Gidiyorum! “Zaman, Sadece Birazcık Zaman”
İnsan zamanla yarışınca ve bir de gazete bitmeden yetiştirmesi gereken yazısı varsa, hatalar oluyor. Ve insan kendi yazdıklarında ikinci kez okusa da hatalarını görme fırsatı olamıyor. Cuma günü yazdığım yazıda bariz iki hata yaptım.Bir, Av. Aydın Ayhan'ın (yine Erol diye yazdım ve düzelttim) soyadını Erol diye yazdım. Hatamı ancak ertesi sabah gazeteyi görmeden anlayabildim. Nasıl mı? İYGAD'ın düzenlediği Çalışan Gazeteciler Günü'nde Uygur Erol'a, 'Aydın Abi nasılsın?' dediğimde. Uygur Abi, "Aydın değil Uygur" dediğinde insan uzun bir süre bir şey hatırlamaya çalışır da hatırlayamaz ya, işte aynen öyle. Ben de 'Evet Uygur abi, galiba Aydın Ayhan yazmam gerekirken Aydın Erol yazdım, bugünkü yazımda.' dedim.
İbrahim Yıldız Cuma günkü gazeteleri kahvaltıya getirdiğinde, köşe yazımın bulunduğu sayfayı görünce anladım ki, yaptığım hata bir değil ikiydi.
İkinci hatam da Cemil Kaya ile ilgili yazdığım bölümde, 2002 seçim sonuçlarını 2007 olarak yazmıştım. Aynı cümle içersinde iki kere 2007 tarihi geçiyordu. Okuyucularımın aklına güvenmek istedim ama, aynı zamanda özür dilemek daha doğruydu galiba.
Yine Cumartesi günü Avcılar AK Parti ilçe örgütünün düzenlemiş olduğu Çalışan Gazeteciler Günü'nde, köşe yazarımız Yavuz Bülent Erensoy, "Ali abi, Av. Aydın Erol kim? Yazını okuyunca arkadaşlarımız, 'bizim bilmediğimiz yeni bir aday adayı mı var?' diye merak ettik." dediğinde yanlış yazdığımı söyleyerek yukarıda anlattığım olayı kendisine de aktardım.
Ve bir kez daha Av. Aydın Ayhan'dan ve sizlerden yaptığım yanlışlıktan dolayı özür diliyorum.
Gazetecilere,gazeteciler ders versin
10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü ile ilgili; belediye başkanlarının ve siyasilerin gazetecilere ders vermesinden çok rahatsız oluyorum. Olumsuz haberlerden dolayı gösterdikleri tepkileri yinelediler.
Siyasiler bizim mesleği bizden daha iyi bildiklerinden, bize bir öğretim görevlisi gibi etik ders verdiler.
Her mesleğin içersinde nasıl ki, mesleğin hakkını vermeyenler ve hak etmeyenler oluyorsa, bizim meslekte de oluyor.
Her meslekte ahlaksızlar oluyorsa, bizim meslekte de oluyor.
Her meslekte kendi mesleki kurallarına uymayanlar oluyorsa, bizde de oluyor.
Nasıl ki, belediye başkanlarının hırsızları, rüşvetçileri varsa bizde de oluyor.
Nasıl ki siyasilerin hırsızları, çapsızları, yetersizleri, namussuzları oluyorsa bizde de oluyor.
Nasıl ki, her meslekte yaptığı bir yanlıştan dolayı yüzü kızarmayıp, pişkin pişkin gülenler varsa, utanmadan insan içine çıkıyorsa bizde de oluyor.
Nasıl ki, her mesleğin bir diploması, ustalık belgesi, meslek odasından ve başka yasal kuruluşlardan izin belgesi oluyorsa bizde de oluyor.
Ancak bizde her meslekte olmayan bir şey var. Kendisini gazeteci diye tanıtan kişiye sadece kimlik kartı soruluyor. Ustalık belgesi, diploma ya da meslek örgütüne üye olunup olunmadığı, gazetesinin durumu, kimlerin çıkardığı, meslekte kaç yıldır olduğu, başarısı ya da başarısızlığı sorulmuyor, belgede istenilmiyor. Sadece lazım olan kendi reklamı ve rakibine belden aşağı vuracak gazatacılar ve gazatalar aranıyor.
Hatta kimi gazetelerin vergi kayıtları bile olmuyor (Hani buradan maliyeye de suç duyurusunda bulunalım istedik).
