FETÖ Diye Yazılır NATO Diye Okunur
FETÖ kelimesi sözlüklere 27 Nisan 1941'de girer ve mânâsı gün geçtikçe genişler.
İşte onlardan bazıları: Terörist, katil, alçak, hain, fırsatçı, tacizci, soyguncu, darbeci, işgalci, hırsız, karaktersiz, büyücü, hipnozcu, iblis, şeytan, hannas, cizvit, papaz, aileleri dağıtan, vatan haini, çocuk taciri, suikastçı, müfteri, münafık, haysiyet celladı, kabala, moon, gay, işbirlikçi, namussuz, fırıldak, takiyyeci, yalancı, satanist, Abdullah İbn-i Sebe, haysiyetsiz, kalleş, tapınakçı, mason, lağım, uzun kulak, mafya, sahtekâr, kalpazan, kalleş, idamlık, sütü bozuk, mütecaviz, PKK'lı, DHKP-C'li, gâvur, sahte mehdi, kan emici, vampir, isyankâr, küfürbaz, Hasan Sabbah, haşhaşi, bunak, tuzak, mayın, kanser, virüs, mikrop, ur, haçlı, ebter, NATO … diye genişlemeye devam ediyor.
Şaban Dişli ne zaman istifa edecek?
Malum, tutuklanan FETÖ'nün işgalci katil sürüsünden biri de Genelkurmay Başkanlığı Stratejik Dönüşüm Başkanı Tümgeneral Mehmet Dişli idi. Bu alçak, AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Şaban Dişli'nin kardeşiymiş.
Kimse Şaban Dişli'yi kardeşinin günahı ile suçlayamaz ama nezaket ve siyasi ahlak, Şaban Dişli'nin istifa etmesini gerektirir. Oysa o istifa etmeyeceğini ve görevinin başında olduğunu söyleyerek, "Cumhurbaşkanımızın emrindeyim, olmaya da devam edeceğim" diyor.
Cumhurbaşkanın emrine olmak için insanın illa genel başkan yardımcısı olması mı gerekir? Dişli bırakın “Kardeşim de olsa bu tür alçakları idam edin” demeyi, “Canı cehenneme, benim öyle bir kardeşim yok” bile diyemedi.
Dişli istifa etmiyorsa istifası istenmeli. Dişli'nin referans olarak işe aldırdığı kim varsa didik didik edilmeli. Eminim ki partinin içinde çeşitli kademelerde FETÖ'cü veya onlarla iş tutmuş pek çok takiyyeci, kripto var. Darbeden bir gün önce yurt dışına çıkan AK Partililer, darbe sürecinin ilk 3 saatinde ortalık görünmeyen AK Partililer ve belediye başkanları bir bir bulunmalı ve hesaba çekilmelidir. Taban ve millet, AK Parti'nin kendi içinde de temizlik yapmasını bekliyor.
15 Temmuz gecesi bakanlar neredeydi?
İşgalciler AK Parti'nin teslim olacağından çok eminlermiş. İçerideki kripto adamlarına “Işıkları açın ve direnmeyin” talimatı vermişler. Kim bu adamlar? Bunlar ne zaman temizlenecek?
Yine o gece ve o günden bu güne pek çok bakanı meydan ve ekranlarda göremedik. Süleyman Soylu, ne kadar yürekli ve soylu olduğunu gösterdi. Allah razı olsun.
Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, Efka Âlâ ve Nihat Zeybekçi de tıpkı Soylu gibiydiler. Enerji Bakanı zaten an be an Başkomutan'la birlikteydi. Ya diğerleri? Acaba ben mi göremedim diye sordum çevreye, gören yok? Millet soruyor bakanlara, o saatlerde neredeydiniz ve televizyonlara neden çıkmadınız?
Millet Kadir Topbaş'a kızgın
İBB'nin önünde millet kahramanca mücadele ederken ben de oradaydım. Bizim başımızın üstünden yağmur gibi kurşunlar geçerken tesadüfe bakın ki, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş, işgalden kısa bir süre önce ABD'ye gitmiş. Pek tabi “çok makul” nedenleri vardır. İşleri bitirip öyle dönmüş.
Millet, Tobaş'a kızgın. Son seçimlerde oy verdik nedeni belli. 17/25 Aralık olmamış olsaydı Fatih Belediye Başkanı gibi Kadir Topbaş da oldukça yabancı olduğu AK Partililer bile asla oy alamazdı.
En çok şehid verdiğimiz noktalardan biri olan İBB'nin önündeki nöbete katılmışsanız organizasyondaki maskaralığı görmüşsünüzdür. Sık sık Tobaş'ın heyecansız konuşma görüntülerini yayınlanıyorlar. Nedenini bilmiyoruz ama Saraçhane'den İBB önündeki yola alındı ekranlar ve yoldaki araçlar bile kaldırılmıyor. Zaten oraya pek gelen de yok.
İddia o ki, Topbaş Vadi İstanbul'u FETÖ'cü dünürü ile yapıyormuş. FETÖ'cülerle başka ortak işleri de varmış. Belediyeden üst düzey arkadaşlar belediyenin her yerinin FETÖ'cü kaynadığını söylüyor. Özellikle bilgi işlem servislerinin çok tehlike de olduğu iddiaları dolaşıyor.
Kadir Bey, Yunanistan'dan bir buçuk kat büyük bir şehrin belediyesinde bula bula 300 FETÖ'cü bulmuş. “Devamı gelecek” diyor, gelmesi için neyi bekliyor?
MİT'te sadece 100 kişi mi var?
MİT'imiz de bile 100 terörist varmış. Sadece bu kadar mı? Böyle olmadığını hepimiz biliyoruz. Burada iki sor ortaya çıkıyor?
Bir: Neden hepsi değil de sadece 100'ü?
İki: Özel bir kanunla yönetilen MİT bu teröristlerden kurtulmak için neden darbeyi bekledi?
Son olarak da MİT, Cumhurbaşkanı'nın etrafındaki kişiler hakkında yeterli ve doğru istihbarat yürütmüş ve yürütmekte midir?