Gerekirse Vuruşa Vuruşa Çekiliriz!
Üzerine onlarca yazı yazdım, her ortamda her fırsatta neredeyse itaatkâr kalabalıklar arasında “Kral Çıplak” demenin ezikliğini ve psikolojik lincini yaşadım, ama yine de her zaman her yerde ilelebet vuruşa vuruşa çekileceğim.
Bu konuda daha önce “Türkçenin Turkche ile İmtihanı”, “Ey Dilim, Seni Dilim Dilim Dilimledim”, “Dillerin Entegrasyon Sorunu”, “Dillerin Ölümü” vb. başlıklarda şahsen duyarlılığımı dile getirdim. En son da dün Yök Uzmanlarınca yapılan Bolonya ve Erasmus Öğrenci değişim projesi tartışmasında aynı duyarlılığımı bilvesile ifade ettim.
Bu arada, Türk Dili konusunda özellikle kamu kurumu yöneticileri hakkında masumane duygularımı kaybetmiş durumdayım; çünkü Atatürk’ün ölümünden bu yana Türk Dil Kurumu, Kültür Bakanlığı, Milli Eğitim Bakanlığı makul / katlanılabilir bir listeleme çalışması içine girmediği ortadadır. Eğitimci ve bilim adamlarımız yazı ve konuşma dillerinde yabancı sözcük kullanarak yazılarını veya konuşmalarını daha entellektüel gösterebilme düşüncesiyle bu kompleks psikolojisinin içine girmektedirler. Hatta zaman zaman bu konuşma veya yazınlarda Türkçe sözcükleri ana metinde bulmakta bile güçlük çekmekteyiz. Böylesi kompleks ve edilgenlik psikolojisinde olan kişilerin konuşmalarına veya yazınlarına yapılan en küçük bir müdahaleye karşın, yığın kitleler tarafından yapılan psikolojik linç ise çok daha acınacak bir durumdur.
Talebimi yinelemekte ısrar ediyorum. Kültür Bakanlığı, Milli Eğitim Bakanlığı, YÖK, Türk Dil Kurumu bir araya gelerek ortak kelimeler listesi hazırlamalıdır. Hatta dilimize alacağımız ve kullanmaktan kaçınmamız sözcükler bile bu listede ayrıntılandırılmalıdır. Teknolojik gelişmeler sonucu dilimize zorunlu, olarak giren sözcükler kontrollü olarak alınmadığı sürece, özenti psikolojisiyle kontrolsüz ve çok daha fazla yapısı bozuk hatta ucube sesli yabancı sözcükler dilimizi istila edecektir. Zaten önemli ölçüde istila etmektedir de. Bu noktada durumun aciliyeti söz konusudur.
Teknolojik gelişmelerin dillerin önemli ölçüde sonunu getirmekte olduğu bir gerçek olsa bile, bu hassasiyeti sürdürmem kendi içinde çelişki görülmemelidir; çünkü dilini seven bir yazar olarak haklı ve masumane duygusal tercihlerimle, mücadeleci olmak bana kendi kültür örgümüzün güçlendirilmesi ve sahip çıkılması adına gurur vermektedir.
Yakın gelecekte bütün insanlar yarı robotlara dönüşse bile, beynime yerleştirilecek çiplere onlarca dil paketi ve yüzlerce lehçe yazılımı yüklense bile, ben Türkçeyi ve Anadolu/İstanbul lehçesini zevkle kullanacağım.
Ben kendi Müslüman mahallemde herkesin yabancı sözcüklere üşüştüğü dönemlerde bile salyangoz satmaya devam edeceğim.
Esenlik dileklerimle.
Not:
Bu yazı, www.bilgiagi.net, www.timeturk.com, www.bilgievreni.com, www.haberanaliz.net www.siyasalforum.net, www.gunesgazetesi.net, www.kamudanhaber.com www.gercekgazete.web.tr, ile, Gerçek Gazete, Halkın Sesi, Balıkesir Demokrat, Güney Marmara Yaşam ve Fatsa Güneş gazetelerinde yayınlanmaktadır. Yazarın izni olmaksızın başka hiçbir yayın organında kaynak veya dipnot göstermeksizin kısmen veya tamamen alınamaz, çoğaltılamaz.
28 Eylül Türk Dil Bayramı kutlu olsun.
Eylül 28th, 2009 at 09:34Nereye kadar değilmi.
Sahiden öyle. Sonunu direncin sonunu göremiyorum. Ümitsizim.