Gezi Parkı Olayları Başarıya Ulaşabilir-miydi?
Masum gerekçelerle ortaya çıksa ve ilk başlarda masum protestolar olsa bile sonuçta geldiği nokta Başbakan Erdoğan’ın tasfiye edilmesi amacını taşımış olduğu ortaya çıktı.
Bu arada bazı grupların, acaba AKP’yi tasfiye edebilir-miyiz? Ya da (hangi ad ve gerekçe ile olursa olsun) eski sistemi geri getirebilir-miyiz? Çabaları netice vermemiştir.
Bunun başlıca nedenlerinden birisi Dünya aktörleri şu anda AKP’nin iktidardan gitmesini istemedikleri gibi, Başbakan Erdoğan’ın tasfiyesinden çok; Sıkıştırılması ve dizginlenmesi maksadını taşımalarıdır. Belki de bilemediğimiz bir takım pazarlıkları gündeme getirmeye çalışmış olabilirler.
Burada komplo teorilerine bürünüp her şeyi dış dünyaya bağlamak çok doğru bir düşünce olmasa da; Etkisinin ve yıkımının büyük olabileceği de malumdur.
Fakat Tahrir ile Taksim’i karşılaştıranlar ve benzer kılanların yanıldıkları bir nokta var ki; Ya daha henüz Türk toplumunu yeterince analiz edememişlerdir, ya da hınzırlık ediyorlardır.
Şöyle ki;
Kahire/Tahrir Meydanındaki olaylar, Mısır kurulduğundan beri ikinci sınıf muamelesi görmüş halk kesiminin, otoriter rejimin otuz yıllık başkanı Mübarek tarafından yönetilen bir iktidarına başkaldırı idi.
Türkiye’deki Taksim/Gezi Parkı olayları ise seksen yıl Türkiye’yi yönetmeye alışmış, diledikleri gibi yönlendirmiş birinci sınıf kesimlerin(!) Başbakan Erdoğan’ın tepeden bakan tavırlarından bunalanların itirazıdır.
Tahrirdekilerin karınları açtı. Ama Taksimdekilerin ise karınları tok… Mısır’dakiler beyaz Mısırlılara karşı “yeter artık” demek için kalkışmışlardı. Ama Taksimdekiler ise kaybettiklerine inandıkları-ki bunda Başbakanın tavırları da tuz, biber ekmiştir- statülerini yeniden kazanmanın derdiyle feveran etmişlerdir.
Dolayısıyla Tahrir ile Taksim’im benzerliği olmadığı gibi bundan dolayı da başarıya ulaşması mümkün değildi.
Başarıya ulaşamamasının ikinci sebebi de şudur,
Geçmişte sağ görüş iktidarda olsa bile propaganda, toplumları etkileme ve yönlendirme konusunda sol kesim son derece donanımlı ve başarılı idi. Zira basın, yayın, yazar, çizer ve diğer sanatkâr takımı çoğunluk sol görüşlü idiler. Yani iktidardaki sağ görüşlü iktidarı güçsüzleştirilip alaşağı edebilecek donanımda idiler. Buna Ergenekon gibi gizli yapılanmaların basın ve yargı gibi önemli kamu kurumları üzerinde büyük etkileri ve yönlendirmeleri vardı.
Şimdi ise,
Sağ cenah basın-yayın, internet gibi sosyal medya ve yazar-çizer ve diğer sanat gruplarında artık sol ile başa çıkabilecek, boy ölçüşebilecek durumdadırlar.
Nitekim son Taksim olaylarında da görüldüğü gibi AKP taraftarı bu kesimler muhalefetten hiç de aşağı kalmamışlardır.
Dolayısıyla 28 Şubattaki gibi İslamcı ve diğer mutedil kesimler aşağılanamamış, hor görülememiş, sindirilememiştir.
Yani bu alanda da güçler denktir. Hatta iktidar olmanın çeşitli avantajlarını kullanan AKP’nin tarafına daha meyilliydi diyebiliriz.
Aslında yazımızın konusu olmamasına rağmen Taksim/Gezi Parkından kim kazançlı çıkmıştır sorusunu soralım… Kim kazançlı çıkmıştır?
AKP ve dolayısıyla Başbakanın mutlak hâkim görüntüsü zedelenmiştir. Muhalefet-ki burada kamuyu yani sivil toplumu kastetmekteyim-artık daha cesaretlidir ve itirazlarını daha bir korkusuzca dile getireceklerdir. Elbette bu da muhalefetin nazar-ı dikkate alınması gerekliliği bakımından iyi olmuştur.
Başbakan Erdoğan’ın Gezi Parkı olaylarıyla ilgili tutumundan dolayı hayalini kurduğu başkanlık sistemi kendi partisinde dahi kuşkulara yol açmıştır. Görünen o ki; Bu hayalinin gerçekleşme ihtimali çok zayıflamıştır.
Ama bununla birlikte başbakan saflarını sıklaştırmıştır. Gelecek yıl ki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde su götürmez bir şekilde-Abdullah Gül’e bakarak- tek aday olacağı ihtimali kuvvetlenmiştir.