Gerçekten Tanrı’ya Kurban Ettiğinizi mi Sanıyorsunuz?
HİÇ BU AÇIDAN BAKTINIZ MI?
“KURBAN FELSEFESİNE BİR BAKIŞ” başlıklı yazımın üzerinden tam bir yıl geçti. Yine bu Kurban Bayramın'da da o akıl almaz görüntülerle karşı karşıyayız. Kurban adına, sevap kazanma uğruna milyonlarca zavallı varlığın hayatına son veriliyor. Peki neden? Sadece akraba, eş dost bir araya gelmek, sofrayı canına kıyılan varlığın pişirilmiş etleriyle donatıp eğlenmek ve sabah da tüm yediklerinizi helaya atmak için mi tüm bu çaba? Kurbandan anladığınız bu mu?
Görüntüleri izleyin ve yüzünüzü gerçeklerden çevirmeyin...
Kurban etmeniz gereken şey bağlılıklarınızdır, canlı bir varlığın hayatı değil!
Kurban felsefesinin asıl amacı; bizi bağlılıklarımızdan kurtarmak ve bize vazgeçebilmeyi öğretmektir. Bu dünyaya gelir gelmez anne babamıza, sonra eşimize, çocuklarımıza, mal varlığımıza, kısaca sahip olduğumuz her şeye bağlanırız. Bağlanmak, bizim doğamızda var ama bu özelliğimizi yönlendirmemiz gereken asıl yer Tanrı'ır. Bu özelliğimizi yanlış yöne, yani maddi dünyaya doğru kanalize ettiğimizden dolayı acı çekmekteyiz. Peki neden? Çünkü maddi dünyada her şey gelip geçicidir. Maddi dünyanın düzenine göre, sahip olduğunuz her şey er ya da geç elinizden alınır ve siz de onlara karşı olan bağlılıklarınızdan dolayı acı çekersiniz.
İşte kurban felsefesi de tam da bu öğretinin anlatılması gerekliliğinden dolayı ortaya çıkmıştır. En çok beğendiğiniz, derinden bağlı olduğunuz, asla vazgeçemediklerinizden yavaş yavaş uzaklaşabilmenizi sağlamak için.
Dahasını söylemek gerekirse; “hayvan kesmek” kişiyi cennete değil, cehenneme götürür. Hz. İbrahim’in yaşadığı sınavdan, ders çıkarılması gerekirdi. Bu sınav sadece ve sadece O'na aitti. Hz. İbrahim'in felsefesini tekrar ve tekrar okuyun. Konuyu derinlemesine düşünün. Hz. İbrahim, kendi oğlundan, hayatta en çok bağlı olduğu varlığından vazgeçti. Anlaşılması gereken temel nokta da buydu. Ama maalesef ruhsal konular her zaman yanlış anlaşılmaya ve kastedilenden farklı yorumlanmaya açıktır. "Ben parmağımla ayı gösterdim, aptallar ayı görmek yerine parmağıma baktı." Bir Aziz'in söylediği bu sözler, durumumuzu ne kadar da güzel yansıtmakta. Ne acıdır ki bizler asıl mesajı gözden kaçırıp dikkatimizi kuzu kesmeye verdik.
İlla bir şey kesmek istiyorsanız, gidip bir karpuz kesin!
Günümüzde uygulanan Kurban Bayramı ritüellerindeki genel kanı, kan akıtılması gerektiği doğrultusunda. Tamam, kan mı akıtmak istiyorsunuz? Öyleyse Hz. İbrahim'in de yaptığı gibi, sevdiğiniz birisinin kanını akıtın ya da kendi bileğinizi kesin. Bunları söylerken “Kurban Felsefesi”nin asıl amacını tekrar vurgulamak istiyorum. Kurban, bizi maddi dünyaya, objelere, çeşitli ilişkilere olan bağlılıklarımızdan kurtarmak ve aslında bir an bile ilişkimizi koparmamamız gereken Tanrı’ya bütünüyle bağlamak içindir. Zavallı bir hayvanı öldürmek neden? Elimizi kana bulamak bize ne kazandıracak?
Kurbanda pay alan kimdir? Kurban veren (siz) mi, kurban alan (Tanrı) mı, yoksa kurban edilen (hayvan) mi?
