Garip Yolun Yolcusu
Geçmişte yaşadığımız pek çok anının bıraktığı tat, içinde bulunduğumuz günün tadından üstünmüş gibi geliyor insana. Dünde kalanları hatırladığımızda, yaşanmış bitmiş, gitmiş olan her şeye karşı özlemli duygularımız uyanıyor... Üzerimizden geçen zaman sanki eski günlerimize güzelleştirme operasyonu yapmış gibi.
Düne özlem duyduğumuz gibi yarından da heyecan duyuyor, hayaller kuruyoruz ama nedense bugünümüzün farkında pek olamıyoruz.
Oysa sınırı belirsiz olan ömrün içinde zaman israfının korkunç boyutlarıyla kulaç atıyoruz. Elimize tekrar geçme şansı olmayan hayatın ziyan oluşundan asla kaygı duymuyoruz ama iki kuruşluk bir eşyamıza zarar gelse yüreğimizden yanıyoruz…
“Baki kalan bu kubbede bir hoş seda imiş” sözüne kulak vererek dünyaya kalıcı izler bırakarak gitmek en kârlı olanıdır. Gideceğimiz öbür alemde burada kalan her iyi iz lehimize işleyecektir. Nasıl ki mazide kalan tatlı anılar hatırlandıkça bugün bizi mutlu kılıyorsa, bu dünyada bırakacağımız insani izler de öbür dünyamızda bize mutluluk verecektir…
GARİP YOLUN YOLCUSU
Her hayat bir romanmış yaşayana armağan Ak’la kara yan yana, sırlı sualler yağan Çıkmaz içinde sarmal, eğri doğru karışık Ölüm akla sığmazken, doğum sanki olağan!
Meşakkâtli başımın, kimdir üstünde duran? Yaşamın büyüsü mü ufkuma tuzak kuran? Tebessümün peşinde sağanak, tipi, boran Aynı telden çalıyor, her devirde bu devran
İhya olsa ömürler, hayat sonunda fer yok Hengâmeyle geçiyor, müşkül zamanda kâr yok Muktedirin elinde darbe ile debdebe Kibirli arsız nefsin, yüreğinde ayar yok!
Bir sanat eserinde, yaşamak tadı varken Güneşi ters çevirip kuyular kazılıyor Seyrangâh ve lezzetle dolu dolu diyarken Alnımıza zoraki mor yazı yazılıyor
Eğri aldı götürdü bir sürgünlük başımı Kırılanlar kırıldı, doğrultsam da kaşımı
Garip yolun yolcusu, yazan çizen âşıklar Kazan dolusu aştan, boşa çıkmış kaşıklar Bir tutamlık kâr için haddini aşan kafa, Oltayı öyle at ki aşka gelsin balıklar!
Asuman Soydan