Geçmiş Zaman Olur ki Hayali Cihan Değer…
Bugünkünden daha asil ve vakurdular. Eski ramazanlarda aileler yer sofrasına oturur, sevgi ve muhabbet içerisinde iftarlarını ederlerdi. Kaşıkların ahenkli sesi sanki doyumsuz bir ritim oluştururdu. Herkes oruç tuttuğu için, aile iftar ve sahurda eksiksiz bir araya gelirdi. Yemeklerin hazırlanmasında, sofraların kurulmasında ve kaldırılmasında, bulaşıkların yıkanmasında işbölümü yapılırdı. Kimse kimseye yük olmak istemezdi. Aksine herkes gönüllü olarak elini taşın altına koyardı.
Bugün içi boşaltılmış, maneviyattan uzak düşmüş, sırf kuru bir gelenek olarak yaşatılan ramazanları görüp de ‘âh o eski ramazanlar’ diye geçmişe özlem duyanlara hak veriyorum. Çünkü çağımız, insanı maddî bir varlık olarak kabul etmiş, onun ruh tarafını nedense hesaba katmamıştır. Bu mevcut durum, bolluk içinde yaşamamıza rağmen huzurumuzu temin edememiş, hatta var olan keyfimizi de kaçırmıştır. İnsanın fıtratını hiçe sayınca ortaya çıkacak manzara bundan daha farklı olamazdı. İnsanı merkez kabul etmeyen anlayışlar yıkılmaya ve yok olmaya mahkûmdur. Böyle sistemler insana aradığı huzuru sağlayamaz, mevcut huzurunu da kaçırır. Huzursuzluğumuzun yegâne sebebi de budur.
Millet olarak yaptığımız en büyük hata, dini dünyevileştirmektir. Gittiğimiz bu yol fevkalade yanlıştır. Bugün acılar, sefaletler, afetler, felâketler, zilletler ve manevî işgaller içerisinde yaşıyor olmamız, geçmişte yaptığımız hataların tezahürüdür. Dünyevî hayatı uhrevî hayata tercih etmek, içimizdeki boşluğun çapını her geçen gün daha da büyütüyor. İçimizde büyüttüğümüz ümit tomurcuklarının eşkinleri, dayanıksız olduğu için, hafif rüzgârda bile kırılıyor. Oysa bu eşkinler bir zamanlar çelikten daha dayanıklıydı. Demek ki bunları uzun süre susuz bıraktık, kurudu, pörsüdü, boyun büktüler, diriliklerini ve iriliklerini kaybettiler. Bunları tekrar yeşertmek bizim azim ve kararlılığımızla mümkün olabilir.
Dünden haz ve hız alıp yarınlara koşma azmini ve kararlılığını içimizde bulabilirsek nostaljiler hakikat aynasında boy göstermeye, boynu bükük güllerimiz istikbal vazosunda yeşermeye başlayacaktır. Siz yeter ki uygun toprak, uygun vazo ve yeterli su bulun ve onlara gözünüz gibi bakın. Her şey bugüne nazaran daha da güzelleşecek ve hayat anlamını bulacaktır. Bu arzuyu yaşayacak ve yaşatacak gönüllere bugün ne çok ihtiyacımız vardır.
Ramazan demişken televizyonlar için de birkaç sözüm olacak. Televizyonları ramazanın içini boşaltmakla ve onun ruhunu çalmakla itham ettiğimiz doğrudur. Ramazanın içini boşaltan sadece televizyonlar değildir. Biz günah keçisi aramıyoruz. Sadece sağlıklı tespit ve tahliller yapma peşindeyiz. Televizyon bir bıçak gibidir. Katilin elinde cinayet, doktorun elinde şifa aracı olur. Televizyon da bir anlamda (b)öyledir. Faydası ve zararı, kullanım amacıyla ilgilidir. Bu sihirli kutunun içine ne koyarsanız onu seyredersiniz. Herkes, içinde olanı o cam ekrandan yansıtıyor; ondan yansıttıklarıyla da safını belli ediyor.
Ramazanda televizyonlarda, bu ayın manevî ruhunu yansıtan güzel programlar da yapılıyor. TRT bu konuda diğer kanallara öncülük ve rehberlik ediyor. Popülariteye kaçmadan, insanların ruhuna hitap eden kaliteli yapımlara imza atıyorlar. Fakat ramazan ayının hiç uğramadığı televizyon kanal(izasyon)ları da var. Onlar üçüncü sınıf dizilerle günü kurtarma telaşındalar. Ramazan ayında bile teşhircilik yaparak gençliği zehirlemekteler. Asıl eleştirdiğim yayınlar bunlardır. Bunlar Müslüman bir ülkede salyangoz satan aklı evvellerdir.
Televizyonun sohbet kültürünü öldürdüğü de bir hakikattir. İftara çağırdığınız kişilerle kahveler ve demli çaylar eşliğinde muhabbet etmek varken televizyona kilitlenmek de neyin nesi? Misafiriniz ramazanı vesile kılarak sizinle üç beş laf etmek için kalkıp evinize kadar teşrif etti. Onunla oturup televizyon seyredesiniz diye değil. Fakat günümüzde misafirlikte toplu sohbetler değil, topluca diziler seyredilip sonra da dizi üzerinde yorumlar yapılıyor. İnsanlıkla yaşıt olan sohbet kültürü, tarihin çöp kutusuna atılıyor. Benim asıl karşı olduğum budur. Ben o eski ramazanlarda iftar sonrasında kurulan muhabbet halkalarını özlüyorum.
- See more at: http://www.61haber.com/yazi/750-gecmis-zaman-olur-ki-hayali-cihan-deger.html#sthash.a6Wvfiu0.dpuf