Sizce kurban, sadece masum bir hayvanı öldürmek midir? Bunun kime, ne yararı dokunur? Size mi, Tanrı'ya mı, yoksa öldürülen canlı varlığa mı?
Kestiğiniz kurbanlardan acaba siz nasıl bir pay aldınız? Bir inceleyelim. Bağlılıklarınız azaldı mı? Merak ediyorum, peki ya acılarınız? Ya da daha fazlasına sahip olma hırsınızda herhangi bir değişiklik oldu mu? Tam tersi değil mi? Gitgide daha da fazlasına sahip olmak istemiyor musunuz? O zaman bir hayvanı öldürmek, size pek de bir yarar sağlamış gibi görünmüyor.
Konuyu başka bir açıdan ele alalım. Farz edelim ki sevdiğiniz biri size bir hediye verdi. Karşılığında, aldığınız bu hediyeyi yok eder misiniz? Tabii ki de hayır! Ama bizler, farkında olmaksınızın aynen böyle davranıyor ve ne kadar nankör olduğumuzu gözler önüne seriyoruz. Bizler sadece bizi sütüyle besleyen, bizimle yününü paylaşan hayvanlara karşı nankör değiliz. Daha da önemlisi, Tanrı'ya karşı da değerbilmeziz. Esasında, hayvanlar aracılıyla bize dolaylı yoldan bu nimetleri sunan Tanrı'ya karşı da nankörlük etmekteyiz. Tanrı'nın yarattıklarına saygısızlık etmek, aslında doğrudan Tanrı'ya saygısızlık etmektir. Tanrı'nın karşısına bu şekilde mi çıkmak istiyoruz gerçekten?
Peki tüm bunlardan Tanrı nasıl bir pay alıyor? Biliyoruz ki bu dünyada var olan her şey mükemmel biçiminde O'nun isteğiyle yaratıldı. Yaratmış olduğu her şey, O'na zevk vermek için var. Çiçekler bile rüzgarın eşliğinde O'nun için dans etmekte. Ama bizler O'nun zevk aldığı şeyleri, O'nu memnun etmek adı altında yok ediyoruz. O'na zevk vermek için, O'nun zevk aldıklarını yok etmekteki çelişkiyi görmüyor musunuz?
Kurban edilen hayvanın aldığı pay ile ilgili “KURBAN FELSEFESİNE BİR BAKIŞ” yazısını okumanızı tavsiye ediyorum. Bu konuyu detaylarıyla orada açıkladım.
Doğru kurban nasıl olmalı?
Gerçekten kurban etmek, kendinizden bir şeyler feda etmek mi istiyorsunuz? Öyleyse mal varlığınızın, paranızın ya da değerli eşyalarınızın bir kısmından vazgeçmekle buna başlayabilirsiniz. Bir hiç uğruna her yıl milyonlar harcanmakta... Onları feda edin, bağlılıklarınızı kurban edin. Kurbanlık hayvan almak için harcayacağınız parayı hayır işlerinde kullanın. Hastalarla, fakirlerle, yetimlerle, yaşlılarla, eğitim için yeterli maddi gücü olmayanlarla paylaşın. Hatta birilerini mutlu etmek için kullanın ya da Tanrı’nın hizmetinde olan manevi kişilere verin. İnanın ki bu tür yardımlar sizin için hayvan kesmekten kat kat daha yararlı olacaktır.
Kurban etmenin, sadece maddi şeylerden vazgeçmek olduğunu düşünmeyin. Şehvetinizden, yalancılığınızdan, sadakatsizliğinizden, öfke ve korku gibi olumsuz duygu ve düşüncelerinizden de vazgeçebilirsiniz. Tanrı’ya “Bundan sonra yalan söylemeyeceğim, kötü davranmayacağım...” ya da “iyilik yapacağım, saygılı olacağım, kimseyi incitmeyeceğim...” diye söz verebilirsiniz. Bunlar da kurban etmektir.
Bu konunun daha derinine inip bilgi sahibi olmak isterseniz, sorularınızı cevaplamaya, sizi dinlemeye hazırım. Bana her zaman yazabilirsiniz.
Güzel bir bayram geçirmeniz dileklerimle...