Geleceğin Süper Gücü: ‘Yeni Türkiye’ (I)
Efendim, bendeniz bir ‘fütürolog’, yani gelecek bilimcisiyim. 1968 yılının sonunda girdiğim Devlet Planlama Teşkilâtı’nda (DPT), gençliğimin en verimli senelerini geleceğe ait tahminler ve projeksiyonlar yapan bir ‘plancı’ olarak geçirdim. Her planlamacı bir bakıma fütürolog sayılabilir. Zira planlamacılar ekonomik ve sosyal sektörlerde ‘yıllık programlar’, ‘beş yıllık uzun vâdeli planlar’ ve ‘onbeş yıllık stratejik planlar’ hazırlarlar. Bunlardan yıllık programlar gerçekçidir; beş yıllık planların projeksiyonlarında isabet nispeti azalır; hele on beş yıllık stratejik dönemlerin tahmini planlamacılıktan çıkmaya, fütürolojiye girmeye başlar. Tahmin yapılan dönem uzadıkça fütüroloji bir yana, artık ‘bilim kurgu’ (science fiction) alanına girersiniz.
Fütürologların öncüsü Alvin Toffler ‘Gelecek Şoku’ adlı eserinden sonra ‘Üçüncü Dalga’yı kaleme almış ve bilim dünyasında tanınır olmuştur. Gene ünlü Peter Drucker, bilginin ‘kapitalist ötesi toplumu’n asıl sermayesi olduğunu yazdı ve fütürolojide bir çığır açtı. Francis Fukuyama, gelecek bilimcilerinin önde gelen isimlerindendi. Michio Kaku ise çeşitli popüler bilim kitapları kaleme aldı. Edith Nesbit’in kitaplarında çizdiği fütürolojik ufuklar ilgi çekici oldu. Bu arada Stephen Hawking isimli bir dahi de özellikle kozmoloji alanında Einstein’den sonra bilim ve ontoloji teorilerini etkiledi.
Son on yıllık döneme gelinceye kadar fütürologlar gelecek tasavvurlarında Türkiye’ye pek az yer vermişlerdi. Lâkin AK Parti dönemini tahlil eden İsrail’li fütürolog David Passig, Türkiye’nin 2050’de Süper Güç olacağını yazdı. Passig, yayınladığı kitabında, ‘süper güç olma duygusu Türkiye’nin kanında var’ diyordu. Artık fütürologlar dünyanın geleceğinde Türkiye’yi ‘süper güç’ olarak ele alıyorlardı.
1987 yılında ANAP devrinde ‘Devlet Bakanı ve Hükûmet Sözcüsü’ iken Konya’da Türk Ocağı’nın açılışında heyecanlanmış ve konuşmamı ‘21. Asır Türk ve İslâm Asrı olacaktır’ diye bitirmiştim. Zamanın Başbakanı rahmetli Özal, konuşmamı TRT’de dinlemiş ve sloganımı çok beğenmişti. Bana telefon ederek bu sözün patentini alıyorum dedi. Başkanı olduğum ‘Yeni Türkiye Stratejik Araştırma Merkezi’nin duvarlarında merhum Özal’ın bu hedefi yazılıdır. Daha sonra bu sözün slogandan ibaret kalmaması için O’nun talimatıyla çeşitli projeksiyonlar yapmıştım.
* * *
Sevgili okuyucular, Özal’dan sonra başta Mesut Yılmaz olmak üzere halefleri, Türkiye’nin 10 yılını berbat ettiler. Nihayet 2002 yılının sonunda iktidara gelen Recep Tayyip Erdoğan liderliğindeki AK Parti kadrosu, Özal’ın ‘değişim programını, reformlarını’ ve üzerine titrediği ‘İkinci Yeni’ icraatını kaldığı yerden devam ettirdi. Erdoğan, artık ‘Yeni Türkiye’nin icraatçısı olmuştu.
AK Parti İktidarı’nın 14 yıllık inanılmaz icraat programını sayıp dökmeye lüzum görmüyorum. AK Parti’nin 30 Eylül 2012’daki tarihî kongresinde Erdoğan, Türkiye’nin gelecek hedeflerini, 2023 (Cumhuriyet’in 100. yılı) ve 2071 (Malazgirt’in 1000. yılı) olarak açıkladı (Daha sonra 2053’ü de ilâve etti). Bunlar Büyük Türk Milleti’nin ‘kızılelma’, yani ‘îlâ-yı kelimetullah/nizâm-ı âlem’ hedefleriydi. Türkiye, Erdoğan’ın liderliğinde bu hedeflere doğru hızla ilerliyordu. 7 Haziran 2015 Seçimleri gibi bazı aksamalar sayısal hedeflerde gecikmelere sebep olabilecekti. Lâkin bu hedeflerden geriye dönüş düşünülemezdi.
Türkiye’nin ‘süper güç’ olma yolunda sür’atle ilerlediğini Haçlı mahfilleri ve Batılı emperyalistler Türkiye’de yaşayan aydın bozuntularından daha iyi görmüşlerdi. Mehdîlik iddiasındaki muhteris bir haini kullanarak 15 Temmuz darbe teşebbüsünde bulundular. Lâkin, karşılarında binlerce yıllık devlet tecrübesine sahip ‘Büyük Türk Milleti’, bu İslâm ve Türk düşmanlarına karşı kahramanca direndi ve görülmemiş bir demokrasi destanına şehitler ve gaziler vererek imzasını attı.
Yarınki yazımda inşaallah gelecekteki ‘Süper Güç Yeni Türkiye’yi anlatacağım.
Not: Türk Milleti’nin yetiştirdiği en büyük tarihçi Prof. Dr. Halil İnalcık, 100 yaşında yüzlerce eser vererek ebediyeti intikal etmiştir. Merhum Hocama Allah’tan rahmet diliyorum.