Fazıl Say Tartışmaları
Son günlerde hararetle takip ettiğimiz bir konu oldu Fazıl Say’ın açıklamaları ve hakkında yazılanlar. Tüm bu polemikler devam ederken Fazıl Say bir televizyon programına çıkıp tam bir sanatçı duruşuyla açıkça, korkusuzca ve samimiyetle açıklamalarda bulundu, polemikler tavan yaptı. Bu yazımda Fazıl Say haklı mı? haksız mı? açıklamasında bulunmayacağım. Bu sorunun yanıtı gayet açıktır.Fazıl Say hepimizin kaygılarını dile getirmiştir. Sorun bu tartışmaların yapıldığı platformdur.
Fazıl Say bu ülkenin yetiştirdiği dünyada müzik konusunda çok ta haklı bir üne sahip, müziğin bilim kısmıyla uğraşan yani; çok zorlu ve uzun bir eğitim sürecinden geçmiş, müziği A’dan Z’ye öğrenmiş, dünyanın çeşitli yerlerinde bu alanda 20’den fazla ödül almış, dünyanın en önemli sahnelerinde yılda ortalama 120 konser veren, uluslararası platformda en önemli otoritelerden övgüler alan bir sanatçıdır. Ayrıca Fazıl Say önemli bir piyanist olmakla beraber müziği çok iyi öğrenmiş bir sanatçı olarak bestecilik üzerine de çalışmış ve bu alanda da üretimler yapmıştır/yapmaktadır. Daha fazla bilgi için web sayfasına bakılabilir.
Şimdi durum ve hal bu iken; bu alanda hiçbir birikimi olmayan bir takım kişiler Fazıl Say’a cevap vermektedirler.
Bırakın teknik donanımı, bir müzik izleyicisi bilinci bile olmayan bir medya programcısı ki; bilinçli müzik dinleyicisi olmak bile bir birikim ve süreç gerektirir, teknik konularda Say’ın karşısında fikir yürütmektedir. Bu durumu biraz açarsak, okul ortamında temel düzeyde tarih dersi almış biri, ünlü tarihçimiz Prof. Halil İnalcık’ın karşına geçip tarih konusunda fikir yürütmeye kalkarsa bunun adı ukalalık olur. Ya da yine okul sürecinde resim derslerinde temel düzeyde resim çalışmaları veya patates baskı çalışmış biri ressam Bedri Baykam’ın karşına çıkıp resim ile ilgili teknik konuları konuşmaya kalkarsa da durum aynıdır. Yani bu düzeyde bir insanla konuşabilmeniz için onun kadar donanımlı olmanız gerekir ya da programcı olarak ancak soru sorabilirsiniz, sizi ve toplumu aydınlatmasını isteyebilirisiniz. Ancak bizim medya çalışanlarımızın bazılarının entellektüel düzeyleri o kadar düşüktür ki ya da bazı güçlere hizmet etmektedirler ki; bu sınırı ayarlayamamaktadırlar.
Oysa ki Fazıl Say bir olgudan bahsetmektedir. Durumu herkesin iyi okuması lazım. Uzun yıllar arabesk dinleyen bir toplumun geldiği “arabesk yaşamdan” bahsetmektedir. Ve biz hepimiz son yıllarda durumun bu olduğunu açıkça gözlemekte ve kaygılanmaktayız. Fazıl bey’in yaptığı, bu kaygıları taşıyanların sözcüsü olmaktır. Son yıllarda yapılan dizi filmlerin konularını düşünelim, “biri bizi gözetliyor” türünden programları, “popstar” tarzı yarışmaları düşünelim; bu programlardaki sözüm ona jürilerin adaylara reyting uğrana yaptığı sanal saldırıları, adayların milyonlar önünde ağlamaları, fonda acıklı bir müzik, ne hazin bir tablo…ve toplum bunu istiyor diye rant uğruna bu programların kopyaları…bu arabesk bir yaşam değil de nedir? Ya medya programcılarının gerçek sanatçıları bir yana bırakıp bu konuda hiç emeği ve donanımı olmayan insanlara “sanatçı” payesini vermesini ve onları yüceltmelerine ne demeli? Bu toplumu kandırmaktan başka ne ile adlandırılabilir? Son yıllarda devlet televizyonunda bile ciddi bir Türk Sanat Müziği ve Türk Halk Müziği programı ve sanatçılarını izleyemez olduk. Peki bizim bu kadar güzel ve zengin etnik müziğimiz varken bu arabesk hayranlığı ve yüceltilmesi de neyin nesi oluyor? Tabi ki kimse kimseye şu müziği dinleyin, bu müziği dinleyin diyemez ancak; bizim güzel etnik müziklerimizi ve dünya müziklerini bu kadar iter yaşamdan uzaklaştırır, arabesk’i sürekli yüceltir ve insanlara tek tip şeyler sunarsanız, sonuçta kendi kendinizi kandırarak “halk bunu istiyor” demekten başka bir şansınız kalmaz.
Şimdi yaşamda tablo bu iken; bir sanatçı çıkıp kaygıları dile getiriyor ve ortalık karışıyor. Karışma ise birikimsizlikten, donanımsızlıktan kaynaklanıyor. Fazıl Say’ı programına davet edip müzik konusunda görüşlerini almak isteyen bir programcının da; madem ki konu müzik, bu konuda minimum düzeyde birikimli olmalı, karşısındaki kişi bir konunun uzmanıysa dinlemeyi bilmeli ve sadece bilgi aktarımına hizmet etmelidir.
SAY’ın müzik konusunda uzman olduğu dünya’da kanıtlanmış iken, gereksiz polemiklere girip, bazı şeylere hizmet etmek yerine; ne dediğine, neye dikkat çekmek istediğine, bu konudaki haklı sebeplerine bakmak ve anlamaya çalışmak gerekir. Yine de anlayamıyorsanız! bu düzeyde bir programcı iseniz! yine SAY düzeyinde başka sanatçılar davet edip açık oturumlar yapabilir tartışmayı daha geniş bir uzman platformunda ele alabilirsiniz.
Sonuç olarak SAY, yaşamımızdaki sosyal bir olgudan bahsetmektedir ve bu gerçektir. Uzman birinin ortaya koymaya çalıştığı sorunu anlamaya çalışmak herkesin sorumluluğudur.
Sayın: Cansevil TEBİŞ
Eylül 14th, 2010 at 10:34Çok güzel bir yazıydı... Bencede Türkiye'nin gelmiş geçmiş en iyi piyano virtuozu . Özellikle bach ve gershwin yorumlarıyla dünya çapında meşhur. Muzik ve kültür olayını aşmış fazlasıyla deha insan .
Ve yurt dışına gidip klasik icraatlarla paraları kazanıp istifleyeceğine sanatının ilhamını ülkesinin insanından ve kültüründen alan, yaratıcı, isyankar, oldukça disiplinli müzik ustası...
Saygılar...
türkiye kültürünü yansıtmadığını düşünüyorum bir tabakaya hitap etme tarzınızı beğendiğimi söylemem
Ağustos 5th, 2011 at 13:26