Gdo’lu Patetesler Geliyor mu?
Bir kaç gün önce bir internet posta grubunda, GDO’lu pateteslerin Almanya’da bir pilot ekim sahasına izin alınarak dikim yapıldığıı ifade ediliyordu. Yazıyı sonuna kadar okuyunca inanın "sana da bu yapılırmı ey patetes" demekten kenndimi alamadım.
Çiftçi olduğum için yıllar önce mısırda gıda ile ilgili bir makale okumuştum. Makalede mısır tohumunun genetiğine bir bakteri cinsinin geni aktarılması sonucunda o mısır bitkisini, danelerini ve danelerinin bitki üzerinde sokumunu mısır zararlıları yemedeiğini okumuştum. İşte bu gen değişikliğinde kullanılan bakterinin toprağa geçtiğini de aynı makalede okuyunca irkilmiştim. O günden bu yana mısır, endüstiyel tarım ürünleri, yem bitkileri ekim hazırlığında tohum satın alırken GDO’lu mu GDO’suz mu araştırmak zorunda kalıyorum. Endişem ben ekemesemde tarla komşularım da benim gibi hassasiyete sahipmiydiler. Haydi ben bir çok tarla komşumu bilinçlendirip ektirtmesem de bir kaç köy uzakta tarla sahibi çiftçilere nasıl ulaşacağım sorusu içimi kemirir durur.
Almanya’nın kendi bölgesinde ekiminden sora İsveç ve Çekoslavakya’da ekim yine pilot bir bölgede sınırlı bir alanlarda izni alan BASF firmasının sözcüsü endişelerin yersiz olduğunu açıklamışmış. Bu patetes endüstride nişasta yapımında kullanılacakmış. Bu ülkelerin arkasından ülkemizde de deneme için sahası satın alıp veya kiralayıp Tarım Bakanlığımızın kapısına deneme üretim izni almak isterse hiç şaşırmayalım. Neymi efendim bu gdo’lu patetesin nişasta oranı çok yüksekmiş, gıda olarak değil kağıt yapımında kullanılacakmış. Kim garanti edecek piyasada gıda olarak satılmayacağını? Ülkemizde at, eşek etini pazarlayan insanların gıda için üretilen pateteslerin fiyatı arttığında gıda patetesi üzerinde yazacakmı ? Yurt dışına gönderilen meyve ve sebzelerimiz içinde yüksek oranda tarımsal ilaç kalıntısı olduğunda TIR kamyonlarımız geri çevrilip ülkemize gönderildiğinde bunun sahipleri sanki imha etme ahlak ve faziletini göstermiyorlar. Afiyetle sevgili tüketicilerimize yediriyorlar!
Yarınlarda GDO’lu yetiştirilecek pateteslerin sahiplerinden insaf ve merhamet bekleyeceğiz öyle mi? Bekleyemeyiz. İnsanların sağlığı, gıda güvenliği veya her türlü toplum düzeninin o toplumu oluşturan bireylerin bunu istismar etmemeleri için kanunlar ve yönetmelikler düzenlenir. Ama bu kanunları her ne kadar yönetimler yapsa da bu düzenlemeler ister izin versin ister vermesin en doğru yol tüketicilerimizin bilinçli bir birey haline getirilmesi çok önemlidir. Bilinçli tüketici bütün hesapları alt üst eder. Bıkmadan usanmadan klavyelerimizle genetiği değiştirilen ürünlerin insan sağlığına zararlı olduğunu ifade etmemiz gerektir. Bu konuda gençlerimiz ,çocuklarımız ön planda olmalıdır.
Bundan bir kaç ay önce market rafından armut satın almak istediğimde kolumdan çekip <<baba bu günlerde armut almayalım>> diyen oğlumun ikazı kulaklarımda çınlıyor. Yurt dışından geri dönen armut kamyonları haberini televizyonlardan oğlum kaçırmamış.!
Mısır tohumuna aktarılan bakteri toprağa geçiyor bakterili toprak oluyorda o mısırın diğer endüstriyel ürünlerini, mısır yağını asla yemiyorum. Yemeklerde ayçiçek yağı ve zeytin yağı, pilavlarda (bulgur ve pirinç ) tereyağı kullanıyorum. Hem de ambalajı teryağı değil kendi inekelrimizden yapılma ambalasız tereyağı.! Şimdi 82 yaşında olan babam ilk defa doktorla prostat’tan dolayı 2003 yılında tanışıp sadece yaşının yüksekliğinden dolayı ameliyat edilmeyip 7 yıldır hormon tedavisi görüyor ve tarlasında traktörü kullanıyor, araba kullanmaya devam ediyor. Doktoru 5 yıl sonra prostat kanserinin vucuda yayılacağını söylemesine rağmen henüz vucuda yayılmaya başlamadı. 2003 yılında tetkiklerinde de her iki klestrol da yüksek olmasına rağmen doktoru klostrol için bir tedavi önermedi.
Dünya’nın gıda ihtiyacı bahane edilerek gdo’nun yaygınlaştırılarak tohumda tekelleşme ve o tohuma çiftçiyi mahkum etme ,çiftçinin kendi ürettiği tohumu tekrar kullanamama gibi tohumculuk politikalarını da beraberinde getiren bu açığa çıkmış temelinde gıda savaşında ülkemizin başarılı olabilmesi için tek çaremiz tüketicilerimizdir.
Tüketici derneklerimiz bizler için çok yararlı hizmet etmekteler. Banka kredi kartları, telefon faturaları gibi konularda epey başarılı çalışmalar yaptılar. GDO, Gıdalarımızda gerçek besin değerleri, gıda ambalajları konusnda çalışmalar da başlatmalıdırlar. Tüketicler Birliği’nin Antalya Şube’sinin "Gönüllü Gıda müfettişliği’’ kursu açıp tüketicleri gıda konusnda bilinçlendirmeleri yabana atılacak bir girişim olmayıp orjinal bir proje olarak kabul edilmelidir. Fikir Sahibi Damaklar grubunun ellerinde merceklerle gıda etiketlerini inceleyip kendilerine <<Etiket hafiyeleri>> denilmesi de çok hoş bir girişim olduğunu görüyoruz. Bu çabalar ülke geneline yayılmalılıdır. Şimdi düşününüz , marketlere giren her tüketicinin ya etiket hafiyesi yada GGM (Gönüllü Gıda müfettişi olmaları) piyasada çok kuvvetli bir denetim mekanizma oluşacaktır. Bu memlekette her sahtekarın başına bir polis veya resmi gıda denetim uzmanı konulması mümkün değilken tüketicilerimizin tamamının bilinçli hale getirilmesi ne harika bir proje olurdu. AB ‘nin bir çok projesinde üreticilerin sivil toplum kuruluşlarınca bilinçlendirilmesi eğitilmesi gibi fonlamalarının olduğunu biliyoruz. Peki tüketicilerin gıda, gdo gibi konularda bilinçlenmelerini sağlayıcı fonlamalarına ben rastlamadım, gören, duyan var ise bizi de haberdar ederler ise memnun olur ve herkese de duyururuz.
GDO’suz bir hayat ve gerçek besin değerinde gıdalarla beraber olmak dileklerimle.
Çiğ süt üreticileri, süt ve süt ürünleri tüketicileri grubu