Filistin Sorunu…
Birinci Dünya Savaşı’nın ortasında İngiltere, Fransa ve Rusya Dışişleri Bakanları, Osmanlı’nın tasfiye edilmesinden sonra hangi bölgenin kimin idaresinde kalacağını kararlaştırdılar. Onların bu kararları da Dışişleri Bakanlarının soyadları ile Syke-Picot-Sazanov diye tarihe intikal etmiştir. Ne var ki Ekim 1917’de gerçekleşen Bolşevik İhtilali ile birlikte Rusya bu bölüşümde saf dışı kalmıştır. Rusya’dan boşalan yerin nasıl doldurulacağı ve Rusya’ya verilmesi kararlaştırılan payın yeniden taksim edilmesi de 1920 Sen Remo Konferansı ile sonuçlandırılmıştır. Böylece Mısır, Filistin, Hicaz ve Irak bölgelerinin İngiliz idaresinde kalması kesinleşmiştir.
Filistin’ın bu günleri aslında Aralık 1917’de başlamıştır. Önce İngiltere adına Dışişleri Bakanı Balfour deklarasyonu ile İngiltere’nin , “Yahudilere Filistin’de bir anavatan kurulmasının gereği” dünyaya ilan edilmiştir. Yılsonu itibarı ile Osmanlılar Filistin cephesinde yenilerek çekilmiştir. Böylece 1918’de Filistin’de başlayan İngiliz Manda idaresi 1948’e kadar otuz yıl sürmüştür. Bu süre içinde, adeta İsrail için gerekli bütün hazırlıklar tamamlanmıştır. Dünyanın dört bir yanından Yahudiler, İngilizlerin teşvikleri ve yardımları ile Filistin’e göç etmiştir. Böylece bir devletin hayatiyetinin devamı için gerekli görülebilecek oranda bir nüfus Filistin’de toplanmıştır.
1935’ten itibaren İngiliz işgali ve Manda idaresi altındaki Filistin’de Kudüs Müftüsü Hacı Emin El-Hüseyni öncülüğünde, İngilizlere ve onların himayesi altındaki Siyonistlere karşı mücadele başlamıştır.
Filistinlilerin bu mücadelesi ise diğer Arap ülkelerinde önemli etkilere yol açmıştır. 1922’de Mısır’ın, 1936’da ise Suriye’nin şeklen bağımsız olması, Filistin mücadelesinin adı geçen ülkelerdeki etkisini daha görünür kılmıştır. Bu dönemde oluşan Filistin sorunu Arap milliyetçiliğinin de ana unsurunu teşkil etmiştir.
Filistin’e akan Yahudi göçünün yol açtığı Arap Yahudi çatışmasını engelleyemeyen İngiltere, İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra Filistin’den çekilme kararı almıştır. 2 Nisan 1947’de Filistin Sorunu ilk defa İngiltere’nin teklifi ile Birleşmiş Milletler’in (BM) gündemine alınmıştır. Kısa bir süre sonra ise Mısır, Irak, Lübnan, Suudi Arabistan, Suriye, Lübnan BM’den “Filistin’in bağımsızlığı kararının alınmasını istemiştir. BM tarafından oluşturulan Filistin Komisyonunun 16 Haziran-24 Temmuz 1947 tarihleri arasında yaptığı çalışmaları Ağustos ayında ilan edildi.
Komisyon oy birliği ile Filistin’in bağımsızlığını kabul etmiştir ama, Kanada, Çekoslovakya, Guatemala, Hollanda gibi Filistin Komisyonu üyesi ülkelerin teklifleri, Filistin’in Araplar ve Yahudiler arasında paylaşılmasını, Kudüs’ün milletler arası bir statüye sahip olmasını savunmuştur. Hindistan, Yugoslavya, İran gibi Filistin Komisyonu üyesi olan ülkeler ise Filistin’de bir Arap, Yahudi federasyonu kurulmasını teklif etmiştir.
Yahudiler bu tekliflerden birincisini, Araplar ise ikincisini desteklemiştir. BM Genel Kurulu ise 27 Kasım 1947’de 10 çekimser, 13 aleyhte ve 33 lehte oyla Filistin’in Arap ve Yahudi diye iki ayrı devlet halinde bölünmesi kararını almıştır. İlginç olan aslında Filistin’in ikiye bölünmesi bir İngiliz projesi olduğu halde İngiltere’nin bu oylamada çekimser, Türkiye’nin ise Araplarla birlikte Filistin’in ikiye bölünmesine karşı oy kullanmasıdır. Arap ülkeleri 17 Aralık 1947’de Filistin’in Arap ve Yahudi diye ikiye bölünmesini engellemek için savaş kararı aldılar.
İngiltere Nisan 1948’den itibaren Filistin’deki kuvvetlerini geri çekmeye başladı. İngilizlerin çekilme işlemlerinden bir gün önce ise David Ben Gurion başkanlığında 14 Mayıs 1948 günü Tel-Aviv’de toplanan Yahudi Milli Kongresi İsrail Devleti’nin kuruluşunu ilan etmiştir.
