Felsefe Nedir?
Aristoteles’in ünlü yapıtı “Metafizik”, “bütün insanlar doğal olarak bilmek isterler” cümlesiyle başlar. Yine Aristoteles’e göre, insanların duyularını kullanmaktan; örneğin görmekten, işitmekten duydukları zevk bunun en net kanıtıdır. Gerçekten de insanı insan yapan en önemli özelliklerden biri onun kendisini çevreleyen dünyayı, içinde yaşadığı toplumu, geçmişini ve bütün yanları ile bizzat kendisini tanımak ve bilmek istemesidir.
Şimdi bilgi, bilen varlıkla (felsefe dilinde özne veya süje ile) bilinmesi istenen veya bilinen varlık (felsefe dilinde nesne veya obje) arasındaki bir ilişkidir. Bu ilişkide bilinenin mi, yoksa bilenin mi ağır bastığı; bilginin imkânı veya imkânsızlığı, kaynağı, alanı, kapsamı, sınırları vb. türünden sorular felsefenin bilgi teorisi veya epistemoloji diye adlandırılan dalının özel konusunu oluşturur. (Bu konu, site içerisindeki diğer yazılarda geniş kapsamlı olarak ele alınmıştır.)
Felsefe de esas olarak bir tür bilgidir; ama özel bir tür bilgidir. Felsefenin ne tür bir bilgi olduğunu, felsefi bilginin özelliklerinin neler olduğunu anlamak için diğer belli başlı bilgi türlerinden söz etmek gerekir. Bu konuda ele alınacak bilgi türleri ise gündelik bilgi ve bilimsel bilgidir.
Gündelik Bilgi ve Sağduyu Bilgisi
Bunların en yaygın olanı ve hepimizin az çok bilgisine sahip olduğumuz bilgi türü; gündelik bilgi, sağduyu bilgisi veya eski deyimle “amiyane” bilgidir. Gündelik bilgi, adından da anlaşılacağı gibi insanların gündelik hayatlarında ve en sıradan deneyleri sonucunda elde etmiş oldukları “sıradan bilgidir.” Bu bilginin kaynağı, bütün insanların temelde aynı biyolojik yapıya ve benzer toplumsal koşullara sahip olmalarıdır. Mesela ister dahi, ister en sıradan insan olsun herkes yağmurun ıslattığını, ateşin yaktığını bilir; kırmızıyı kırmızı, sıcak şeyleri sıcak şeyler olarak adlandırır. Yine insan böyle bir bilgi sayesindedir ki yiyeceğin açlığı gidereceğini, ilkbaharın arkasından da yazın geleceğini bilir. Bu tür bir bilgi, bilinçli bir araştırma yöntemi sonucunda elde edilmiş olmayıp ister istemez, farkında olmaksızın kazanılır ve yapısı itibariyle de sistemsizdir. O yalnızca yaşama, duyularını kullanma, en ilkel türden deney sonucu ortaya çıkmıştır ve herhangi bilinçli bir yönteme dayanmaz.
Bilinçli yöntemler kullanarak gündelik bilgiyi veya sağduyu bilgisini aşan iki bilgi örneği ise bilimsel bilgi ve felsefi bilgiden söz edilebilir.
Felsefi Düşüncenin Özellikleri Nelerdir?
Felsefi düşünce eleştirel bir düşüncedir; yani kendisine veri olarak ele aldığı her türlü malzemeyi aklın eleştiri süzgecinden geçirir. Bu malzeme a) doğrudan doğruya kendisine yöneldiği varlık alanı tarafından kendisine sağlanabileceği gibi b) bundan daha sık rastlandığı üzere bu varlık alanları ile ilgili olarak başka entelektüel etkinlikler tarafından sağlanan malzeme olabilir. Örneğin felsefeci, doğrudan doğruya doğa, tarih, toplum üzerinde eleştirel bir bakış açısıyla düşünebileceği gibi kendi deneyleri, çeşitli bilimler tarafından bu varlık alanlarıyla ilgili olarak kendisine sağlanan veri malzeme üzerine de düşünebilir. Bu son özelliği ile felsefenin bilginin bilgisi veya refleksif bir düşünce faaliyeti olduğu söylenir. Refleksiyon, kendi üzerine dönme anlamına gelir. Burada zihin kendi üzerine dönerek sahip olduğu bilgiler üzerinde düşünür. Gerek empirik hayatın kendisi, gerek herhangi bir sanatın icrası veya bilimler bize bir dizi bilgi verirler. Felsefe, esas itibariyle işte bu bilgiler üzerinde düşünmek, onların temelini ve değerini yoklamak, soruşturmak faaliyetidir.
