GDO‘da Somut Rapor
Hukuk’ ta kuşku sanık lehine yorumlanır. Bu Roma hukukunun temelidir. İnsan vicdanında da kuşku sanık lehine yorumlanması gerekir. Bu yorum insanlar içindir.
Hepimiz hukukçu olmasak, hukuk fakültelerinde okumasak bile hemen hemen sosyal bilim lisansı veren fakülteleri bitirenlerimiz azıcık da olsa almış oldukları yarım veya bir dönemlik hukuk dersinin verdiği mantığı GDO’ ya yanlış olarak uyguluyor ve soruyorlar : (Sanık sandalyesine oturttuğunuz) GDO’ da somut rapor var mı ? diye sorgular iken bizi savcı veya mağdurların avukatı yerine, kendilerini de Hakim yerine koyuyorlar. Bilgi edinmek maksadı ile soranları hariç tutalım.
Bereket elimizde veya bilgi dağarcığımızda delil (rapor) var hemen anlatıyoruz: Tarım zararlılarına karşı genetiğine bakteri eklenen Mısır tohumunun ekiminde aynı bakterinin toprağa geçtiği konusunda tesbit ve rapor var. Toprağa geçen o bakterinin insana geçtiği konusunda kuşkuluyum ve GDO’ ya hayır diyorum. Hakim soruyor: Toprağa geçen bakterini insana geçtiğine dair bir rapor var mı elinde? Efendim yok çünkü GDO üreten firmalar artık kendi ürünleri konusunda herhangi bir araştırma yapılmasına müsaade etmiyorlar.
Hakim soruyor, başka deliliniz var mı? Efendim bir de gdo’ lu ürünlerden yedirilen fare deneyi var. Farelerde anormallikler görülmüş.
Sanığın avukatı hemen söz alıp: Efendim bu araştırma küçük bir araştırma, çapraz ve daha başka bilimsel bir aleyhte araştırma yoktur.
Mağdurların avukatı söz alıyor: Hindistanda dekara 50 kğ pamuk verimsizliği elde eden hintli çiftçiler intihar etmişti.. vs.
Eldeki delil durumunda yeterli kanıt olmadığından beratine karar veriliyor. Bu berat kararını verenler arasında ülkemizin Tarım Bakanlığı’ da var!
Hukuktaki ‘’ şüphenin sanık lehine yorumlanması’’ mantığı maalesef gdo’ da demogoji yapılarak uygulanıyor. Şüphenin üzerine gitmekle şüphe ortadan kaldırılabilir, hukuktaki gibi şüphenin şüpheli lehine kendi fikir dağarcığımızda gdo için yorumlanması ile değil.
Buzdolabına koymayı azıcık bir zaman için unuttuğumuzda yemeği yemeden önce bir tadına bakarız. İşte o tadına bakmadan önceki tatma isteğimiz şüphedir. Şüpheyi ortadan kaldırmanın yolu araştırmadır. Biz tüketici olarak o şüpheli gıdayı test edemiyor isek veya o gıdanın tohumuna,ürününe insan sağlığına aykırılığının araştırılmasına izin verilmiyor ise şüphemiz daha da büyüyor.
Biz de diyoruz ki gıda da şüphe ondan uzaklaşmamızı gerektirir.
Sevgide de şüphe bizi sevdiğimizden uzaklaştırmıyor mu? Haydi insani ilişkileri bir yana bırakalım. İlimde şüphe, şüphe edilen şey üzerinde ilim adamlarını araştırmaya sevk ettiğinden dolayı bilim ilerliyor.
Ülkemizde GDO konusnda kamu bürokratlarının ortaya koyduğu mantık şu; Gıda da gdo zaralı olsa hiç Avrupalılar, Amerikalılar kullanılmasına izin verirler mi?
Verirler verirler bal gibi verirler; Efsa’ nın başındakiler ile GDO üreten firmalar irtibat kurduklarından , FDA’ nın (Amerikan Gıda Ve İlaç Kurumu) başına getirilen insan o GDO’ lu sektörden atanırsa GDO’ nun zararlı olmadığına dair ‘’ilimsel’’ fetvayı kolaylıkla verirler. İlimleri yetmiyor ise ellerine tutuşturulan bildiriyi kolaylıkla okuyarak insan sağlığını hiçe sayıyorlar. Toz DDT yi, sulu Endrini tarımda yıllarca kullandık. Kullanma fetvasını veren sevgili batı ülkeleri idi. DDT’ yi Endirini kurtçuklara karşı kullandık. Hem kurtçukları hem kuşları öldürdük hem de ddt ile toprağı zehirledik. O kutçuklar kuşların yemleri idiler.
