content

06 Haz

Gıdaya Erişimin Dev Tehdidi

Gıdaya, hem de ekmekten sonra ikinci derecede öneme sahip süt ve süt ürünleri, et ve et ürünlerine erişimde üretimi, tüketimi, üretimin, tüketimin sürdürülebilirliği kimin tehdit ettiğini açıkça yazıyor ve çiziyorduk. Tehdidi yapanların fiyat oyunları ile gerçekleştirdiklerini söylüyorduk. Bu yapılanları bir tehdit olarak açıklamasa da fiyat oyunlarının nelere kadir olduğunu Sayın TSÜMB Başkanı ilk kez açıklıyor.

TSÜMB

İllerde, ilçelerde kanuna göre kurulmuş süt üreticileri birliklerinin merkezi örgütü Tarımsal Süt Üreticileri Merkez Birliği (TSÜMB)’dir. TSÜMB Başkanı bir dönem önceki Ak Parti Bursa Milletvekili Sayın Ali Koyuncu’dur..

TSÜMB Başkanı Sayın Ali Koyuncu’nun kamuoyu önünde ilk kez sanayicinin fiyat indirimine gitmesini eleştirdiğini aşağıdaki haber metninde görebildik. Haber metnini okuyalım:

Koyuncu; ‘Okul Sütü’ projesi için Başbakan Tayyip Erdoğan’a ve ilgili mercilere teşekkür ederken, “Bu proje devam etmeli, hatta askere ve polise de uygulanmalı. Ülkemizde kişi başına düşen süt tüketimini artırmalıyız. Böylece bireyler aklen ve bedenen daha sıhhatli hale gelecektir. Dünya Sağlık Örgütü (WHO) verilerine baktığımızda tüketimin yaygın olduğu ülkelerde insanlar aklen ve bedenen daha sıhhatli oluyor, daha uzun ömürlü oluyor.” ifadelerini kullandı.

Bu arada sanayicinin fiyat indirimine gitmesini eleştiren Koyuncu, “Okul Sütü’nden memnun olduk. Burada bize Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı da destek oldu. Ama maalesef, süt fiyatlarında indirim oldu. Malum iktidar süt tozu ile olsun, ‘Okul Sütü’ ile olsun üreticinin gelirini artırmak için çabaladı. Ama sanayici arkadaşlarımız konuya kısa vadeli bakıp ‘süt fiyatlarını indirip daha fazla kar elde edelim’ amacı güttüler. Biz, bu duruma üzüldük. Bakanlık da sanayiciye süt fiyatlarına müdahale etmemelerini önerdi. Ama kimi firmalar fiyatları indirmeyi yeğledi. Bu yapılanlar üreticiler olarak bizi üzdü.”
Okul Sütü’nün bu sene ekonomiye katkısının 400 milyon lirayı bulduğunu ifade eden Ali Koyuncu,: “Eğer bu proje olmasaydı, sanayiciler süt fiyatlarını daha da geri çekeceklerdi. Çünkü sanayici biliyor ki üreticinin eli mahkûm. Onlar ne kadar diliyorsa bizim onu vermemiz gerekiyor. Burada temennimiz müdahale kurumunun ivedilikle kurulup, faaliyete koyulmasıdır. Ama müdahale kurumunda üreticilere de yer verilmeli, yoksa sorunların aşılması pek de kolay değil.”

Şimdi Sayın Ali Koyuncu’nun söylediklerini değerlendirelim.

Sayın Ali Koyuncu; sanayici arkadaşlarımız konuya kısa vadeli bakıp ‘süt fiyatlarını indirip daha fazla kar elde edelim’ amacı güttüler, Ama kimi firmalar fiyatları indirmeyi yeğledi, ,: “Eğer bu proje olmasaydı, sanayiciler süt fiyatlarını daha da geri çekeceklerdi. Çünkü sanayici biliyor ki üreticinin eli mahkûm. Onlar ne kadar diliyorsa bizim onu vermemiz gerekiyor.diyor.

İlk kez basın önünde Sayın Ali Koyuncu’nun yukarıdaki şekilde demecini işitebiliyoruz.. Sektörün en önemli sorununu basın önünde konuşmama tılsımını ilk kez bozduğunu görmekteyiz..

