GDO’ nun Çok Fazla Riski Var
Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi (ÇOMÜ) Rektörü Prof. Dr. Sedat Laçiner, genetiği değiştirilmiş organizmaların (GDO), sağlık konusunda pek çok risklerinin bulunduğunu belirterek, ”Güvenlik anlamında da stratejik anlamda da çok fazla risk var. Çünkü bilinmeyen alan” dedi.
Laçiner, ÇOMÜ Fen Edebiyat Fakültesi Biyoloji Bölümünün GDO’lu ürünlerle ilgili düzenlediği bilgilendirme toplantısında yaptığı konuşmada, biyoloji laboratuvarına kazandırılan cihazla artık Çanakkale’de GDO’lu ürünlerin tespitinin yapılabileceğini söyledi.
Sedat Laçiner, 1950′lerde yapılan tahminlerde insan nüfusu artış hızıyla yiyeceklerin karşılaştırıldığını ve 2000 yılına gelindiğinde dünyada açlık olacağı görüşünün ortaya çıktığını ifade eden Laçiner, ”Ama baktığımızda 1950′den bu yana ‘yeşil devrim’ dedikleri bir şey yaşanıyor. Genelde bilgisayar çağı, uzay çağı deniyor ama soframızda bir devrim gerçekleşti. O da ‘yeşil devrim’. Aynı topraktan çok daha fazla ürün almak mümkün, aynı koyundan daha fazla et almak, aynı inekten daha fazla süt almak mümkün artık” diye konuştu.
Bu alanda ilerleme sağlanmaması durumunda iktisadi anlamda da geride kalınacağını ve başkasına bağımlı haline gelineceğini savunan Laçiner, şöyle konuştu:
”Türkiye’nin kendi kendisine yeter bir ülke iken ithalata doğru yönelmesinin bir sebebi de bu. Gelişmiş ülkeler bitki ıslahında o kadar ileri bir seviyeye gidiyorlar ki yakın bir gelecekte tahminim o ki belki de muz sadece sarı olmaz, belki kırmızı, siyah olur. Her bitkinin sebzenin rengarenk, çeşit çeşit, boyut boyut halleriyle karşılayacağız. Küçükbaş, büyükbaş hayvanlar, bunların büyüklükleri, şekilleriyle ve etin niteliğiyle oynanacaktır. Gen yapısıyla yapı taşıyla oynanacak. Ama bu pek çok riski de beraberinde getirir.
Mesela bu bitkiler üzerinde oynayıp bir ülkeye ihraç ettiğinizde o ülkeye klonlayarak koyduğunuz zaman bütün insanlara aynı hastalığı yaymak da mümkün. Bu sadece iktisadi bir ürün veyahut da sağlıkla ilgili bir risk söz konusu değil aynı zamanda ulusal güvenlikle de ilgili bir sorun. Çünkü yediğinizi içtiğinizi bir başkasından alıyorsunuz ve o aldığınız kişi de genleriyle oynuyor. Ve o genlere belli hastalıkları da yerleştirmek de mümkün, belli hastalıkları ıslah etmek mümkün olduğu gibi belli hastalıkları yerleştirmek de mümkün.
Dolayısıyla bir yere ihraç ettiğiniz bir üründe yapacağız bazı şeyler o ülkenin sağlık politikalarını alt üst etme özelliğini de taşır riski de taşır potansiyel olarak.”
”AB GDO’lu ürünleri almıyor”
Prof. Dr. Sedat Laçiner, AB’nin GDO’lu ürünleri almadığını, Amerika’nın da pazar aradığını söyledi.
”Avrupa’ya ve Amerika’ya gittiğinizde de bir ürün mesela patlıcan 1 lira, bir patlıcan var 5 lira, bir patlıcan var 10 lira. Arada yüzde bin gibi fiyat farkı var. En fakirler en kolay elde edileni, en zenginler ise organik olanı tüketiyor” diyen Laçiner, konuşmasını şöyle sürdürdü:
”Dünya da böyle bir ayrıma gidiyor. Amerika şu anda Afrika’ya bol miktarda satmaya çalışıyor. Amerikan başkanları bir yeri ziyaret ettiği zaman ilk gündem maddesi ‘bizim GDO’lu ürünleri size ihraç edelim sizde açlık kalmasın’. Açlık kalmasın ama onun sonunda ne geleceği çok net değil. O anlamda ben biyolog bilim adamları kadar iyimser olamıyorum. Sağlık konusunda da pek çok riskler var. Güvenlik anlamında da stratejik anlamda da çok fazla risk var. Çünkü bilinmeyen alan. Bitki üzerindeki etkisi, insan üzerindeki etkisi ne düzeydedir? Belki 5 yıl sonra çıkacak ve ‘Biz ne yapacağız, yediklerimizin hepsi riskliymiş’ mesela diyeceğiz. ‘Şu hastalığımızın sebebi buymuş’ da denebilir. Sonuçta bilimin sonu yok çünkü. Böyle gidiyor. Daha sağlıklısına doğru gidilecek. Bunları önümüze koyduğumuz zaman bitkilerin veya hayvanların genleriyle ilgilenmek zorundayız. Sadece bitki ve hayvanların değil insanların da öyle.
Hayat, DNA demek, yapı taşı. Orada geri kaldığınız zaman bir başkası ileride olduğu zaman bunun birçok riski oluyor. Size sakıncalı şeyler yedirebilir, satabilir. İnsanın kar etme güdüsü o kadar kuvvetli ki sadece güvenlik meselesi olması gerekmiyor.
Bizim bu işin içerisinde Türkiye olarak olmamız lazım. Ne yediğimizi bilmek açısından olmamız lazım. Çocuklarımızın hastalıklarını tedavi edebilmek için onların genlerini çok iyi çalışmamız olmamız lazım. Bu nedenle de ÇOMÜ genetik konusuna, gen çalışmalarına, mikrobiyolojiye, biyolojiye, tıp alanında genetiğe çok önem veriyor.”
ÇOMÜ Fen Edebiyat Fakültesi Biyoloji Bölümü öğretim üyesi Doç. Dr. Kemal Melih Taşkın da gen teknolojisinin akıl almaz bir hızla ilerlediğini belirterek, gen teknolojisinin artık sadece bir araştırma alanı olmaktan çıktığını söyledi.
Gen teknolojisinin tüketilen besinlerden, kullanılan eşyalardan hayvanlara kadar birçok alanda insan hayatına girdiğini ifade eden Taşkın, gen teknolojisin en ses getiren meyvesinin GDO’lar olduğunu kaydetti.
Taşkın, daha sonra genetiğini değiştirdikleri arabidopsis thaliana bitkisi hakkında Laçiner’e bilgi verdi.
KAYNAK: AA