Felsefi düşüncenin bir diğer özelliği, bilimsel düşünce ile ortak olarak paylaştığı kavram ve soyutlamalar kullanması ve bunların yardımıyla ilkeler ve yasalar ortaya atmasıdır. Bunu da felsefenin genelleyici veya ortak sonuçlara varmak isteyici
Felsefenin Analitik ve Sentetik İşlevi
Felsefi düşüncenin bir diğer özelliği, onun çözümleyici (analitik) ve kurucu (sentetik) işlevidir. Felsefi düşüncenin analitik işlevi denilince kastedilen, yukarıda da kısmen işaret ettiğimiz gibi filozofun kendisinin de içinde bulunduğu ve bir parçasını teşkil ettiği dünyayı anlamak ve kavramak için kendisine sunulan her türlü bilgi, deney, algı ve sezgi sonuçlarından oluşan malzemeyi kendi bilgi, deney, algı ve sezgi yeteneklerine göre yeniden düşünmesi, analiz etmesi, aydınlığa kavuşturması işlevidir; ancak filozof yalnızca bununla yetinmez, dünyayı parçalanmış ve parçalarına ayrılmış bir halde bırakmaz; buna paralel olan bir diğer düşünme fiili ile bu üzerinde düşünülmüş, çözümlenmiş ve aydınlığa kavuşturulmuş malzemeden veya verilerden hareketle dünyayı yeniden inşa eder, kurar, bir birlik ve bütünlüğe kavuşturur. Buna felsefenin sentetik veya sistemleştirici işlevi adı verilir. Böylece sofistler, Hume, Viyana çevresine ait bazı filozofların felsefesi daha ziyade analitik denebilecek işlevi alanında temayüz etmelerine karşılık Platon, Aristoteles, İbn-i Sina, Hegel gibi filozoflar kendi paylarına dünyayı, bütün parçalarıyla uyumlu bir bütünlük arz eden bir yapı olarak yeniden kuran sistemci filozoflar olarak kabul edilebilirler.
Felsefe ve Değerler; Bilgelik Sevgisi Olarak Felsefe
Felsefi düşüncenin bilimden farklı olan en önemli başka bir özelliği bilimin yalnızca olgularla ilgilenmesine karşılık felsefenin olguların yanında aynı zamanda değerler, anlamlar ve idealler ve erekler diye adlandırılan bir varlık türünü veya bunları içine alan bir varlık alanını kendisine konu etmesidir.
Felsefe değiminin kök anlamında işaret edildiği gibi felsefe bilgisinin (Yunanca episteme) veya bilgeliğin (Yunanca sophia) kendisi, ona sahip olma iddiası değil bilginin; ama bundan daha çok daha özel olarak bilgeliğin (Arapçası hikmet) sevgisidir.
Bilgelik veya hikmet bilgiden farklı çok daha iddialı ve çok daha zengin bir kavramdır. Bilgelik en basit anlamıyla insan hayatının anlamı ve değerine ilişkin derin bilgidir. Bilgelik, Sokrates’in, uğruna ölümü göze aldığı bilgidir.
Felsefenin Belli Başlı Disiplinleri
Sitemizde ele alacağımız belli başlı felsefe disiplinlerini ve bunların özel ilgi alanları ve problemlerini de burada saymış olacağız.
Bunlar sırasıyla; bilgi teorisi veya bilgi felsefesi, bilim felsefesi, varlık felsefesi veya ontoloji, sonra sırasıyla birer değer felsefesi disiplini olarak ele alınması gereken ahlâk felsefesi, siyaset felsefesi, sanat felsefesi veya estetik ve sonuç olarak da din felsefesi disiplinleri veya dallarıdır.
Bu arada yukarıda sayılan disiplinlerden başka disiplinlerin, örneğin hukuk felsefesi, dil felsefesi, toplum felsefesi gibi disiplinlerin de felsefenin belli başlı disiplinleri içinde yer aldığını belirtelim.
Felsefe-Bilim İlişkisi
Felsefe bilimle çeşitli ortak özellikler paylaşır:
a) Her ikisi de genel olarak akıl adına konuşurlar ve kendilerini akla dayanan gerçeklerle haklı kılmaya çalışırlar,
b) Her ikisi de kavram ve soyutlamalar kullanarak ilke ve yasalara varmak isterler, genellemeler yaparlar.