1-    2008 yılından itibaren 1 milyon süt ineğinin kasaba gönderilmesinden, 2010 yılında başlatılan canlı hayvan et ithalatından, hayvancılığın, çiğ sütü üretenlerin diz çöktürülüşünden Endüstriyel süt sektörünün sorumlu olduğunu bir çok kez yazdık.. Artırılan hayvancılık, çiğ süt litre başına desteklerin üreticilere değil endüstriyel süt sektörüne gittiğini de yazdık.. 2008 yılından bu yana harcanan destek miktarlarının 5 milyar TL, sıfır faizli kredi sübvansiyonlarının 2,5 milyar TL’nin devlet önüne endüstriyel süt sektörü tarafından konulduğunu da yazdık. Rekabet kanunlarına aykırı hareketlerden küçük para cezası ile sabıkalandıklarını ve bunun çare olmadığını da yazdık.. Ne verilirse bir kat daha fazlasını istediklerini de yazdık.. Endüstriyel süt sektörünün kazanç hırsını ellerinden alma düzeni Tanrı’ya havale edilirken, helal gıda sertifikacılığında işler Tanrı’ya havale edilmiyor. Hangi süt firması çiğ süt fiyatlarında oyun yapıyor ise onun ismi açıklanmalıdır. Biz de o firmaya ‘’ haram kazanç ‘’ sertifikası verelim.

2-    GTH Bakanı Sayın Mehdi Eker beyefendi’nin 21.Mayıs 2012 tarihli açıklamasına göre ülkemizde toplam çiğ süt üretimi 13,5 milyon ton olup kişi başı süt ve süt ürünleri tüketimi 182 litredir.. 

-Şimdi gelişmiş ülkeler ile kıyaslayalım. Avustralya’da içme sütü (kutu süt) tüketimi kişi başı 107 litredir. Peynir tüketimi ise 12 kg’dır. 12 kg peyniri süte çevirdiğimizde 120 litre süt demektir. Buna göre Avustralya 227 litre süt ve süt ürünleri tüketmektedir.

-AB’de içme sütü tüketim ortalaması 89 litre, peynir tüketim ortalaması 18 kg (180 litre süt) dir. Buna göre AB’de süt ve süt ürünleri tüketim ortalaması kişi başına 269 kg’dır.

AB Ortalaması

Avustralya

Türkiye (2011 yılı)

269 Litre

227 Litre

182 Litre

Tablo:1- Süt ve süt ürünleri tüketimi tablosu

Yukarıdaki rakamlara AB, Avustralya ve Türkiye’nin yurt dışına sattığı süt ve süt ürünleri miktarı dahil değildir.. Dolayısı ile süt ve süt ürünleri tüketiminde ihracat miktarı dahil olan Avustralya’ya yaklaşıyoruz demektir.. Türkiye’nin 2011 yılı itibari ile yurt dışına süt ve süt ürünleri sattığı miktar 60 bin ton olup kişi başı üretimin 0,9 litresini satıyoruz olmak ile 181 litre süt ve süt ürünü kişi başına tüketiyoruz demektir.. Kişi başı tüketimimizin 181 litre olması az bir tüketim midir? Tüketimdeki sıkıntı gelir dağılımında düşük seviyede olan ailelerin süt ve süt ürünlerini Türkiye ortalamasına uygun bir şekilde tüketmediği söz konusu olduğu görüşündeyim

Yoksa GTH bakanı Sayın Mehdi Eker beyefendi’nin açıkladığı kişi başı tüketim miktarının 182 litre olduğu gerçekçi bulunmuyor mu !!!? ve yoksa bizim ‘’ süt tüketimindeki gerçekçi rakamlar nerede’’ başlıklı yazımızdaki rakamlarda mı tüketim?

Çiğ Sütte Arz fazlası Var mı?

