content

yazarportal-com-bilgiagi-net-tasviriefkar-com

24 Ara

Gitmek mi Zor, Kalmak mı?

 

    GİTMEK Mİ ZOR  KALMAK MI?                      

 

       Dilimizden düşürmediğimiz, tavsiyelerle teşvik ettiğimiz, yaratılış sebebi olarak gördüğümüz o müthiş duyguyu, sevgiyi sorguluyorum şimdi… Mutluluğun tek kaynağı olarak sevgiyi referans gösterirken, sevdiğinden ayrılmanın ne büyük bir acı olduğunu unutuyoruz her defasında... Sanki sevilen şeyin ömür boyu elimizde kalma garantisi varmış gibi, ha bire sevmeye teşvik ediyoruz kendimizi ve çevremizi...''Canlı cansız her şeyi ama her şeyi, sev ki mutlu olasın! '' diyoruz.

 

      Bazı sevgileri kendi otokontrolümüzle, telkinlerimizle beynimize yazıyoruz  ama bazı sevgiler var ki  irademizin dışında, beynimize değil gönlümüze verilen sevgilerdir onlar. Onlardan ayrılmanın verdiği ızdırâp ömür törpüsüdür adeta.

 

      Elimdeyken verdiği haz kadar ayrılığının ardında ne büyük bir elemin yattığını düşünseydim sevmeden önce,  acaba hangisini tercih ederdim? Sevmeyi mi? Sevmemeyi mi?

 

        Neden her ayrılık insanın duygu dünyasında insafsız fırtınalar, kasırgalar estirir? (Ölüm ayrılığını bu sınıfa koymuyorum. Ondan emin eylesin Allah!)        

Aynı ayrılığı kaç kez yaşamışızdır. Aynı acıyla kaç kez sevdiklerimizi uğurlarken veya uğurlanırken kıvranmışızdır kim bilir... Gar veya garajdan, hava limanından kaç kez ağlayarak ayrılmışızdır... Halbuki günler öncesinden içimize düşen ayrılık sızının süresi, umduğumuzdan daha kısa sürecektir belki de… Biliyoruz ki bir süre sonra bu fırtınalar dinecektir... Bir otobüs terminalinde yaşadığımız acının, otobüsümüz şehri terk ederken azaldığına kaç kez şahit olduğumuz halde her defasında aynı yürek fırtınasına kapılıp ağlamışızdır...''Gitmek mi zor, kalmak mı zor? '' diyen şarkı nağmesi gibidir o andaki yüreğimiz… Hüzzamdır… Rasttır… Nihaventtir.

 

      Özlemek... Ne haşin bir duygu! Kaynağı sevgidir. Sevgiyle beslenir. Ama sevgiden değil, sevgiliden uzaklaşma duygusunun adıdır…Acıdır…Elemdir.!

 

     Ağlamak ise ruhun sigortası sanki!  Gözyaşlarımız, aklımızın duygu fırtınasıyla yerinden kaymasını önlüyor mu ne? Acaba?  Acaba değil, kesin böyledir. İlahi bir el tarafından gönderilen ilk yardımdır...

 

      Sydney’e geldiğimin ilk haftasında dünyaya gelen bebeğimizin gelişiyle öyle bir değişmişti ki dünyamız; ondan başka bir şey düşünemez olmuştuk. Müthiş bir duyguymuş meğer bir toruna sahip olmak. Evlattan üstün bir sevgi derlerdi de inanmak istemezdim. Zaman zaman çocuklarımın bebeklik hallerini öyle özlüyordum ki, tekrarının mümkün olmadığını düşündükçe hayıflanıyordum. Meğer tekrarı torunla mümkünmüş.  Eda’mın yüzüne baktıkça annesinin bebekliğini görüyorum, onu tekrar kucağıma alıyormuşum gibi hoş bir duygu kaplıyor içimi…

 

     Gurbet kuşunun gurbet kalemi yazmaktan usanmazmış meğer. İçimde müthiş bir coşku var. Hep yazmak, hep yazmak istiyorum bu günlerde… Ah bu vakit, neden böyle insafsızca geçiyor ki?  Birazcık aheste geçse ben de içimde olan biteni şu kağıtçıklarımla paylaşsam!