15 Mayıs 1948’de ise Mısır, Ürdün, Suriye, Lübnan, Irak ile İsrail arasında birinci Arap-İsrail savaşı başlamıştır. Savaş başlayınca ABD ve İngiltere Filistin kıyılarını abluka altına alarak dışardan Filistin’e silah sevkıyatını engellerken Sovyetler Birliği de kurduğu hava köprüsü ile Çekoslovakya’dan Yahudilere hafif top ve otomatik silahlar sevk etmiştir. Savaş bir yıl sürdü ve İsrail gördüğü olağan üstü dış yardımların da katkısı ile beş Arap ülkesine karşı başarılı oldu.
Savaş boyunca Filstin’den bir milyonu aşkın Filistin’li Arap Filistin’den göç etmek zorunda kaldı. Böylece bir Filistin Mültecileri ve Filistin Sorunu ortaya çıkmış oldu. Savaşta en büyük yenilgiye en büyük Arap ülkesi Mısır uğramıştır. Bu yenilgi ile Mısır'daki Krallık idaresi gücünü önemli ölçüde kaybetmiştir. Cemal Abdünnasır liderliğinde askeri bir darbenin de zeminini hazırlamıştır. Bu yenilgi güçlü bir Arap milliyetçiliği duygusuna yol açmıştır.
1956’da, 1967’de, 1973’te İsrail komşu Arap ülkeleriyle yeniden savaşmıştır. Sonuncusu tartışmalı olmakla birlikte diğerlerinde savaşı kazanan taraf İsrail olmuştur. En büyük toprak işgalini ise 1967’de gerçekleştirmiştir. 1967 savaşında Kudüs’te İsrail tarafından işgal edilmiş 1980’de ise başkent ilan edilmiştir. Arap milliyetçiliğinin doğal önderi sayılan Abdünnasır’ın 1967’de İsrail karşısındaki utanç verici yenilgisi Arap dünyasındaki itibarını önemli ölçüde aşındırmıştır. Mısır içindeki Müslüman Kardeşler gibi İslami Muhalefeti kanlı bir şekilde tasfiye eden Nasır İsrail’e karşı hiç başarı elde edememiştir. Yenik ve ezik bir şekilde 1970’te ölmüştür.
1978’de İsrail ile Mısır arsında imzalanan Camp David antlaşmasından sonra Mısır, İsrail ile savaş dönemini kapatmıştır. Gerçi bu antlaşmayı yapan Cumhurbaşkanı Enver Sedat, üç yıl sonra 1981’de öldürülmüştür ama Mısır adı geçen anlaşmaya sadık kalmıştır. Dolayısı ile İsrail batı sınırındaki en büyük düşmanını barış yolu ile etkisiz hale getirmiştir.
Suriye 1936’da bağımsızlığından başlayarak sürekli askeri darbelere maruz kalmış 1970’te ise ülke nüfusunun % 10’una tekabül eden bir Nusayri azınlık diktası işbaşına gelmiştir. Çoğunluğa karşı uyguladığı acımasız kanlı diktası iledir ki Suriye’de iç barış yok olmuştur. İsrail’e karşı girdiği savaşlarda başarısız olduğu gibi Golan bölgesini de İsrail’e kaptırmıştır.
Lübnan büyük ölçüde dini ve mezhebi farklılıklarla malül bir halde İsrail’e karşı askeri bir seçenek olma halini tümüyle kaybetmişken, Ürdün ise, ülkede artan Filistinli mültecileri bir iç tehdit olarak görmüş ve İsrail’in en sadık dostları arasında yer almıştır.
1948’te neredeyse bütün Arap ülkeleri İsrail karşısına, Filistinlilerin yanında tek bir cephe olmuşken, günümüzde Filistin sorunundan uzak kalmaya özen göstermektedirler. Filistin Sorunu, bütün Arapların sorunu olmaktan çıkmıştır. Yalnızca bir Filistinlilerin sorunu haline dönüşmüştür. Hamas’ın ortaya çıkması ve Gazze’de seçimleri kazanarak iktidar olmasından sonra, Filistin’in Gazze ve Batı Şeria bölgelerinin idaresi de birbirinden kopmuştur. Batı Şeria’daki El-Fetih idaresi ile Gazze’de ki Hamas idaresi biri birine düşman durumuna gelmiştir. El-Fetih İsrail ile savaştan neredeyse vaz geçmiştir. Diplomasi yoluyla ancak İsrail’in verdikleri ile yetinen bir siyasete yönelmiştir. İsrail’in varlığını tanımayan Hamas yönetimindeki Gazze neredeyse her yıl İsrailin büyük bir saldırısı ile yeniden yıkılmakta binlerce can kaybı vermektedir. Adeta Filistin Sorunu yalnızca Gazze sorununa dönüşmüştür.