2008 yılından bu yana yazdıklarımızdaki tezimiz: Çiğ Sütte arz fazlası olmadığıdır. Sanayicilerin göstermelik bırakılan günlük 50-60 tonluk çiğ sütü bir başka elden taşeronlara aynı firmalar tarafından toplattırıldığıdır. Göstermelik bırakılan 50-60 tonluk miktarların ülke çapında domino etki yaparak, yaptırarak, diğer yerlerde de düşürülmesine sebebiyet verdirilerek çiğ sütün fiyatının düşürülmesi hadisesidir..  Mevsimler artış bahaneleri, gerekçeleri var ise 4 aylık ömre sahip olan uht süt neyin aracıdır? Düşürülen çiğ sütün fiyatı hayvancılığın dinamosu olan çiğ süt üretimini, üretimin sürdürülebilirliğini tehdit ediyor.

Market raflarında zımni fiyat anlaşmaları da tüketicilerin gıdaya erişimini tehdit ediyor.

Çift taraflı tehdit..

Gıdaya, süte erişimde en büyük tehdit endüstriyel süt sektörünün kendisidir.. Gıda güvenliği bir doktrin ise gıdaya, süte erişim bu doktrinin ana çatısıdır..

Sayıları birden fazla olsa da hem tüketim raflarında hem çiğ sütün satın alınmasında bir monopolleşme olduğunu 4 yıldır yazıyoruz.. 4 yıldır endüstriyel süt sektörü % 80 büyüdü.. Market raflarında satılmayan süt ve süt ürünü kalsa fabrika üstüne fabrika açılamazdı.. 4 yıl önce 100 süt ineği olanın da şimdi fazlalaşan 80 ineğinin olması lazım iken mevcut 100 inek sayısını üreticiler devletin koltuk değnekleri ile koruyabiliyorlar..  Büyüme, artan çiğ süt üretimi, süt tüketimi, sütün çiğini üretenleri değil kutulanmışını üretenlere yarıyor.. Sayısı 600-700 bini bulan askerimize, 100 bini bulan polisimize, hatta 74 milyon insanımıza devlet kaynaklarıyla her gün bir kova süt ve süt ürünlerini tükettirsek, kişi başı tüketimde dünya birincisi olsak bile ‘’ çiğ sütte arz fazlası var’’ derler, süte ve dolayısı ile ete erişimi tehdit etme huylarından vazgeçmezler..Bu sefer 74 milyon insan sütten banyo yapmalı diye dayatırlar, önce üreticilerimizin kanuni temsilcilerine, GTH Bakanı’na sonra da Başbakan’ımıza kabul ettirirler..!!! Elini veren kolunu kurtaramaz.

Bu monopolleşmeyi ya yıkmak ya da terbiye etmek gerekir.

Terbiye etmenin yolunun ‘’Et ve Süt Kurulu’’nda olduğu görülüyor.. Terbiye etmek bir kırbaç ise o kırbaç süte, ete erişimi imkansız kılmaya çalışan sektöre değil TSÜMB ve Damızlık Sığır Yetiştiricilileri Merkez Birliği’ne müştereken teslim edilmelidir.. Bu topraklarda yaşayan insanları ithal ete mahkum edenler ‘’ Et ve Süt Kurulu’nun (ESK) kapısından bile içeri alınmamalıdır.. Çünkü piyasayı düzenlemede hangi bölgede ne yapılacağı gizlilik de ister..

Piyasa düzenlemesinde kullanılacak manivela da çok önemli olup manivelalarda sanayicilere fason üretim yaptırmak değil Et ve Süt Kurulu’nun bizatihi kendisinin yapması şarttır. Fazla olduğu ileri sürülen çiğ sütün piyasadan çekilme işlemi hangi alet (süt tozu, peynir) ile sağlanacak ise o çiğ sütün piyasadan çekilme ve üretim işlemini ESK kendisi yapmalıdır.. Çeşitli bölgelere 4 adet süt tozu fabrikasının kurulmasının, işletilmesinin stoklanmasının toplam maliyeti 200 milyon TL’ civarındadır.. Kaldı ki bu 200 trilyon liranın 160 trilyon lirası geri dönüşümlüdür.. 

