların adı faşistliktir, ırkçılıktır… Ve savunulacak hiçbir tarafı yoktur.
Ülkemizde vatandaşlık hakkı
Vatandaşlık ülkemizde iki yolla kazanılıyor.
Bir, doğumla kazanılan Türk vatandaşlığı, soy bağı veya doğum yeri esasına göre kendiliğinden kazanılır.
İki, Türk vatandaşlığının sonradan kazanılması, yetkili makam kararı veya evlat edinilme ya da seçme hakkının kullanılması ile mümkündür.
****
Birinci yol gayet açık… İkinci yol ise yasayla belirlenmiş. Yabancıların vatandaş olarak kabul edilebilmeleri için 8 şart koşulmuş. En önemli iki şartı ise şu:
“Başvuru tarihinden geriye doğru Türkiye’de kesintisiz beş yıl ikamet etmiş olmak.
“Türkiye’de yerleşmeye karar verdiğini; Türkiye’de taşınmaz mal edinmek, iş kurmak, yatırım yapmak, ticaret ve iş merkezini Türkiye’ye nakletmek, çalışma iznine tabi olarak bir iş yerinde çalışmak ve benzeri davranışlarla teyit etmiş olmak veya Türk vatandaşı ile evlenmek, ailece müracaat etmek, daha önce Türk vatandaşlığını kazanmış olan ana, baba, kardeş ya da çocuk sahibi olmak veya eğitimini Türkiye’de tamamlamak.”
****
Suriyeliler’e vatandaşlık hakkı verilmesi doğrudur ve destekliyorum.
Seçmen olacaklarmış, tabi ki olacaklar…
Vatandaş olan herkes oy kullanabilir…
Nasıl ki, Bulgaristan’da, Almanya’da, Fransa’da, Avrupa’nın her yerinde, Amerika’da ve dünyanın başka yerlerinde oy kullanan Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları varsa, burada da Suriyeliler olacak.
Hatta bir kenara yazın birkaç on yıla kalmadan yerel parlemantolarda ve TBMM’de de olacaklar…
*****
Suriyeliler’in vatandaşlığına karşı çıkan herkes kendisini ne olarak değerlendirirse değerlendirsin bir kez daha söylüyorum, faşisttir, ırkçıdır…
Suriyeliler’in vatandaşlığına karşı çıkan ve bu vatana muhacir olarak gelmiş olanlarında tepkileri anlamsızdır, ayıptır.
Suriyeliler’i beğenir yada beğenmezseniz daha 100 yıl öncesine kadar milletin bir parçasıdır. Onlara bakarken öyle bakmak zorundasınız. Empati yapmak zorundasınız… Onlar insan be, insan…
Son söz: Yine yazın bir kenara varolan tepkiler 100 yıl öncesinin ırkçı dışa vurumudur. Geleceğin dünyası göçmenlerin dünyası olacaktır. Ve kim nereyi vatan biliyorsa oranın vatandaşı olacaktır.
Çünkü gelecek küresel vatandaşlığın yüzyılıdır.
Not: Suriyeliler geldikleri günden beri yaklaşık 5 bin şirket kurmuşlar… Aynı zamanda ülkeye zenginlik para getirmişler… Yaklaşık 500 – 600 milyon dolarlık iş yapmışlar… Birkaç yıl sonra bu ülkenin bir parçası olacaklar…