Gaflet Uykusu
Hani gaflet uykusu derler ya bu dünyadaki hayata ve herkes bir acıyla uyanır günün sabahına, her şeyin bir yalan olduğunu hayatın dünyada gördüğümüz bir rüyadan ibaret olduğunu söylediği.
Bu dünya bir yalan biraz da sen oyalan deriz. Sevdiklerimizin acısıyla burkulan yüreğimizin taşıyamadığını sandığımız yükü hiçbir zaman bitmez, sevdiklerimizin mezarı yüreğimizin derinlerine gömülür. Unutulmaz, unutmak istesen de unutturmaz hayat. Hatırlatır sana anılar canlı tutar. Yaşananlar pişmanlıklar yaşayamadıklarımız, yarım bıraktıklarımız. Her ölüm erken ölümdür derler ya ne kadar doğru. İşte o zaman keşkeler sarar dilimizi.
Gözyaşıyla beraber dökülür. Özel günlerde gecelerde en çok kendini hissettirir. Ateş düştüğü yeri yakar. Ve sevdiği birini kaybeden insanın yüreğinde kırk mum yanarmış. 40 gün boyanca her gün bir mum sönermiş. 40.ıncı gün 1 bir mum kalırmış. Ve o kalan mum asla sönmezmiş. İnsanın yüreğinde ölene kadar yanar dururmuş.
Zaman her şeyin ilacı diye boşuna dememişler. Ya da gözden ırak olan gönülden de ırak olur derler ya, demek ki zaman bu anlamda her şeyin ilacıdır. İnsan ömrü boyunca kalan tek mumla yaşamaya da alışıyormuş.
Korlaşmış ateş zamanla azalır, küle döner. O küldür yürekleri yakan. Biz hatırlayarak, dualarla gözyaşlarını birleştirerek yakarız küllerden alevler oluştururuz. Sonra gaflet uykusuna tekrar dalarız. Dünyaya hiç ölmeyecekmiş gibi sarılırız. Buna da hayat deriz. Unuttuğumuz ya da umursamadığımız tek bir gerçek var o da ölüm. İnsanın gözünü doyuran tek şeydir bir avuç toprak. Söze gelince her şeyi yaparız. Ahkâm keseriz. Alırız, veririz. Bizden iyi, dürüst, yardım seven hatta inançlı, sevecen kimseyi tanımayız. iş uygulamaya gelince ortada kimseyi bulamayız. Gerilerde kalır saklanırız ki kimse görmesin. Her şey göstermelik, yapmacık ve reklam. Sanki onları söyleyen biz değiliz. Lafta bol keseden atmayı, başkalarını suçlayıp yargılamayı çok rahat yaparız. Dünyada tek iyi varsa o da bizizdir. Tabi ki değer verdiğimiz sevdiğimiz birini kaybedene kadar.
O zaman resetleriz beynimizi, her şey dibe vurur. Etkisi geçene, acısı dinene kadar. Sonra hayata kaldığımız yerden devam ederiz daha hırslı dünyaya sarılırız. Hiçbir şey olmamış, onca acıyı biz yaşamamış gibi.
Kimi yokluktan yiyip içemez, alacak parası yoktur, kimi de çok zengin parasının servetinin hesabını bilemez fakat diyetlere mahkûmdur yiyip içemez. Oysa dünyada ne yersen ye midenin alabildiği kadardır. Ne garip değil mi?
İnsanoğlu hep açgözlüdür. Hep bana der. Doymak bilmiyor. Bu dünyadaki fakirlik te, savaşlarda zenginlerin gözünü doyuramadığımızdan değil mi.
Oysa paylaşarak, yardımlaşarak, fitre ve zekâtları doğru vererek, dürüstçe vergileri ödeyerek dünyadaki bütün fakirlikler ortadan kalkmaz mı? Yeter ki herkes sözü kadar özünde dürüst olsun. Sözde herkes dürüst. Ama her şeyin hilesindeler ne yazık ki. Hepsinin sonu ölüm ve bir avuç toprak.
Dedim ya biz sadece söyleriz ama yapmak kısmını hep başkasından bekleriz. saygılar