Gazze insan cinsinden hiçbir kimsenin rıza gösteremeyeceği bir saldırganlık ve abluka ile karadan, havadan ve denizden kuşatılmıştır. Dış dünya ile neredeyse bağlantısı bütünüyle kesilmiştir. Ama İsrail’e ve onun saldırganlığına teslim olmamıştır. İsrail vahşetine karşı inanılmaz direniş örneklerini ortaya koymuştur. Adeta bütün Arapların ve Müslümanların onurunu kurtarmıştır. Beş Arap ülkesini kısa sürede yenen ve barışa mecbur eden İsrail, yirmi aşan bir süreden beri Gazze’yi, Hamas’ı teslim alamamıştır. Sadece Müslüman olanlar değil bütün insanlık onuru, Gazze’ye, Hamas’a bu yönüyle çok şey borçludur.
AK Parti Hükümeti başlangıçta, çekingen ve ürkek bir tarzda Hamas’la kurduğu ilişkiyi giderek daha açık, daha geniş ve daha sağlam bir zeminde tutmayı başarmıştır. Aralık 1917’de Osmanlı ordusunun boşaltmasından sonra barışa, güvene, özgürlüğe hasret kalan Gazze’ye Türkiye Başbakanının gösterdiği cesur ve saygı değer ilginin daha kalıcı ve daha sonuç alıcı bir içeriğe dönüşmesi Türkiye’nin tarihten devr aldığı misyonunun doğal bir sonucudur.
1-Ali Sevim, Suriye-Filistin Selçuklu Devleti Tarihi, TTK Yayınları, Ankara, 1989
2-Adid Davişa, Arap Milliyetçiliği, Zaferden Umuda, Literatür Yayıncılık, 2004.
3-Albert Hourani, Çağdaş Arap Düşüncesi, İnsan Yayınları, 1994
4-A. J. Sherman, Mandate Days: British Lives in Palestine, 1918-1948 (Paperback), London, 2001.
5-A. L. Tibawi, A Modern History of Syria, Londra, 1969.
6-Bassam Tibi, Arab Nationalism: A Critical Inquiry, New York, 1990
7-Cengiz Çandar, Direnen Filistin, May Yayınları, İstanbul,1 976.
8-Edward Said, Yeni Bin Yılda Filistin Sorunu, Aram Yayınları, İstanbul,
9-Esat Temimi, İsrail’in Zevali, Risale Yayınları, İstanbul,
10-Fahir Armaoğlu, 20. Yüzyıl Siyasi Tarihi, Türkiye İş Bankası Yayınları, Ankara, 1993.
10-Faik Bulut, Filistin Rüyası; İsrail Zindanlarında Yedi Yıl, Berfin Yayınları, İstanbul, 1998.
11-Hüseyin Özdemir, Abdülhamid’in Filistin Çığlığı, Yitik Hazine Yayınları, İstanbul, 2010.
12-Ilan Pappe, Modern Filistin Tarihi, Phoenix Yayınevi, Ankara, 2007
13-Mete Çubukçu, Bizim Filistin, Metis Yayınları, İstanbul, 2004.
14-Mim Kemal Öke, Siyonizm’den Uygarlık Çatışmasına Filistin Sorunu, Ufuk Kitapları, İstanbul, 2002.
15-Murat Çulcu, Arşivi Kaybolan Savaş Sina-Filistin-Suriye Cephesi, Kastaş Yayınları, İstanbul, 2009.
16-Noam Chomsky, Kader Üçgeni: ABD, İsrail ve Filistinliler, İletişim Yayınları, İstanbul, 1993.
17-Zivi Elpelek , Filistin Ulusal Hareketinin Kurucusu Hacı Emin El-Hüseyni, (The Grand Müfti Haj Amin al-Hussaini), Çeviren: Dilek Şendil, İletişim Yayınları, İstanbul, 1999.
18-Ramazan Balcı, Filistin’de Son Türkler, İstanbul, 2008.
Remzi Baroud, My Father Was A Fredoom Fighter Gaza’s Untold Story, London 2001.
19-Ribhi Holloum, Belgelerle Filistin Dün Bugün Yarın, (Paelstine Through Documents), Alan Yayıncılık, İstanbul, 1989,
20-Roger Garaudy, İsrail Mitler ve Terör, Pınar Yayınları, İstanbul, 2005.
Selim Okuyan, Filistin’in Gölgesinde Abdülhamid ve Teodor Herzl, Selis Kitapları, İstanbul, 2008.
21-Seyyid Kutup, Yahudi ile Olan Savaşımız, Hikmet Neşriyat, İstanbul, 2007.
22-Yıldırım Boran, El-Fetih ve Hamas / Geçmişten Günümüze Filistin Direniş Hareketi, İstanbul, 2006.
23-Zeynep Güler, Süveyş’in Batısında Arap milliyetçiliği, Mısır ve Nasır, Yenihayat Kütüphanesi, 2004