Gezi İzlenimleri (III) Erzurum…
Birkaç dakika sonra Aynur’un sınıf arkadaşı Berna geliyor. Eşi subay olduğu için Erzurum’da bulunuyor. Bizi, Emir Şeyh Nedim’e cağ kebap yemeğe götürüyor. İçeriye girdiğimizde büyüleniyoruz. İçerisinin işlemeleri Mısır’da yaptırılmış. Muhteşem bir iç mimarisi ile yemeğimizi yiyiyoruz.
Restaurant ismini hemen yanında bulunan Emir Şeyh Camii ve Türbesi’nden almış. Yani restaurantın tarihi yapıyla ilgisi yok. İşletmecisi gayet akıllı bir yatırım yapmış. Caminin ve türbenin yanında yapılmasından dolayı tarihi bir mekan gibi zannediliyor. Ama değil.
Ardından Erzurum’a gelipte görmemek olmaz denilen başka bir mekana gidiyoruz. Erzurum Evleri’ne… ‘Ben buraya daha önce gelmiştim’ diyorum. Beylikdüzü Kurucu Belediye Başkanı Vehbi Orakçı ile Tunceli dönüşünde uğramıştık. Bir belediye başkanı arkadaşıyla beraber yemek yemiş ve Erzurum Evleri’nde soluklanmıştık. Neyse Kahveler içiyoruz. Hatıra fotoğrafları çektiriyoruz.
Çifte Minareli Medrese’yi gezemiyoruz
Yapılışı ile ilgili öyküler anlatılıyor. Medreseyi Selçuklu Sultanı I. Alaeddin Keykubad kızı için yaptırmış. Keykubad gittiği bir seferde şehit olunca, paralarını alamayan ustalar işi yarım bırakmışlar. İkinci öykü ise şöyle: Bu muazzam yapıyı yapan bir usta ve bir çırağı varmış. Bina yükseldikçe çırak bu işte ustasından daha zanaatkar olduğunu göstermeye başlamış. Bu durumu ne kadar kıskansa da usta, bir şeyler diyemezmiş. Bir gün çırak, ustasına seslenerek su istemiş. Bunu duyan usta: "Usta idim, oldum Şegirt, al destiyi suya seğirt." diyerek kendini minareden aşağıya atmış. Bunu görüp hatasını anlayan çırak çok pişman olmuş ve ustasının arkasından o da atmış kendini aşağıya. Çalışan işçiler bu olaya çok üzülmüşler ve işi yarım bırakarak gitmişler."
‘Erzurum’a gelipte Oltu Taşı’ndan yapılmış güzellikleri görmeden gitmek olmaz’ diyor ve Oltu Taşı İmalatçılar Çarşısı’nı geziyoruz. Ardından yola çıkıyoruz. Nereye gideceğimizi bilmiyoruz. Ancak şunu biliyoruz. Türkiye’nin neresine giderseniz gidin mutlaka her kentinde insan bir dostu olmalı. Bunu hissediyoruz Erzurum’da.
Ver elini Doğu Beyazıt
Yola çıkıyoruz ve Esenyurt Kurucu Belediye Başkanı sevgili dostumuz Dr. Gürbüz Çapan’ı arıyoruz. ‘Başkan Kars’a geçeceğiz. Bize nereleri gezmemizi önerirsiniz?’ Ve Doğu Beyazıt’ta mutlaka İshak Paşa Sarayı’nı görmemiz gerektiğini ifade ediyor. Ve biz Ağrı Dağı eteklerinde kurulmuş Doğu Beyazıt’a doğru yola çıkıyoruz.
Palandöken Dağı eteklerinde kurulmuş olan bu kent son yıllarda kış turizminin en önemli merkezlerinden biri. Erzurum adı, "Azzi", "Erzen" (Darı), "Arze" ve özellikle Müslüman Araplar’ın "Erzenu'r Rûm" (Erzen-i Rum) ismiyle anılan aynı bölgedeki eski ve tarihi bir şehirden geliyor. Doğu Anadolu Bölgesi'nin en büyük kenti olan Erzurum. 2011 kış olimpiyatlarına hazırlanıyor. Tesisler yapılıyor.
Askerliğimi yaptığım, her pazar günü dışarı çıktığımızda ilk soluğu hamamlarında aldığımız hayatımın yitik anlarından saydığım günlerimi geçirdiğim Erzurum.
Her kentte bir dostu olmalı insanın
Sayın Ali bey; çifte minareli medrese inanılmaz bir yapıt bizde içine girememiştik. Ama dışarıdan bakmak bile insanı büyülemeye yetiyor. Oltu taşı çarşısı çok güzel di. İlk girişteki kocaman tespih'in yanında resim çektirmeden giden yoktur herhalde. Birde ÜÇ KÜMBETLER vardı, onlardan bahsetmemişsiniz. Gerçi onların ziyaret saatlerine yetişememiştik biz ama dışarıdan tellerden bakmıştık. Bende çok sevdiğimden sizin gibi Türkiye'yi gezmeyi sevenlere ve bu yazı dizinize saygı duyuyorum. Kaleminize sağlık.
Ağustos 16th, 2010 at 08:39