Öte yandan onlar arasındaki farklılıkları da şu genel başlıklar altında toplamak mümkündür:
1) Bilimin kavram ve soyutlamaları felsefeninkilere göre daha az geneldir ve özel alanları konu alır,
2) Felsefenin hem olguları hem de değerleri ele almasına karşılık bilim ancak olgularla veya ancak bir olgu olarak değerlerle ilgilenir (insan bilimleri veya sosyal bilimler); değerler, anlamlar, idealler, erekler böyle olmaları bakımından bilimin konusu olmazlar. Daha basit bir değişle bilim ele aldığı konular üzerinde iyi, kötü, doğru, yanlış, haklı, haksız vb. türünden değer hükümleri veremez, onlara erekler, idealler, anlamlar yükleyemez,
3) Bilimin önermelerinin doğrulanabilmelerine (tahkik edilme, verification) karşılık felsefenin önermeleri dar anlamda doğrulanamazlar. Bilime dayanarak hesaplamalar yapıp öndeyilerde (prediction) bulunma imkânına sahip olmamıza karşılık felsefede böyle bir şey söz konusu değildir,
4) Bilimsel araştırma ve buluşlar yapma yöntem ve usullerin belli ve öğretilebilir olmalarına karşılık felsefenin filozof tarafından bile üzerinde uzlaşılan belli ve standart bir araştırma, düşünme yöntemi belli değildir. Değim yerindeyse her filozofun kendine has bir felsefe yapma yöntemi vardır. Bu durum Kant’ın “felsefe değil, felsefe yapmak öğrenilebilir” yönündeki ünlü sözünün doğru olmakla birlikte felsefe yapmayı öğrenmenin, bilim yapmayı öğrenmekten çok daha zor olduğu konusunda bizi uyarmalıdır,
5) Bilime dayanarak bilimin uygulaması olan teknolojiler yaratabilmesine karşılık felsefede yine böyle bir imkân mevcut değildir. Felsefe bir düşünme (nazar, theoria) ve eylemdir (amel, praksis), bir yapma, meydana getirme (sanat, tekhne) değildir. Dolayısıyla ondan bilimden olduğu gibi bir tekniğin, teknolojinin, sanatın, sanayinin çıkması mümkün değildir.
Sonuç olarak felsefe bilim değildir ve felsefede bilimde olduğundan daha büyük ölçüde “yaratıcı zeka”ya, bilgi birikimine, seziş ve duyuşlara ihtiyaç olduğundan söz edilebilir.
Felsefenin Yararı Nedir?
Felsefenin yararı veya gerekliliği onun toplumsal-kültürel işlevi ve felsefenin tarihsel gelişimi ile ilgili olarak birkaç şey söylemek gerekir. Mongolfier kardeşler icat etmiş oldukları balonla ilk uçuşlarını yapmak istedikleri sırada gösteriyi izlemek için meydanda toplanan seyirciler arasından biri yanında bulunan tonton tavırlı, yaşlı, saygıdeğer bir baya dönerek biraz saf bir tavırla şu soruyu sorar: “İyi de bu ne işe yarıyor bayım?” Sözü edilen yaşlı bay – ki o sıralarda Fransa’yı ziyaret etmekte olan ünlü Amerikalı bilgin ve siyaset adamı Benjamin Franklin’dir – aynı ölçüde hoşgölürü bir şekilde gülümseyerek şu cevabı verir: “Yeni doğmuş bir bebek ne işe yarar bayım?”
Kanımızca bu cevap, felsefenin ve aslında daha genel olarak diğer temel kültürel etkinliklerin son tahlilde ne işe yaradıkları sorusuna verilebilecek en güzel ve en anlamlı cevaptır. Konuya bir işe yaramak açısından baktığımızda en çok işe yaradığı düşünülen bazı etkinliklerimizin bir işe yaramadığını da görebiliriz. Örneğin bilim bile çoğu kez bir işe yaramaz.
Felsefe; insanı insan yapan ve bir hiç olmaktan kurtaran araştırma ruhunun, anlamlandırma, yorumlama ve değerlendirme etkinliğinin, önemli sorular sorma ve onlara ciddi olarak cevaplar arama özelliğinin, erdemli olma ve mutlu yaşama talebinin, kısacası bilgeliğe ulaşma özleminin en hakiki ifadesidir
- Felsefe Kelimesi Ne Anlama Gelmektedir?
Felsefe kelimesi Yunanca “philo” (sevgi) ve “sophia” (bilgelik) kelimelerinin yan yana gelmesiyle oluşmaktadır. Philosophia, bilgelik sevgisi demektir. Genel manada “bilgiyi sevmek, bilginin peşinden koşmak” anlamını taşımaktadır.
- Felsefe sadece, “bilgiyi sevmek” midir?