 

      Bir doyumsuz tat var ki kucağımda, lezzetine kaptırıyorum kendimi... Onunla birlikte olunca zamanın nasıl geçtiğini anlaşılmıyor. Gözlerime içten içten gülüşü, masumane duruşu, cennetten gelen kokusuyla beni benden alan bir yavru o...Bir tutku… Bir aşk... Bir sevda o...Her gün hareketlerinde ki o tatlı değişimi ve gelişimi birebir görmek inanılmaz bir haz veriyor bize. Eda'mla geçen beş ay hayatımın en anlamlı süresiydi belki de.

 

       Evlatlarımın ilgi ve sevgisiyle el üstünde tutulandım beş aydır. Beni mutlu etmek için neler yapmadı ki yavrucuklarım... Bu şehre ve ülkeye ait ne varsa beş ay içinde benim kadar gören, gezen yoktur belki de... Güler yüz ve saygıyla, samimi duygu ve hareketlerle yaşatılmak kaç anneye nasip olur ki? Şehrin, doğanın, iklimin güzelliği kadarda gördüğüm ilginin sarhoşluğu içinde bu ülkeden ayrılırken çekeceğim acı, uçağa bindikten sonra aynı şiddetiyle devam edecek mi acaba? Yoksa diğer ayrılıklarım gibi bir süre sonra dinecek mi yürek acısı? İlahi yardım yetişecektir mutlaka bundan adım kadar eminim.

 

      Beş ay süren Sydney seyahatimin bitmesine bir kaç günüm kaldı. İstanbul'da ki sevdiklerime kavuşma günlerimi hızlandırmak isterken, buradaki canlarımdan ayrılma süremi uzatmak istiyorum… Bu nasıl bir çelişkili duygudur Yarabbi?

 

     Zıt kutuplarda ki sevgilerimin çekim alanlarına kaptırmışım kendimi. Çekiliyorum gönül ipimle bir o yana bir bu yana… Fakat Ülkemin sevgisi dengedeki çekim güçlerinin dengesini bozuyor. ''Bülbülü altın kafese koymuşlar ille de vatanım'' demiş sözünün doğruluğunu birebir yaşayan biriyim şimdi... Belki dünyanın en güzel ve rahat ülkesindeyim. Her türlü güzelliği, doğa harikasını gördüm yaşadım. Yıllardır özlemlerini çektiğim evlatlarımla, dünyaya gelişiyle hayatımıza renk katan torunumla inanılmaz güzellikler yaşamış olmama rağmen, -daha da yaşama şansım olmasına rağmen -ben ülkemi özlüyorum artık... Burada bırakacağım canlarıma canımın bir kısmını bırakacağım kesin ama ülkemin topraklarına ayak basacağım günleri iple çekiyorum.

 

     Hangi yöne dönsem arkada kalan yönümü özleyeceğim. Bu özlem bitecek mi bilmem ama çekmeye çekiyorum bu hüznü, ülkemde çekeyim bari diyorum… Türkiye'ye giderken ayağımı sürürüm belki de arkamdan bir hayırlı yol açılır kim bilir! -Yine umut yetişti imdadıma.-  Neler olmaz ki hayatta. Yeter ki Mevlâ’nın şefkat eli elimizde olsun!

 

     Sevgi...! Ah sevgi...! Ayrılığın çok acı da olsa ben yine seviyorum seni! Ülkemi, yavrularımı, arkadaşlarımı çok seviyorum. Onlara kavuşurken ağlamayı seviyorum. Onları yaratarak bana vereni  seviyorum... Şükretmeyi seviyorum...

Sevmeyi seviyorsak, özlemeyi de sevmemiz gerekiyor...!

Bekle beni İstanbul seni çok özledim...!

Hoşçakal ey sakin ve güzel Sydney! Seni de  özleyeceğim...! Hem de çok özleyeceğim. Senin kucağında tattım o güzel duyguyu. Sen de oldum ben Anneanne...

 

     Her şey bir yana. Ya o canımın parçasını nasıl bırakacağım burada? Gitmek mi zor kalmak mı zor? İstikbal uğuruna evlatlarıma zar zor alışmışken şimdi de Edam’sız bir hayat beni bekliyor. O hayatı ne yapacağım? Nasıl  alışacağım?

Şimdi sevgiden vazgeçiyorum…Boşa beni sevgi…!

 

Ocak-2010-Sydney ASUMAN SOYDAN ATASAYAR

Etiketler : , , , , , , ,

Bu Yazıyı Yazdır Bu Yazıyı Yazdır

Yorumlar Kapatıldı.



2007-2012 Bilgi Agi / Turkiye nin Interaktif Kose Yazari Gazetesi

Designed By Online Groups
ÇÖZÜM ORTAKLARIMIZ

bizajans, kent akademisi, sunubank