2009 yılından bu yana parasal teşvikli süt tozu üretim politikalarında davul da tokmak da sanayicilerin eline verilmiş olduğundan, çiğ süt onlara toplattırıldığından beklenen fayda sağlanamamış ödenen 120 trilyon Türk Lirası boşa gitmişti.. Çiğ Sütü toplayan özel süt tozu fabrikaları kendi müstahsil makbuzlarında satın alım fiyatını sahte olarak yüksek göstermekteydiler.. Güya çiğ sütü yüksek fiyattan satın alıyoruz diye kamu bürokrasisine sunuyorlardı.. Olmayan çiğ sütün özel süt tozu fabrikalarınca satın alınmış gibi gösterilerek devlet desteği alındığının suiistimallerini de geçmişte yazmıştık. Müstakbel ESK’ da fason üretim yaptıracak olursa, çiğ sütü fason üretim yapana toplattıracak olur ise eski tas eski hamam olacaktır..

Endüstriyel süt sektörünün monopolleştiği, gıdaya erişimi tehdit ettiği gerçeği ışığında Et ve Süt kanun tasarısı hazırlanmalıdır..

Sütün tüketiminde sorun, ana sorun olmayıp, ana sorun olan endüstriyel süt sektörünün kendisidir..

‘’sanayici biliyor ki üreticinin eli mahkûm’’ise;

Bu mahkumiyetin gerçek anlamada ortadan kalkması için devleşen, devleştikçe devletleşen, devletleştikçe devletin et ve süt politikasını kendi belirleyen endüstriyel süt sektörünün karşısında hem çiğ sütü toplamada hem de piyasaya sunmada gerçekçi bir rakip aktörün Et ve Süt Kurulu olması ufukta maalesef gözükmüyor.. Yüksek Planlama Kurulu’na gönderildiği hali ile TBMM’den aynen geçeceği gözüküyor..Yüksek Planlama Kuruluna gönderilmeden kamuoyunda tartışılmasına fırsat verilebilinirdi. 4 yıldır parasal teşvikli süt tozu üretim politikasını başarısız uygulayan GTHB’nın başarılı olabilecek bir kanun tasarısını hazırlaması beklenemez.. Dolayısı ile müstakbel Et ve Süt Kurulu’nun monopolleşen endüstriyel süt sektörünün monopolleşmesini kıramayacağı gibi terbiye etmesinde de ümidimiz yoktur..  

Endüstriyel süt sektörünün gerçek rakibi açık perakende çiğ süt satış sektörüdür..

Endüstriyel süt sektörünün çiğ sütü toplama miktarı, ambalajlı tüketim miktarı artıkça çiğ sütü üretenlerin alın terine, üç kuruşuna göz dikme hırs miktarı daha da artıyor, üreticilerin değil ambalajcısının, ambalajcıların akademisyenlerinin, kutuları, ambalajları dolduranların, çiğ süte, açık perakende çiğ süt sektörüne ‘’sokak sütü’’ jargonunu kullananların cepleri doluyor.. Üreticiler ise cepkenleri delik yaşıyor. Buna da serbest piyasa düzeni, liberal ekonomi deniliyor.

Serbest piyasa düzeni, liberal ekonomi var öyle mi? Soğuk zincirde marketlerde çiğ süt satışının önü açılsın öyle ise.. Endüstriyel süt sektörü gerçek bir rakip aktör ile baş başa kalsın… Adalet sağlansın.. Fiyatları tüketiciler, gerçek piyasa belirlesin..

Ülke tüketiminin yarısı olan açık perakende çiğ süt sektörüne de gıda denetimi gelmiş olur..Hem de kayıt dışı olduğu ifade edilen bu sektör de kayıt altına alınmış olur..

Sütteki sorun tüketim miktarlarında değil çiğ sütü üretenler ile sütü tüketenler arasındaki uzun ve çeşitli koridorlardakilerdedir

Tüketiciler ister ise o koridorları teke indirmesini bilir..

Üreticiler ve tüketiciler ne dersiniz?

https://groups.google.com/group/cigsutureticileri

Etiketler : , , , , , , , ,

Bu Yazıyı Yazdır Bu Yazıyı Yazdır

Yorumlar Kapatıldı.



2007-2012 Bilgi Agi / Turkiye nin Interaktif Kose Yazari Gazetesi

Designed By Online Groups
ÇÖZÜM ORTAKLARIMIZ

bizajans, kent akademisi, sunubank