GDO’ suz Gıda Yalan mı?
Avusturyalı rahip Gregor Johann Mendel, bundan yaklaşık 150 yıl önce bir sarı bir de yeşil bezelyeyi aşılayıp birleştirdiği zaman, bu deneyin hangi sonuçlarıdoğuracağını herhalde aklının ucuna bile getiremezdi. Çünkü bu deney, gen teknolojisi olarak bilinen yeni bir bilim dalının temellerini atmıştı.
Ancak bu bilim dalında giderek büyük bir kutuplaşma söz konusu. Avrupa genelinde hâlihazırdaki en büyük tartışma ise Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar’ın gıda maddelerinde kullanımına izin vermeyen ‘Sıfır Tolerans’ kuralının yumuşatılması.
AB Komisyonu, Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar’ın gıda maddelerindeki kullanımına yüzde 0,1 oranına kadar izin verilmesini talep ediyor.
Almanya Tarım ve Tüketiciyi Koruma Bakanı Ilse Aigner ise buna karşı çıkıyor ve “Onay verilmeyen GDO konusunda özellikle gıda maddelerinin güvenliği en büyük öncelik olmalıdır” diyor.
Aigner bu sözlerle tüm tüketicilerin desteğini alıyor. Peki uzun süredir farkında olmadan GDO’lu gıda maddelerini zaten tüketmiyor muyuz?
Sıfır Tolerans kuralına dair tartışmalarda, birçok gıdanın zaten uzun bir zamandır genetik işlemlerden geçirildiği gerçeği göz ardı ediliyor. Zira yaklaşık 10 yıldır Almanya’da, AB’nin onayının bulunması koşuluyla, genetiği değiştirilmiş organizmaların gıdalarda kullanılmasına izin veriliyor.
Tüketicinin bunun farkına varmamasının nedenini ise Gen Teknolojisiz Gıdalar Birliği’nden Alexander Hissting şöyle açıklıyor:
“Onay verilen organizmalar belli bir eşik değerine sahipler. Dolayısı ile onlarda bir Sıfır Tolerans kuralı söz konusu değil. Yasa koyucular güvenliği denetlenmiş GDO’nun belli bir miktara kadar gıda ürünlerinin içinde yer alması durumunda, bu durumun etikette yer almasını mecbur kılmıyor.”
Bu sınır ise yüzde 0,9. Avrupa’daki bir başka tartışma konusu ise GDO’lu yem kullanımı. Resmi makamlarca onay verilmeyen GDO’ların hayvan yemlerinde kullanımına yaklaşık bir yıldır izin veriliyor.
Örneğin inekler GDO’lu yemlerle besleniyor ama üretilip piyasaya sürülen süt paketinde buna dair hiçbir ibare bulunmuyor. Zira bu halka vasıtasıyla da sofralara GDO’lu ürünler gelmiş oluyor.
Diğer yandan normal sebze üretimi ve GDO’lu sebze üretiminde de aynı tarım ve nakliye araçlarının kullanılması yine gıdaların saflığını yitirmesine neden olabiliyor.
“GDO’suz gıda güvencesi vermek çok zor”
Gıda Maddeleri ve Tüketici Hakları Birliği’nden (BLL) Marcus Girnau, acı bir gerçeği şöyle dile getiriyor:
“Yüzde 100 gen teknolojisi değmemiş ürünleri, öyle olduğu iddia edilen organik veya GDO’suz etiketli ürünlerde bile bulmak mümkün değildir. Yani gen teknolojisinden yüzde 100 arınmış besin maddelerinin günümüzde garantisini vermek çok zor.”
Gen teknolojisine dair akıllardaki kuşkular tüketiciler arasında huzursuzluğa yol açarken, genetiği değiştirilmiş ürünlerin ne gibi sonuçlara yol açacağı da yeni bir bilimsel alan oluşturdu.
Gen Teknolojisiz Gıdalar Birliği’nden Alexander Hissting, sonuçlar tam olarak bilinmese de genetiği değiştirilmiş gıdaların büyük bir risk taşıdığını belirtiyor:
“Çünkü gen teknolojisi yoluyla yapılan değişikliklerle meyve veya sebzenin diğer bazı özellikleri de istemeden de olsa otomatik olarak değişiyor. Ama o bitkide hangi özelliklerin değiştiği ise sonradan ortaya çıkıyor. Bu sayede örneğin insanlarda alerjiye yol açacak bazı ek proteinler oluşabiliyor.”
Hissting, tüm bunların yanında bir de ‘Sıfır Tolerans’ kuralının yumuşatılması durumunda Avrupa’da sık sık gıda maddeleri skandallarının patlak verebileceğini sözlerine ekliyor.
KAYNAK: http://www.stargundem.com/ekonomi/eko-gundem/1279641-gdosuz-gida-yalan-mi.html