Gelinciğin Öyküsüdür Nevbahar’a Takılan
Hıçkırıklar yâd olmuş... Yâr ihtiyaç, yaban diyarlarda yâran'ın ellerine. Irak sevdaların göçebe tutunuşlarında, gözlerine yığılan gözyaşlarına hüküm giydirdi gelinciğin kan ağlayan kahkahalardaki öyküsü.
Cansızdır aklın düşünmeyen hücreleri
Nefesini almakta zorlandıkça kaybolan.
Bir güryan, dünyanın çaresizliğinde
Tek pâredir amansızlık… Soluklanmak yekpare can damarları cana muhtaç. Irmaklandı hüzünleri ins’si alemin. Derin derin şafak sökmekte göz bebeklerinde. Kısmen aralanan kirpik uçlarından sızılan karanlık sızım sızım yanmakta/ yakılmakta. Umut çığlıklarını şeb-i nisâr sarmakta. Mütemadi seferlerin dalgalı bakışlarına fecri sadık akmakta.
Kör kuyularda çığlık çığlığa gelen seslerin
Derin sukuta bürünüşüydü gelinciğin türküsü
Mızrağı ele değdikçe tellerin
Ahuzar’ı tutturuşuydu gelinciğin öyküsü… Ve bir türküdür söylenen iç irkilişlerini kıvrandıran uçsuz/ bucaksız gelinciklerin bedenlerinde. Kırmızıdan örtüsünü toz kaplamış durmaksızın. Anlamsız bir duruşun ömre bedel anlarını bilmeden yaşamış ve yaşlanmış. Hasta ve bezgin halini bilemeden fütursuzca büyümüş ve son bulmuş. İçindeki sürgünlere sürgünleşmiş seyyahı olmuş yüreğinin. Ahlarla geçen ömrü hassasiyetlerini bir kenara bırakacak tek bir zamanı bile olmamış gelincik yüreğinde.
Bir romanın orta noktasına konulan Gelincik
Rafa kaldırılan kitabın içinde unutulan
Hangi ellerin koyduğu anımsanmayan
Bakılmadan acılarla yaşlanan… Yapraklarının gölgelediği mekânında üşümüş, daralmış ve yıpranmışlığın acısıyla zamana yâranı ad olmuş içeriği olmayan düşüncelerinde. Bir yel geldiğinde burkulan incecik ve zarif gövdesinin üzerine çöken eyvahlarına baş eğmiş dua edercesine. Dara koşmaktan usanan viraneliğini atmış arkasına nafile yaşanmışlığında. Yalnızlığını unutturamamış çok zamanlar gelincik tarlasındaki kendisi gibi olanlar. Onlara baktıkça sadece acımış içine kilitlenen elemleri. Gülümseyecek çok şeyi olmuş gözlerinin alt yapısında. Ama izne muhtaç kalmış tebessümlerine esaret olan mimikleri. Yalnızlığının göğsündeki aşklarını ebedi zindanlara ezeli suretlere atıpta yakmış bir kalemde.
Biçare kalmış bir gece de vurmuş başını topraklarına gelincik tarlalarında. Sallanmış, darlanmış, kıvranmış, yanmış ve yakılmış amansızlığında hayatın. Yıldızlardan, havadan, güneşten, aydan, maviden ve yeşilden medet beklemiş derdine acizane kapılmış rüzgarına tanıdıklarının.
Yazansız
Kelamsız
Kalemsiz
Sessiz bir gösteriydi süresizlik içinde devrilen… Lakin kaçınılmaz sona geldiğinde umudu azalmış bir sonraki baharları umut etmek adına. Rastgele yaşamadığı hayatının geçişleriyle bakmış geçmişe ve geçmişin gidişlerine gelişleri beklemek için. Bir sürü olumsuzluğun üzerini kapatarak dualar etmiş yaşadıklarına. Yaşamadıklarını beklemek için koyulmuş kendini beklemeye. Beklemeler diyarındaki diğerleri gibi. Farklılıkların var sayıldığı ama bir türlü beklemelerin ve beklentilerin farklılaşmadığı CUMA(ERTESİLERDE)…