FETÖ’nün Ana Dergisinin Adı Neden Sızıntı? Kadir Topbaş Paralelci mi?
En çok kaos ortamlarında at izi it izine
karışır… Kim kazanmışsa herkes kazananın yanındadır…
Kaybedenlerle işbirliği yapanlar, bizzat kaybedenler tu kaka, lanetli ilan edilirler…
Bugün tam da bu yapılıyor.
Herkes etrafında FETÖ adamı arıyor…
İşbirlikçileri arıyor…
Lanetli arıyor…
Herkes unutuyor daha düne kadar el üstünde tutuluyorlardı…
Daha düne kadar devletin en üst düzey kadrolarına bunların getirilmesi için çaba sarf ediliyordu.
Ordudaki adamları tasfiye edilmesin diye direniliyordu…
Ordudan atılan adamlarına belediyelerde iş veriliyordu.
Ordudaki muhafazakar subaylar denilerek bunlar korunmaya çalışılıyordu.
****
Cemaat 2001 yılına kadar Milli Görüşcüler’den uzak durdu…
Tabi rahmetli Erbakan bunlardan uzak durdu…
Cemaat Türkiye’de 1979 yılında ilk Sızıntı dergisi ile ortaya çıktılar…
Ve o yıldan itibaren devletin tüm kurumlarına sızacak elaman yetiştirmeye başladılar…
O çocuklar ilkokul ve ortaokul sonrasında 1986 yılında da orduya sızdılar…
O gün ilk okulda olan çocuklar bugün devletin tüm kademelerindeler…
2002 AK Parti iktidarı ile beraber emniyeti ele geçirdiler…
Devleti içeriden fethetme dönemleri, AK Parti ile Sızıntı’nın doruğuna tırmandılar…
Derginin adının neden Sızıntı olduğunu bugün daha iyi anlamak gerekiyor.
Gülenciler için kod gibi, Sızıntı…
AK Partililere sesleniyorum
Bunlar bugün devletin en üst kademelerine geldilerse, partinin en altından en üstüne kadar da katkıları olduğunu sakın ha unutmayalım…
Sürekli olarak 17-25 Aralık sonrasında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, FETÖ ile en üst düzeyde mücadele edilmesini söylerken partinin teşkilatlarındaki kimi isimler; ilçe başkanları, il başkanları, üst düzey parti yöneticileri, belediye başkanları, milletvekilleri ise seyrediyorlardı… Yürütülen mücadeleyi sekteye uğratıyorlardı.
Belediye başkanları FETÖ ile en üst düzeyde ilişki kuruyorlardı…
Sakın ha kıvırmasınlar…
Sakın ha bilmiyorduk demesinler…
Sakın ha haberimiz yoktur demesinler…
17-25 Aralık sonrasında hemen yanıbaşımızda AK Partili belediye başkanlarının bunların okullarına, yurtlarına yaptıkları yardımlar
ortada…
Hemen yanıbaşımızda 17-25 Aralık operasyonundan sonra açtıkları yurtlar duruyor…
Hem de tüm görkemiyle…
Hemen yanıbaşımızdaki kimi AK Partililerin bunların emniyet içerisindeki çeteleriyle yaptıkları işbirlikleri ortada duruyor…
Ancak buna rağmen at izinin, it izine karıştığı bir dönemdeyiz…
Herkesin birbirini cemaatin adamı diye suçlayacakları bir dönemdeyiz…
Aynen İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Dr. Kadir Topbaş’a darbe girişiminin ertesi gününden sonra yapılanlar gibi…
Topbaş’a da bu suçlamalar yapılıyor ya… Sıradan insanlar için neler yapılabileceğini de varın siz düşünün… Nasıl bir cadı avı başlatılacağını hayal edin… Yazık…
Topbaş, darbe akşamı neden Türkiye’de değildi!
Önceki akşam Başkan Topbaş’ı Beylikdüzü meydanında yaptığı Demokrasi Nöbeti’ndeki konuşmasında izledim… Ondan önce Beylikdüzü Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun yaptığı konuşmayı dinledim… Her ikisinin yaptığı konuşmanın altına imzamı atıyorum.
Başkan Topbaş, darbe akşamı Türkiye’de neden olmadığına yönelik üstü kapalı olarak yanıt veriyordu.
Bizzat Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan izin alarak BM’nin Sürdürülebilir Kalkınma Yüksek Düzeyli Siyasi Forumu’na ana konuşmacı olarak katıldığını açıklayan Topbaş şunları söylüyordu: “4 milyar vatandaşın yaşadığı belediye yönetimlerin en üst düzey birliği olan Birleşmiş Kentler ve Yerel Yönetimler Dünya Teşkilatı (UCLG) başkanlığını yapıyorum. Bu Türkiye için büyük bir onur, benim için de büyük bir onur…”
Kargaşa ve gerginlik darbelere neden olur
Başkan Topbaş, konuşmasında özellikle, yarınların beraber kurulması için çağrı yaparken, tam da yapılması gereken sağduyulu çağrı yapıyordu: “Ortaya çıkan bu güzelliği kısır çekişmelere kurban etmeyelim. Yarınlarımızı beraberce kuralım. Bütün gücümüzle vatan ve millet için ne yapabiliriz buna bakalım. İhtilaller ancak kargaşa ve gerginlik olan ülkelerde başarılı olur. Bu nedenle lütfen artık toplumumuzda kargaşa olmasın. Su uyur düşman uyumaz. Bu nedenle nöbete devam…”
Meydanda CHP’lilerin, MHP’lilerin, AK Partililerin birarada bulunmasıyla ilgili olarak şunları söylüyordu: “Şu gösterdiğimiz birlikteliği, siyasetçiler ne derse desin günlük yaşamımızda da devam ettirirsek bir daha kimse darbeye cesaret edemez. “Bu tip darbeler olmaz” diye geçmişte de çok söylendi. Bunun önüne geçecek tek güç milli irade. Halka rağmen hiçbir şey yapılamaz. İnşallah bu bir milat olur ve yeni ufuklar açar. Sen ben demeden hayırlı işler yapanın yanında durarak geleceğe birlikte yürüyeceğiz. İnşallah yarınlarımız çok daha güzel olacak.”
Başkan Kadir Topbaş’ın darbelerin gerginlik ortamlarından, birlik ve beraberliğin olmadığı koşullarda, toplumun kutuplaşmasıyla beraber darbe ortamlarının hazırlandığına dikkat çekmesi çok önemliydi. Ve inşallah bu gerçeğin herkes farkında olur da, yeniden kutuplaşan, gerginleşen bir Türkiye’ye geri dönüş yapmayız.
Son söz: Görülen o ki, Türkiye hızla büyük bir tarihsel uzlaşmaya doğru gidecek. Çünkü başka bir seçenek yok… Tarihsel uzlaşma olmaz ise, evrensel demokrasi, barış gerçekleşmez ise bizi 15 Temmuz’dan daha farklı bir tarihsel trajedi bekliyor.