Girişimciliğin Ekonomik Gelişme Ve İstihdam Açısından Önemi
“Kendi küçük işine sahip olanların sayısı artıkça ülkemiz de daha güvenli bir yer olacaktır. En iyi vatandaşlar, ülkenin gelişmesinde en çok çıkarı olanlardır.” John Hancock
Girişim kavramının kökenlerine inildiği zaman görülecektir ki tarihi ilk insanlara kadar uzanmaktadır. İlk çağlarda insanlar avcılık, çiftçilik, hayvancılık ve ticaret gibi faaliyetler ile hayatta kalmanın yollarını bulmaya çalışmışlardır. Bu sebepledir ki girişimcilik ilk çağlarda ‘hayatiyet’ yani bir tür hayatta kalma savaşı ve yaşamın devamlılığını sağlamakla eş değerde algılanmıştır. Çünkü hayatta kalmak için çabalamak, harekete geçmek, imkânları zorlamak gerekmektedir. Bu yönüyle baktığımızda insanların yaşam için gerekli olan yiyecek, içecek ve barınma gibi ihtiyaçlarını karşılayabilmesinin yolları ilk girişim faaliyetleri olarak tanımlanmaktadır. Günümüz girişim ve girişimcilik tanımlarına baktığımız da ise artık makro ve mikro açıdan hayati önem taşımaktadır. Mikro ölçekte girişimcilik dediğimizde bireylerin kendilerini gerçekleştirebilecekleri, bağımsız kazanç sağlayabilecekleri ve bir anlamda kendilerine ait bir oyun alanı açabilecekleri, yepyeni bir dünya anlamına gelmektedir.
Makro ölçekte yararları ve etkileri ekonomik gelişmeye katkısı, istihdam hacminde artış ve yeni pazarların oluşmasını sağlamak sayılabilmektedir. Hemen hemen bu konuda söz söyleyici makamda olan herkes’in ortak terennüm ettiği bir kavram olan ‘Girişimcilik’ neden bu kadar önemlidir? Bir ülkenin kalkınmışlık düzeyine etkisi ve katkıları nasıl olmaktadır?
Girişimcilik iki alanda önem arz etmektedir. Bunlar ekonomik ve sosyal alanlardır. Girişimciliğin ekonomik alandaki önemi; istihdam hacmi denilen iş gücüne katılım oranlarının arttırılması, bir iş kurmuş olma sebebiyle ekonomiye katkı sağlanması, yeni alanların ve endüstrilerin oluşmasının sağlanması, sermaye sahibi olanlardan ayrı olarak orta sınıf denebilecek kesimin ekonomi üzerindeki etkinliğinin artması ve gelir artışı ile beraber toplumsal refahın artmasına katkı sağlanması ve bölgeler arasındaki gelişmişlik farklarının minimuma indirilmesi gösterilebilir.
Girişimciliğin sosyal alandaki önemi; teknolojik buluşların toplum için fayda üretme fonksiyonlarının yenilikler aracılığıyla hizmet olarak halk tabanına yayılmasını sağlama, değer oluşturma dediğimiz toplum için kullanılabilir bir faydanın sağlanması, toplumsal yapıların değişim ve dönüşümüne öncülük etmesi ile toplumun gelişmesinde aktif rol almasından kaynaklanmaktadır.
Bir ülkenin ekonomik kalkınmasında en etkin harekete geçirici güçlerinden birinin girişimcilik olduğu unutulmamalıdır. İşsizliğe karşı oluşturulmuş alternatif bir çözüm kaynağı hükmündedir. Yeniliği ve değişimi üreten, oluşturan yaygınlaşmasını sağlayan hiç şüphesiz ki girişimcilerdir. Üretim malzemelerinin normal kullanımlarından çok daha farklı ve değişik şekillerde kullanımına kadar birçok fayda üretimi sağladıklarını söyleyebiliriz. Ayrıca yeni sanayi kollarının oluşmasını sağlamak girişimcilerin eliyle mümkün olmaktadır. O halde girişimcilerin temel fonksiyonlarını şu şekilde tanımlayabiliriz.
Üretimi organize etme işlevini yerine getirmeleri gerekmektedir. Bunun için girişimciler yoğun rekabet ortamında hem mevcudiyetlerini koruyabilmek hem de fiyat açısından denge sağlamak için kalite artırımına gitmek zorundadırlar. Rekabet ortamının şartları gereği üretimde verimliliği esas alarak, üretim artışını sağlamalıdır. Bunun için rekabet halinde olduğu firmalar içerisinde üstünlük sağlayabilmek için yeni ürün ve hizmet geliştirerek inovasyon yapmaları gerekmektedir. Tüm bu değişim, gelişim ve yenilik üretim süreci içerisinde toplumun ihtiyaç ve beklentilerini doğru tespit etmeli ve fiyat artırımına gitmeksizin bu farklılıkları yapmaları gerekmektedir.
Ürün Çeşitliliği bir diğer işlevidir. Hizmet ve iş modelinde farklılaşmaya gitmek istemenin ötesinde bir zorunluluk halini almıştır. Dünyanın normları değiştiği gibi ticari hayatın normları da değişmiştir. Bunun başlıca sebebi küreselleşmedir. Sonuç itibariyle dünyanın her hangi bir yerinde üretilen ürün, hizmet ve iş modeli hemen taklit edilmekte ya da uyarlanarak kullanılmaktadır. Bu noktada emtialaşma dediğimiz aynılaşma olgusu karşımıza çıkmaktadır ve uzun vadede işletmelere vereceği zararlar çok ciddi boylardadır. Sunulan ürün ve hizmetlerin birbirleriyle benzer olması rekabet edebilirliği negatif yönde etkileyecektir. Bir birinin aynı ürün, hizmet ve fiyat düzeyinde işletme varlığını sürdüremeyecektir. İşletmeler bu sebeple işletme sürekliliğinin devamını sağlayabilmesi için çeşitlendirme ve yenilik yoluna gitmek zorundadırlar. Bunun için yapılması gereken şey inovasyona sarılmaktan başka bir şey değildir. İnovasyon işletmelerin imdadına yetişen bir can yeleği gibi hayat kurtarıcı özellikleri ile çözüm aracı olacaktır.
Girişimcilerin en önemli fonksiyonlarından biri istihdamdır. Yüksek girişimcilik özellikleri taşıyan, potansiyeli, yeteneği ve gerekli bilgi düzeyine sahip olan kişilerin bir iş fikri etrafında projelerini hayata geçirerek iş gücüne girişimci olarak katkı sağlamaları istihdam hacminin artmasını sağlayacaktır. Ayrıca yeni iş gücü alımları ile de istihdam değerlerinde pozitif hareketlenmeleri sağlayacaklardır.