İnsan, doğası gereği yargılayan, sorgulayan, tartışan bir varlıktır. Bu sebeple de insanın öğrenmek istediğin birçok konu vardır. İşte filozoflar da bu türden şeyler düşünmektedirler. Peki bu “Filozof” diye adlandırılan kişilerin normal insandan farkları var mıdır, varsa da bunlar nelerdir? Filozofların normal düşünce sürecindeki insandan tabî ki farkları vardır ve bu farklar; onların derinlemesine, tutarlı, belirli tabanlara oturtulmuş ve sistematize edilmiş düşünmelerinden kaynaklanmaktadır.
- Felsefe, insanoğlunun yaşamını anlamlandırabilmek için düşünsel bir çaba harcaması mıdır?
Bu sorunun cevabına şüphe duymadan “evet” diyebiliriz. Filozoflar da diğer insanlar gibi öğrenmeye çalışırlar. Bilgi, onlar için ulaşılması gereken bir “şey”dir. İşte filozoflar, bu bilgiye ulaşabilmek için sorular sorarlar. Platon: “Felsefe; doğruyu bulma yolunda, düşünsel bir çalışmadır.” derken de yine düşünme ve sorgulama üzerine bir vurgu yapmaktadır.
Filozoflar sadece bilgi peşinde koşmamaktadırlar. Onlar, edindikleri bilgiler ışığında kendilerine bir ahlâk anlayışı, dünya görüşü ve tamamen bir yaşam biçimi çizmektedirler. Mesela dünyayı “idea”lardan oluşmuş (idea; “düşünceler ve bu düşüncelerin görünüşleri” olarak tanımlanabilir.) bir yapı olarak algılayan bir felsefe öğretisi, yaşama ilişkin tüm yargılarını da ona göre oluşturmuş demektir.
Sizler de çevrenizde var olanları sorgulayıcı bir bakış ve düşünme tarzı ile ele alınız. Neyin, neden o şekilde olduğunu anlamaya çalışınız.
Düşünmekten, sorgulamaktan korkmayınız.
Sokrates: “sorgulanmamış bir hayat, yaşanmaya değer değildir.
Sitemizdeki “felsefe dersleri”nin amacı; sizleri sıkmadan, felsefeyi öz olarak sizlere aktarmaya çalışmaktır. Lütfen bu bölümümüz hakkındaki görüş, öneri, eleştiri vb. düşüncelerinizi bizlerle paylaşınız.
Her zaman sorgulanmaya, eleştirilmeye, değerlendirmeye ve değerlendirilmeye açık bir yapımız olduğunu belirtmek isteriz.
- Peki düşünce adamları – filozoflar – felsefe hakkında neler söylemekte, felsefeyi nasıl tanımlamaktadırlar?
Karl Jaspers: “Felsefe yapmak ölmeyi öğrenmektir.”
Sokrates: “Felsefe, neleri bilmediğini bilmektir.”
Platon: “Doğruyu bulma yolunda, düşünsel (idealist) bir çalışmadır.”
Aristotales: “İlkeler ya da ilk nedenler bilimidir felsefe.”
Epikuros: “Mutlu bir yaşam sağlamak için, tutarlı eylemsel bir sistemdir.”
Augustinus: “Felsefe tanrıyı bilmektir ve gerçek felsefeyle, gerçek din özdeştir.”
Anselmus: “İnanılanı anlamaya çalışmaktır.”
Abaelardus: “İnanılanın inanılmaya değer olup olmadığını araştırmaktır.”
A. Thomas: “Tanrıdır konusu, tanrının tanıtlanmasıdır.”
Campanella: “Eleştiridir.”
F. Bacon: “Deney ve gözleme dayanan bilimsel veriler üzerinde düşünmektir.”
T. Hobbes: “Felsefe yapmak doğru düşünmektir.”
Descartes: “Felsefe bir bilimdir ve geometrik yöntemi metafiziğe uygulamak gerekir, felsefeyi kesin bir bilim yapmak için.”
Spinoza: “Felsefe, genelleştirilmiş bir matematiktir.”
Leibniz: “Gerçekte doğru olanı algılamaktır. Felsefe göklerden yere inerek, beş duyuyla kavranan konularla ilgilenmelidir.”
Locke: “Bütün düşüncelerimizin duyumlarımız ile gerçek alemden geldiğini kanıtlamaktır.”
Condillac: “Felsefe duyumların bilgisidir.”
Hume: “İnsan zihninin mahiyetini incelemektir.”
… ve sonuç olarak; felsefe, yaşamın her köşesinde varlığını sürdürmektedir.
Hatta felsefe, yaşamın kendisidir.