Nasıl ki, her fotoğraf makinesi olana, cebindeki cep telefonuyla fotoğraf çektiği için onlara gazeteci muhabir denmiyorsa... Biz de eline fotoğraf makinesi alana gazeteci denilmemesi gerektiğini sürekli olarak her toplantıda dile getiriyoruz ve siyasilerin bu gerçeği bilmeleri gerektiğini dilimizde tüy bitinceye kadar anlatacağız.
Gazatacıların ve gazataların sorumluları siyasilerdir
Çantasında, elinde ya da boğazında fotoğraf makinesi varsa ve biraz çalım atarak yürüyorsa, hele bir de gazatalarının tanıtım kartları cebinde ise, cakalarından geçilmeyen gazatacılara da gazeteci deniliyorsa ve onlar adam yerine konuluyorsa bunun sorumlusunun siyasiler olduğunu her yerde söylemeye devam edeceğiz. Tabi aynı zamanda kendilerine bel altından vurulduğunda ise şikayet etme hakları olmadığını da söyleyeceğiz.
10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü'nde değil, her zaman dilimizin döndüğü kadarıyla bildiğimiz gerçekleri söylemeye devam edeceğiz. O günkü yaptığım konuşmada söyledim. Bu işte artık pes diyorum.
Nisan ayından sonra uzun bir süre yurt dışında kalmak üzere (çok büyük bir aksilik olmazsa) yola çıkacağız. İşlerimizi tasfiye edeceğiz, kimilerini satacağız, kimilerini kiraya vereceğiz ve bu stresli ortama küçük bir elveda diyerek gideceğiz.
Artık yoruldum, usandım, aynı şeyleri yaşamaktan bıktım. Sevdiklerime zaman ayıramamaktansa ve her ay aynı maddi zorlukları yaşamaktansa ve de akıl sağlımı yitirmektense buralardan gideceğim.
Yaşadığım köyümü terk edip kendime yeni bir köy bulacağım. Sevinen düşmanlarımıza bol sevinç, üzülen dostlarımıza ise üzülmemelerini tavsiye ederiz. Çünkü dostlar, dostlarının mutlu olmasını isterler. Ben de mutlu olacağım bir hayata pupa yelken diyeceğim. İşte onun içindir ki, 7 yıldır çok büyük acılar ve stresler yaşamama neden olan uğraşa veda edeceğiz.
Zaman gerekli, yaşanmışlıkların acısının azalması için
O gün yaptığım konuşmada da söyledim. Bu işe profesyonel olarak başladığımız gün, meslektaşlarımızın hayallerini yükselttik. Hayal kuranların hayallerini ete kemiğe büründürdük. O dostlarımız bizimle mutlu oldular, kendileri yapamadıkları için… Birileri ise hasetliklerden çatlayarak yalanlar ürettiler ve irinlerini boşaltarak hayasızca şeyler söylediler. Hayallerimizi gerçekleştirmenin derin hazzını yaşadık. Şimdi yeni hayallere açılmanın zamanı diyerek, yurt dışına dil öğrenimi ve lisans yapmak için yola çıkıyorum.
Dostlarım yanımda olacaklar, bize düşman olanlar ise biz ayrıldıktan sonra gerçekleri söyleyebilecekler, bunu biliyorum.
Neyse bu konu üzerine daha yazmaya devam edeceğiz. Ve yaşanmış tüm acıların ve ızdırapların geçmesi için zamana ihtiyacımız var değil mi? Ne güzel anlatıyor Sezen Aksu, zaman sadece birazcık zaman / geçici bu öfke, bu hırs, bu intikam / zaman sadece birazcık zaman / kızgınlığım yalnızlıktan korktuğumdan.
Sevgili Sezen Aksu'nun o güzel 'Gidiyorum' şarkısının sözleri ile iyi haftalar diliyorum.
Zaman sadece birazcık zaman
Geçici bu öfke, bu hırs, bu intikam
Acılarımız tarih kadar eski
Nefes alıp vermek misali olağanZaman sadece birazcık zaman
Son bulduğu yerde sevgiler bir tek an
Böyle benzer izler etrafında
Alışkanlıklarımız bile sıradan
Gidiyorum bütün aşklar yüreğimde
Gidiyorum kokun hala üzerimde
Sana korkular bıraktım bir de yeni
başlangıçlar
Bir kendim bir ben gidiyorum
Zaman sadece birazcık zaman
Kızgınlığım yalnızlıktan korktuğumdan
Bilirsin karanlıktan da ürkerim
çocuklar gibi
Işıkları hep yakarım bu korkudan