Fırsatçılara Fırsat Tanıyanlar!..
Malum önümüz Ramazan... 11 ayın sultanı, kutsal ay... Bu ayda dini duygularımız had safhaya yükselirken, yardımlaşma çabaları da hiç olmadığı kadar artış gösterecek.
İnanan da, inanmayan da Ramazan ayının kutsiyetinden kendine düşeni almak için daha farklı bir yaşam tarzı içerisine girecek kuşkusuz.
Bunların içerisinde ne yazık ki, fırsatçılar da yer alıyor. Böylesine ulvi, böylesine kutsal bir ayda, kendine Müslüman ve Türk süsü veren bir sürü sütübozuk namussuz, halkın bu duygularını sömürmesinin yanı sıra, fakir fukaranın boğazından geçecek gıda için bırakın ceplerini, kasalarını para ile doldurmanın hırsı içerisinde, her türlü sahtekarlığı da yapma girişimleri içerisinde olacak.
Özellikle gıda ürünleri üzerinden haksız kazanç sağlamayı kendilerine marifet sanan kimi sahtekârlar, bozuk gıda maddelerini nasıl olsa bu ayda sürümü oluyor diye piyasaya sürerek, haksız kazançlarını arttırmayı hedeflerken, kimileri de aşırı kâr hırsı ile sattığı ürünleri yüzde yüz zamlı fiyatlardan satarak, yine köşeyi birkaç kez dönme hırsı içerisinde olacak.
Geçtiğimiz günlerde yine bu köşede değindiğimiz gibi benzeri olayları ne müslümanlıkla, ne Türklükle ne de insanlıkla açıklamak mümkün değil. Böylesine rezil namussuzların bizlerin aramızdan çıkması ise ayrı bir üzüntü kaynağı... Oysa ki, gavur dediğimiz insanların içerisinde böylesine sütü bozukları bizdeki kadar kolay kolay görmek de mümkün değil...
Yalnız işin daha da vahim boyutu, geçen gün Tarım Bakanı televizyondan konuşurken sergileniyor. Sayın Bakan diyor ki; “Böylelerini devletin ilgili organları tesbit ederse, hemen cezasını keseriz!..”
Vallahi de, billahi de bana göre yılın en komik görüntüsü Tarım Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in bu söyledikleri... Patır patır ödül dağıtan bir takım kuruluşlar, sanırım böylesine bir açıklamaya “Yılın komedi dalındaki açıklaması” ödülünü verir herhalde.
Yahu, günlerdir yaygın televizyon kanallarında Ramazan öncesi pirinçten mercimeğe, undan şekere kadar ne kadar gıda ürünü varsa kimisine yüzde 25 kimisine yüzde 100 zam yapıldığı haberleri yayınlanıyor, konu ile ilgili en yakın bakan, sanki vatandaşla dalga geçiyor!.. “Hemen ceza keseriz!..” diyor.
Öyle ya, gazetelerde, televizyonlarda yayınlanan haberler Patagonya haberleri olduğu için, Türkiye’yi ilgilendirmiyor nasıl olsa... Hele Türkiye’de böyle olaylara tevessül eden birileri olursa, Bakan canına okur vallahi!..
Ne yapalım işte, biz buyuz!.. Bakanıyla, vatandaşıyla, bir vurdumduymazlık hastalığının pençesine düşmüşüz, tedavisi de mümkün değil.
Bakan ceza keseriz diye kendi vatandaşı ile açık açık dalga geçerken, vatandaş da zaten baştan kabullenmiş kazıklanmayı!.. Zaten yıllar yılı kazığı yiye yiye öylesine bir alışkanlık yapmış ki, hissetmiyor artık... Sesini soluğunu çıkartmadığına göre...
Zaten, bugüne kadar hangi olayda sesimizi soluğumuzu çıkarttık ki, böylesine açık açık kazıklandığımız durumlarda bile sesimizi çıkartalım? Dünyanın en tevekkül toplumu değil miyiz ki, böylesine ufak tefek olaylara da sesimizi çıkartacak kadar düşmedik herhalde!..
EKMEK FİYATLARI ALDI BAŞINI GİDİYOR!..
Örnek mi? Alın aylardan beri yazıyoruz, bir kez daha yazalım işte...
Bandırma’da ekmek fiyatları... Belki de, Türkiye’nin en pahalı ekmeğini yiyoruz
Bandırmalılar olarak... Ama dediğimiz gibi kimin umurunda ki? Hiç kimsenin...
Ne belediyenin, ne vatandaşın, ne fiyatı veren ilgili kuruluşların...
Fırıncılar, yüzde 60 gibi çok büyük bir zam oranını hepimizin gözünün içine baka baka uygularken, ne gerekçe uydurmuşlardı? Onlara göre aşırı derecede artan un fiyatlarını değil mi?
Göya unun çuvalı 30-35 liradan, 50-55 liraya çıkmıştı... Bu zaman zarfında hiç zam yapmadıklarını öne sürmüşlerdi. Onlar da iddialara göre yüzde 50 civarında artan un fiyatlarının altında ezildiklerini bahane edip, yüzde 60’ın üzerinde zam yapmışlardı.
Hadi onu kabul ettik ve mecburen halkın en temel gıda ürünü olan ekmeği, böylesine fahiş fiyatlardan almaya başladık...
