Gençlik
Annem, oğlum her goncayı güle, her kuşu uçmaya zorlayan içindeki ruhun harıdır. Har insan içinde yanan bir ateştir. O ateş yandıkça can harlanır. Harlanan can insanı değiştirip dönüştürmek için zamanla halden hale sokar. Her hal değişikliği insana başka bir hal halini yaşatır. Bu hal değişikliği insan ölünceye kadar devam eder. Zamanı gelince de sizi de bizim gibi eder. Çünkü sevgi, akıl. Aşk, Tanrı işidir. Tanrı'nın da hiçbir işte acelesi olmaz. O, her şeyi vakti, zamanı gelince yapar demişti.
Annemin bu sözlerinin üzerinden birkaç ay geçmişti. Masmavi parlayan bir gök yüzü, sanki, kış soğuğundan kurtulan güneşin, o soğuk geçen kışa inat olanca cömertliği ile dünyayı aydınlatıp ısıtmasını bir yana, o gün güneş, insanın dışını yakarken içini de bir tuhaf ısıtıyordu. Sanki güneşle ruhum o gün sözleşip anlaşmışlardı. Biri içten biri dıştan, ikisi bir olmuşlardı da, beni sanki yakıp kavuruyorlardı.
Eve gittiğimde baş ağrısından duramıyordum. Bahar havasında, güneşin çarptığını sanmıştım. Baş ağrısının gitmesi için de o gün biraz erken yatmıştım. Ertesi gün, mavi gökte asılı duran güneşin ortalığı aydınlatmasıyla birlikte bahçede ötüşmeye başlayan kuş seslerine uyanmıştım. O gün her günkünden biraz daha erken uyanmıştım. Temiz hava almak için her sabah olduğu gibi, o günde penceremi açmıştım.
Ancak, diğer günler işime geç kalma kaygısıyla, pencereden sokağa hiç bakmazdım. Her nedense o gün, şimdi bile sebebini açıklayamayacağım bir nedenden dolayı o sabah içimde oluşan hissi güçlü bir duygu, şiddetle bende sokağa bakma arzusunu oluşturdu. İşte gayrı ihtiyari oluşan içimdeki bu güçlü duyguya o gün ister istemez boyun eğmiştim.
Evimiz, o zamanlar iki katlı, büyükçe bir bahçe içindeydi. Bahçede olmasına rağmen, ağaçların dalları, baharın yeni gelmiş olmasından dolayı daha henüz yeterince büyüyüp gelişmediğinden odamın penceresinden sokaktan geçenlerin hepsi görünüyordu.
Hatta o gün, öyle bir dalmışım ki, işe geç kalacağımı hatırlatılan annemin sesini bile kulak ardı edip duymazlıktan gelerek penceremden bakmaya devam ediyordum. Bira ara yine annem işe geç kaldığımı hatırlattığında, saatime bakmış, işime gerçekten geç kalmış olduğumu görmeme rağmen yine de hiç aldırış etmeden o gün pencerenin önünde oturmuş, sanki oradan beklediğim birisi geçip önümden gidecek de bende onu o gün mutlaka göreceğim gibi bir his var içimde.
Fakat onun hangi saatte gelip geçeceğini bilmediğim için mutlaka görmem için beklemem gerektiğini düşünüyordum ki; Bir ara sanki, sonradan gelecek olan bir felaketin ön habercisi gibi, bir şeyin kuş seslerini susturup, kanımı dondurmasıyla birlikte gözlerimi fal taşı gibi açtıran, o günkü şaşkınlığımı, o günkü durgunluğumu bu gün bile hala üzerimden atıp unutmuş değilim.
Bu gün o günden hatırlayıp hissedebildiğim bir tek şey var. O da o ana kadar varlığını duyup hissetmediğim, kokusunu alıp koklamadığım o gün hiç bilmediğim yabancı bir gül kokusuna benzer bir kokunun dışardan değil de sanki yanan yüreğimden geldiğini hissediyordum.
Fakat o anda bahçede bir suskunluk, sokakta bir hareketlenme olmuştu. O günden hatırlayabildiğim sadece, o hareketlenmenin arkasından birden sokağa baktığımda; Aman Tanrım diye bağırdığımı, sanki az önce söylemişim gibi hala hatırlıyorum. Her hatırladığımda da sanki yeniden bağırmışım gibi kendi sesimi duyuyorum. Çünkü öyle bir şey her zaman yaşanan bir şey değildi. O tür şeyleri insan ömründe bir kere yaşardı. Her yaşayanda belki bu derece etkilenmezdi. O yüzden bu olay benim için unutulacak gibi bir şeyde değildi.
O yüzden bende böyle bir duyguyu, böyle bir sevgiyi, belki de sevgiden öte bende oluşmuş olan o aşkın, o günkü ateşini bu gün sizlerle paylaşıp söndürmek isterken aynı zamanda da durgun suya atılan taşın su yüzeyini kaplayıncaya kadar büyüyüp oluşturduğu halkalar misali bende duyurup büyüterek bütün dünyaya o günkü aşkın ilk ayak seslerini duyurup büyütmek istiyorum.
İşte; Tanrı tarafından oluşturulan sevgi ve aşkın sınır tanımaz ifadesi de sevgi ve aşka gösterilen insani saygı da budur.
Yaşadığınız hayatın her evresini sevgiyle büyütmenizi, aşkla onurlandırmanızı, muhabbetle taçlandırmanızı diliyorum.