Geri Tepen Yasaklar
Sene 1959, Demokrat Parti çoğunluk milletvekilleriyle iktidarda.
Fakat İsmet İnönü’nün CHP’si gittikçe kuvvetleniyor. DP Genel Başkanı Adnan Menderes’te ve Cumhurbaşkanı Celal Bayar’da iktidarı kaybedecek korkusu başlıyor.
Onun için muhalefeti susturacak kararlar almaya başlıyorlar. Hatta daha ileri giderek İsmet İnönü’yü Topkapı’da ve Uşak’ta halkı galeyana getirerek linç etme girişiminde bulunuyorlar.
Aklı başında kumandanların zamanında müdahaleleri ile bu korkunç olay önlenebiliyor.
Sonra Vatan cephesini kuruyorlar.
Kendilerine taraftar olan Vatan Cephesinde, DP’ye karşı olanlar hıyanet cephesinde diye yayınlar yapıyorlar.
Basına sıkı sansür konuyor. Baskı arttıkça artıyor. İstanbul’da üniversite öğrencilerinin mitingi baskılarla ve acı olaylarla bastırılıyor.
Yasaklar, baskılar daha da artıyor, dayanılmaz boyutlara ulaşıyor. Öğrenciler Plevne Marşı’nın melodileriyle şöyle şarkı söylemeye başlıyorlar;
Olur mu böyle olur mu?
Kardeş kardeşi vurur mu?
Kahrolası diktatörler…
Bu dünya size kalır mı?
Bu melodiler dilden dile dolaşmaya, yasaklanmalara ve baskılara rağmen gönüllerde kin ve nefret duygularını çoğaltmaya başlıyorlar.
Mayıs 1960’ın başlarında İstanbul Üniversitesinde yürüyüşler, mitingler o şarkılarla birlikte çok yaygınlaşıyor. Yine zorla öğrencileri dağıtmalar, tutuklamalar oluyor.
27 Mayıs 1960 da askeri darbe geliyor.
Demokrat Parti ileri gelenlerinin hepsi bir gecede tutuklanıyor. Bu darbeden kısa bir süre önce mecliste alınmak istenen bir baskı kararı dolayısıyla İsmet İnönü kürsüye çıkıp o meşhur uyarısını yapıyor;
“Bu yanlış kararları almakta ve uygulamakta devam ederseniz, sizi ben bile kurtaramam.”
Gerçekten 1961 yılında Yassıada Mahkemesi, Adnan Menderes’e ve DP üst yöneticilerine idam kararı veriyor.
İnönü, Askeri Yönetime idam etmeyin diye çok ısrar ediyor, fakat sözünü dinletemiyor.
Yani o bile kurtaramıyor.
Yasaklar, baskılar, zorlamalar insanları bir süre susturur ve sindirir. Zamanla ufaktan başlayan baş kaldırmalar gittikçe büyür. Ters dalga halinde baskı yapanlara doğru yönelir.
Yani yasaklar bazen geri teper. Yasak koyanı, ezeni, zulmedeni ezecek bir akım haline dönüşür.
Bu gün yaşananları rahat gözden geçirdim. Bir zamanlar ortalıklarda konuşulması bile neredeyse yasak olan konuların, bu gün yaşananlarla karşılaştırılması insanın içini ürpertiyor doğrusu.
Menderes ve arkadaşları bunu hak etti mi?
Ya o bu gün kırmızı halılarla karşılanan ve rahat ortalıklarda dolaşan masum yavrularımızın kanlarını döken katillere bakınca…
Darağacına layık görülen o üç fidanın Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının yaşam özgürlüklerinin ellerinden alınmasının nedenini rahat bir şekilde ortaya konulması, verilen kararın ne kadar vahim ve acımasız olduğunun ispatı değil mi sizce de?
Ne olursa olsun ölüm cezasını Yaratan kendi yapmalı diye düşünüyorum. Yapılan onca yanlışlıklar var ki…
Ben sadece hala gözünü kulağını kapatıp her gördüğüne inanan milletime güceniyorum.
Meydanlarda birbirlerine sözlü düellolarla nispet yapan siyasetçilerin yaptıklarını esefle karşılasam ne yazar? Onları ayakta alkışlamak gerek. Halkı çok güzel uyutuyorlar.
Sözün bittiği yer bu satırlar olmamalı ama…
Sevgiyle mutlu olmayı dilemekten başka sözüm kalmadı bu gün.