content

yazarportal-com-bilgiagi-net-tasviriefkar-com

04 Oca

Gerçeklerle Yüzleşme…

Sorunlar denince aklımıza neler gelir bilir misiniz? Şimdi çoğumuz bu soruma öylesine sıralama yapacaklardır ki benim yazdıklarım beldi de solda sıfır kalacaktır. Sokak çocukları, trafikten ölen insanlar, içimizde meydana gelen ve yıkıntı yaratan depresyon ve  doğa depremleri,  birde insanların yarattığı, yaptığı çürük binalarda onlarca vatandaşımızın ölümüne sebep olan çöküntüler ve orman yangınları, nehir kenarlarına evler yapıp, kanalalizasyon problemlerimi çözemediğimiz sorunların ardından gelen sel felaketleri, Ailelerin  sosyal yapılarındaki geri kalmışlıklar, sakat doğumlar,  eğitim, savaşlar ve aklıma gelmeyen daha nice sorunlar. Bunlar dururken, insanlar, nelerle uğraşıyorlar biliyor musunuz? Televizyonda her gün yenisi türeyen ve artık kahramanlarını bile aklımızda tutamadığımız diziler yanı sıra,  tüm dünya ve Türkiye’mizi de etkisi altına alan  futbolda kim şampiyon olacak , onlarca gencin bir umut diye katıldığı müzik yarışmalarında kim birinciliği alacak veya ‘Biz Evleniyoruz’ da ki gençlerin gerilimsel davranışlarını. Biraz önce yukarıda da bahsettiğim ve yaşlı dünyamızın neresinde meydana geleceği belli olmayan  yıllardır süregelen yeryüzünün kanunu olan devingenliğin örneklerinden  deprem denen  gerçek bir olgu var ki, depremlerin büyük yıkımları ardından hiç de ciddiye almıyoruz.

Gelişmiş ülkelerde yedi şiddetinden daha da yüksek bir depremde, beş- on kişi hafif sıyrıklarla atlatabiliyor, fakat, geri kalmış ülkelerde ise, yüz binlerce kişi hayatını kaybedebiliyor. Ya, bizim, gözleri para hırsı bürümüş müteahhitlerin, eksik malzemeler ile yaptıkları binaların günahsız vatandaşlara mezar olduğuna ne demek gerekir?  Çürük yapılan bu binalarda oturup da  Allah’ın rahmetine kavuşan insanlarımız, kendi ölümlerini, güçlükle kazandıkları, o binayı alabilmek için, alın terlerini gece gündüz döken, belki kendi yemeyip, çoluk çocuğunun üstünden başından kısarak aldığı o evleri acaba  şeytandan mı satın aldılar? O şeytanlar ki, yaptıkları yanına kar olarak kalacak, sonrada  iki sene gibi ucuz bir cezayla  kurtulup, yeni şeytanlık peşinde koşacaklar.

Kayseri’deki Hicret ve Zümrüt apartmanlarında ve daha buna benzer birçok  çürük binaların çökmelerinin sebepleri belli. Hepsini de ne çabuk unuttuk değil mi?  Suçlularda meydanda, peki, eksik olan nedir ki? Kanunlardaki bu cezaların çok az olması mı, ehliyetsiz kişilere bu mesleği vermek mi? Veya bu binayı yapan insanların ehliyetsizliği mi? Ve, bu tip binalara oturulamaz raporları verildiği halde, hangi kurum tarafından oturma izni tekrar verilebiliyor?

İnsanların yaşamları, bu cahil ve kendini bilmez insanların elinde yok olmamalı. Bizim ülkemizde, sıkı denetim yok. Bak  çoğu hükümetler döneminde, iyi niyetle insanlarımıza kalkınma babında krediler verildi. uyanık vatandaşlarımız verilen  bu kredileri  ne yaptılar? Verilen kredileri gereği gibi kullandılar mı? Tabi ki hayır. Çok değil,  yakın zamanda izledik. Adam salça fabrikası için parayı almış,  birkaç boy tuğla döşemiş, fabrika açıyorum diye, sonrada adam ortalıkta yok. Bu ve bu tip insanlara nasıl pirim veririz anlamak mümkün değil. Kimin parasını kime dağıtabiliyorlar?  Dağıtırlar zira, bunun kanunda cezası az. Caydırıcı değil. Adamlar bankanın içini boşaltıp, sonrada ben, beceremedim  diye özelleşen üniteleri devlete geri veriyorlar.

Paralar ve bu işi becerenler çoktan ülkeyi terk edip, kazandıkları ile  uçup gidiyorlar  Peki cezası ne kadar? O da belli, iki sene bilemediniz biraz daha fazla içeride yatmak. İpotek gösterdikleri malları öylesine usulüne uyduruyorlar ki, takip de olmayınca, alınan o paraları yatırdılar yüksek faize, bir kere alışmışız, haksız kazanç  ve  üretimsiz rantı daha çok benimsemişiz. Sonuçta da birbirimizi yıllardır aldatıp durmuşuz ve bu nedenlerle de  ülkemizde  milyonlarca kişi işsiz, ve ucuz bir iş için çırpınıp duruyorlar.

İş bulamadığında bunalıma giren vatandaşlarımız,   kendilerini şovla birlikte boğaz köprüsünden atıyorlar. Yine üç kuruş lokma ekmek için protesto yaparak, kendilerini yakıyorlar. Bizler, bu gerçekleri tartışmadığımız gibi, televizyonlarda film seyreder gibi gayet rahatlık ve pişkinlik içinde izliyoruz. İzliyoruz, çünkü nasıl olsa bizler işsiz değiliz. Parasız değiliz. Soframızda her şeyimiz var. Başkasından bize ne değil mi?  Eski Çek Cumhurbaşkanı ne söylemiş biliyor musunuz? ‘ İnsanlar, birbirlerini onurlu kişiler olarak kabul edip, birbirlerini karşılıklı olarak sevip saymadıkça ve birbirlerine karşılıklı olarak güven duyup, değer vermedikçe yeryüzünde ne barış  ve nede huzur olmayacaktır. ‘ şu söze katılmamak elde mi? Kısacası, Bu gerçekleri kabul edip,  aramadıkça, Gelişmiş ülkelerle, fakir ülkeler, arasındaki uçurum  hiçbir zaman kapanmayacaktır.”

Dileğimiz yukarıdaki sorunların ülkemizde ve dünyada meydana gelmemesi ve her bireyimizin,  mutlu bir şekilde yaşamlarını sevdikleri ile birlikte sürdürüp, gelecek nesle temiz bir dünya bırakması…

Etiketler : , , , , ,

Bu Yazıyı Yazdır Bu Yazıyı Yazdır

Yorumlar Kapatıldı.



2007-2012 Bilgi Agi / Turkiye nin Interaktif Kose Yazari Gazetesi

Designed By Online Groups
ÇÖZÜM ORTAKLARIMIZ

bizajans, kent akademisi, sunubank