Eee, haziran ayından beri un fiyatlarında bir hayli düşme oldu. Kimi yerde eski fiyatlarına yaklaşan, bugün ise 40 lira civarında olan bir çuval unu almayanı neredeyse dövüyorlar!..
Peki, aşırı pahalılaşan un fiyatlarından yakınıp da fiyatlarını aşırı kere aşırı derecede arttıran fırıncılar, şimdi niye fiyatlarını düşürmüyorlar?
Düşürmezler... Kesinlikle düşürmezler. Çünkü hem aşırı, hem de tatlı kâra öyle alıştılar ki, mümkün değil düşürmezler.
Onların bu tatlı kârlarından ne belediye vazgeçirebilir, ne de bakanlık!.. Çünkü, biz son derece vurdum duymaz bir toplum olduğumuz için, bir iki mırın kırın ederiz, hemen ertesi günü unuturuz.
Bakın, işyerimizin karşısında bir fırın, herkesten daha ucuza ekmek imal edip satıyor. Bugün Bandırma’da 450 gram ekmek 100 kuruştan satılırken o 75 kuruştan satıyor... 300 gram ekmek de 70 kuruştan satılırken o 50 kuruştan satıyor.
Soruyorum, “Kâr elde ediyor musun?” diye, “Kâr elde etmesem, neden böyle satayım ki?” diye karşı soruyla cevap veriyor.
Demek ki, diğer fırıncılar ekmek başına fazladan 25 kuruş kâr elde etmekten vazgeçemiyor. Kabaca günde 2-3 bin ekmek üreten bir fırın fazladan 500 ile 750 YTL kâr elde ediyor görünüyor.
Ayrıca, ekmeklerin 450 grama çıkartılması, kimi fırınların işine gelip kolay bir şekilde ekmek üretilmesini sağlarken, kimi fırınların da zararına olduğu da söyleniyor. Onlar daha fazla üretim yapamadıkları için de halen bile zarar ettiklerini öne sürüyorlar. Garip bir çelişki doğrusu...
Bir de, Bandırma gibi bir yerde 40 tane fırın var. Normal şartlarda, 10-15 fırının karşılayacağı ihtiyaç 40 tane fırın tarafından karşılanıyor. Eh, hiç kimse de kârlı olmayan bir işe girmeyeceğine göre, sırf bu sayıya bakarak fırıncılığın ne kadar kârlı bir iş olduğunu da rahatlıkla düşünebilirsiniz.
Haa, sakın hiç bir fırıncı çıkıp da beni yanlış yazmakla itham etmeye falan da kalkmasın. Bazen çıkıp da, “Biz kâr etmiyoruz, zarar ediyoruz!..” diyenler oluyor da çünkü...
Bir insanın zarar ettiği bir işte büyük bir inatla kalıp da, her yıl daha da zarar ettiği sizce mantıklı bir durum mu? Böylesine bir zarara Dünya Bankası dayanamaz!.. Kaldı ki zarar ettiğini öne süren Bandırmalı fırıncı nasıl dayanıyor?
Onun için, yıllarca ağızlarına sakız ettikleri “Zarar ediyoruz!..” bahanelerinden artık vazgeçsinler. Çünkü hiçbir inandırıcılığı falan da kalmadı. Fırın üstüne fırın açılırken böylesine mantıksız, böylesine anlamsız bir bahanenin arkasına sığınmak, sadece karşısındakini aptal yerine koymaktan başka bir anlam taşımaz.
Dediğimiz gibi bırakın kâr etmeyi, aşırı kâr etmeseler, hiç biri bu işi devam ettirmez. Bugün Bandırma’nın her köşesinde bir ekmek fırını, bir simitçi fırını, bir unlu mamuller fırını dolu, hepsini toplasanız yüz adeti rahatlıkla geçer...
Neyse, tabii bu onların sorunu... Ama kazığı yiyen de vatandaş ne yazık ki... Vahim tarafı ise vatandaşın yediği bu kazığın takipçisi konumunda olup da, vatandaşın rahatı, huzuru ve geçimi için çalıştığı iddiasında olan kamu kurum ve kuruluşları bu ülkede ne iş yapar, asıl merak konusu da burası!..
GIDA DENETİMİ RAMAZANDA DA SÜRECEK
Arkadaşlarımız Bandırma Belediye Başkan Yardımcısı Mehmet Aslaner ile Ramazan ayında belediyenin yapacağı etkinlikler hakkında bir görüşmede bulundular. Aslaner, gerekli bilgileri verdikten sonra, Ramazan ayı boyunca zabıtanın denetimlerinin süreceğini ısrarla söylemiş.
Yıllar yılı G.M. Yaşam Gazetesi olarak büyük bir ısrarla Bandırma’da gıda denetimlerinin yapılmadığını öne sürüp, yapılması için ilgili kişi, kurum ve kuruluşlarla çeşitli defalar görüşmelerde bulunduk. Doğruyu söylemek gerekirse, başarılı olamadık.
Dedik ya, vatandaş vurdum duymaz olunca, yöneticisi de kulağının üstüne yatıp uyumayı tercih ediyor. Bizde her zaman için vatandaş devletinin kulu ve kölesi olduğu için, devletin vatandaşına hizmet eden bir kurum olduğu asla ve kesinlikle hem akla gelmez, hem de kabul görmez.
Bu nedenle doğruyu söylemek gerekirse Başkan Yardımcısı Aslaner’in açıklamasına kuşku ile baktım.
İnşallah ben yanılırım ve mahçup olurum...