Sabih Kanadoğlu’nun 367 icadı, Sezer gibi bir kâbusun işgalini birkaç ay daha uzatsa da, anayasanın değiştirilmesi gibi hayırlı bir netice meydana getirdi.
Bu sayede halk ilk kez devlet başkanını kendisi seçecek. Bu da farklı bir deneyim. Dolayısıyla da ilk kez gerçek manada seçilmiş bir Cumhurbaşkanımız olacak.
Demek ki, halkın Cumhurbaşkanı’nı seçebilmesi için bir yüz yıl daha beklemek gerekiyormuş. Bunda da vardır bir hayır!
Ülke olarak 100 gün sonra seçeceğimiz ilk Cumhurbaşkanının hepsinden farklı olacak olması, hem ülke için bir milat olacak, hem de onu oldukça güçlü kılacak.
Çankaya tarihine baktığımızda, 12. Cumhurbaşkanı’nı seçeceğimiz gibi bir durum söz konusu olsa da, gerçek hiç de böyle değil. Aksine 10 Ağustos’ta yapılacak olan seçimde 12. Cumhurbaşkanı’nı değil, 1. Cumhurbaşkanı’nı seçeceğiz.
Ebedi Şef’le başlayıp, ‘Milli Şef’le devam eden süreçte sistem, tasarımcılarınca yönetilmekteydi. Menderes iktidarında küçük çaplı da olsa değişim, korkularını büyüttü.
Art arda gelen darbe ve muhtıra dönemlerinde yapılan düzenlemeler, sisteme açık ve gizli yeni şalterlerin eklenmesine yol açtı. Süregelen vesayet, ülkeye ve topluma patinajlar yaptırıp durdu.
Halk ne Ebedi Şef’i, ne de yerine gelen Milli Şef’i seçmemişti. Buna rağmen diledikleri hemen her şeyi yapabilecek kadar güçlü ve etkindiler. İktidarlarında, paralara resimlerini dahi koydurdular.
Ebedi Şef’in kulu Bayar’ın görevi, Milli Şef’le mücadele etmek ve Ebedi Şef’in yerini sağlama almaktı. Başardı da…
Gürsel, Sunay, Korutürk, Evren darbeyle gelmiş, toplumla ilişkisi olmayan sözde Cumhurbaşkanıydılar.
Darbeciler bir yana, şüphesiz bu ülkenin başına gelebilecek en büyük talihsizlik Demirel ve Sezer’di. Sözde mukaddesatçı Demirel’in devri iktidarında, halk sokaklarda ‘Çankaya’nın şişmanı İslam’ın düşmanı’ diye bağırmak zorunda kalacaktı.
Demirel’in, onlardan çok çektiği zannedilen darbecilerle aynı safta olduğunu herkes açık seçik görecekti.
Bu ülkenin, karısını döven ve kendisini oraya tayin eden Başbakan’a küfredercesine anayasa fırlatan Sezer gibi birisi tarafından idare edildiğini görmekse kâbus gibiydi. Doğrusu o günlerde bu ülkede olduğumu başkası söylese inanmak istemezdim...
Halkın sevgisini kazanmış bir lider olan Özal’ın kısa süren köşk hayatının, o dönemin şartları nedeniyle yeterince etkin olabildiğini söyleyemeyiz. Özal’ın kendini bu hapisten kurtarma planı ise hayatına mâl olmuştu.
Gül’ün hayli sakin geçen köşk hayatı, hem Erdoğan gibi güçlü bir liderin gölgesinde kalmasına yol açmış, hem de ülkeyi 1. Cumhurbaşkanı’na hazırlamak olmuştur.
Bu Cumhurbaşkanının, yani halk tarafından seçilen 1. Cumhurbaşkanının, Recep Tayyip Erdoğan olacağı yüzde 99 oranında belli.
Erdoğan’ın geçtiğimiz hafta gündem değiştirmek için yaptığı ‘ters köşe’ açıklaması, kimilerini başkaca senaryolar yapmaya itti.
Erdoğan’ın bu akıllıca çıkışını; hem gündem değiştirmeye, hem de heveslerini gizleyenleri açık etmeye matuf bir hamle olarak görmek gerek.
Başbakan’ın Çankaya’ya çıkışının, Özal’da olduğu gibi ‘hapis’ olarak değerlendirilmesi de isabetli bir yorum değil.
Zira ne 1990’ların karanlık günlerini yaşıyoruz, ne söz konusu parti ANAP! Yeni Cumhurbaşkanın halk tarafından seçilmesi, onu oldukça güçlü kılacağından, önce fiili, sonra da ciddi bir sistem değişimine neden olacak.
Üzerinde çalışılmakta olan yeni seçim sistemi, yepyeni bir aritmetik yapı ortaya çıkaracak. Bu düzenlemeyi, 2016’da anayasa değişikliği izleyecek. Ardından ise fiili başkanlık sistemi resmiyet kazanacak.
Muhtemeldir ki, Fransa tipi bir Başkanlıkla tanışacağız! Bu değişiklikte bize, Erdoğan’ın 2024’e kadar iktidarda kalacağını gösterir.
ANAP ve DYP tecrübesi ister istemez, Başbakan ve Ak Parti Genel Başkanının kim olacağı sorularını gündeme getiriyor. Şayet Erdoğan 1. Cumhurbaşkanı olacak ise –ki olacak- öyleyse bütün bunlar tâli mesele.
Yine de biz, kimlerin Başbakan ve Parti Başkanı olacağı konusundaki en güçlü ihtimali kayda geçelim. Seçim sürecinde Ak Parti için genel kurul söz konusu olamayacağına göre, Mehmet Ali Şahin ilk Genel Kurul’a kadar Genel Başkan olacaktır.
Bu arada Parti’nin en güçlü dört aktörü; Erdoğan, Gül, Arınç ve Şener idi. Şener kendi kendini imha etti. Gül, Başbakan ve Cumhurbaşkanı olarak devletin zirvesine yükseldi.
Başbakan Erdoğan’da, yeni Cumhurbaşkanı olduğuna göre, geriye sadece Arınç kalıyor. Sonrasında Arınç’a Başbakanlık yolunun açılacak olmasını tahmin etmek zor değil.Bu sayede hem Bülent Arınç taltif edilmiş, hem de süreç kazasız belasız atlatılmış olacak.
Üç dönem kuralı -muhtemelen- devam edeceği için, Davutoğlu’da yeni dönemde Başbakan olarak karşımıza çıkabilir. Başbakan ve parti başkanı kim olursa olsun, neticede tıpkı Türkiye gibi, kabineyi de, partiyi de yine Erdoğan şekillendirecek.