Şimdi kene mücadelesi için tabiata kuş bırakıyorlar. Şimdi de o batı ülkeleri gdo’ nun azıcığı, ABD ise tamamı zararsız diyen ‘’ilimsel’’fetvalarını dünya’ ya yayıyorlar.
Gıda’ da kuşku ondan uzaklaşmayı gerektirir. Gdo’ üreten firmaların GDO ürünleri hakkında araştırma yapılmasını yasaklamaları bu kuşkuyu daha da artırıyor. Geçtiğimiz yıllarda Fikir ve telif, patent, sınai mülkiyet hakları yasasının ülkemizde çıkarılması için ABD’ nin baskısının ABD’ li yazar çizer takımının edebiyat eserlerinin telifsiz basımı, sanayi mallarının taklidinin yapılmasınd ziyade gdo’ lu ürünlerde araştırma yapılmasının da önünü tıkamış oldu!
Ülkemizde telif hakları yasası patentli gdo’ lu veya patentli gdo’ suz tohumların kopyalanmasını (ertesi sene tekrar çiftçilerce kullanılması) yasaklıyor. Ama aynı yasamızın insan sağlığına aykırılığı konusunda araştırma yapılmasını yasakladığı yok. Yani ülkemizde bu gdo’ lu ürünler ile ilgili araştırma yapılmasının önünde ülkemiz kanunlarınca bir yasaklama yok. Amerika’ da var olması, ilgili firmanın Amerikan mahkemelerinde ülkemizde yapılan bir araştırmaya mahkeme açmasının ise önünde bir engel olmamakla beraber mahkeme sonuçlarını ülkemizde uygulama imkanları yok. Uygulama imkanlarının olabilmesi için ABD ve Türkiye arasında bu doğrultuda karşılıklı bir anlaşma olması gerekir.
Hoş, ülkemizde bu yönde yapılacak araştırmaya Tarım Bakanlığı’ nın veya Tubitak’ ın bütçe ayıracağına inanmıyorum. Çünkü GDO ‘ lu ürünlere iktidarımızın maalesef tüketiclerin kuşkularına aldırış ettiği yoktur.
GDO’ nun ortaya çıkış amacı 15-20 yıl sonra şimdiki üretilen gıda’ nın yetmeyeceği verim artırıcılık sağlama, tarım toprakları miktarı sabit kalırken insan nüfüsunun artmakta olduğu, bu sebebten üretilecek gıda miktarının ancak GDO ile mümkün olabileceği.
Yaşadığımız şu günlerde ve geçmişte Afrika’ da veya çok geri kalmış bölgelerde bir deri bir kemik insan ve çocuk fotoğrafları hepimizin hem bilgisayarlarımızın hem de kendi hafızamızda var iken GDO gladyatörlerinin açlığı umursadıkları konusunda bu tür açıklamaları gözlerimi yaşartmıyor iğrendiriyor!
Hayvansal gübre veya bitkisel artıkla torpak islahının % 100 lük verim artışı bilinmekte iken bu husus göz ardı edilmektedir. GDO’ lu tohum üreten firmaların toprak islahında çıkarları yoktur. Kendi ürünleri hayvan tezekleri değil GDO’ lu tohumlardır. Hayvan tezekleriyle verim artışından bir kazançları olamayacağından insanları timsahın sahte göz yaşlarıyla ‘’ İnsanlık 20 yıl sonra aç kalacak’’ sloganıyla ürünlerini her ülkede yerleştirmeye çalışmaktadırlar.
Hangisinde var hangisinde yok ayrımına gitmeksizin Mısır, mısır nişastası, mısır unu, mısır glikozu, mısır glikozundan yapılan baklava, tatlılar (pastahaneler de), çikolata, kolalı ve asitli içecekler, Hazır mantı (kıyma yerine soya koymaktalar), şekerlemeler( mısır glikozu koymaktalar ucuz olduğundan) Cipsler (cipsler de kullanılan gdo’ lu pateteslere yeni izin verildi) ‘ den uzak duruyorum.
İşte gdo’ lu ürün yememeye ‘’ GDO ‘’ orucu denilmektedir. FSD (Fikir sahibi damaklar) ve Slow Food Grubu bu ‘’ GDO Orucu’’ nu başlattı, devam ediyor, devam da edecek. GDO’ lu ürünlerin üretimi ülkemizde yasaklanana kadar!
Genetiği Değiştirilmiş ürünler yemememiz, ‘’Gdo Orucu’’ tutmanız dileklerimizle!