Faizsiz Tahviller ve Türkiye
Faizsiz tahviller’in Türkiye ile İslami Finans merkezleri açısından önemi her geçen gün artmakta ve karşılıklı işbirliği de her geçen gün yükselmekte.
Avrupa’nın Tiyatrosu, bu sefer sahnede “Roma da umutsuz aşk” mı var?
Türkiye faizsiz tahvilin merkezi olur mu?
Geçtiğimiz hafta bir katılım bankası 550 Milyon USD tutarında SUKUK (Katılım Bankası tahvili – İslami tahvil) ihracı gerçekleştirdi. % 70’i yurtdışından ve özellikle Ortadoğu ve Körfez bölgesinden gelen taleple gerçekleşen ihraç da ciddi başarı sağlandı. Yüzde 5,875 getiri ile ciddi bir getiri vaat eden bu tahviller hızlıca satıldı. Sene sonuna kadar 2 ayrı Katılım bankasının öncülüğünde 500-600 Milyon USD’lik daha SUKUK ihracı gerçekleşmesi bekleniyor. Çeşitli uzmanlar Körfez bölgesinden ciddi talep olduğunu özellikle Türkiye kökenli ihraçlara ciddi taleplerin gelebileceğini ifade ediyorlar.
Şahsi görüşüm alternatif bulamayana körfez sermayesi ciddi enstrümanlar geliştiren Türkiye Katılım bankacılığı ve İslami Finans ürünlerine ciddi talepte bulunacaktır. Gelir ortaklığı senetlerinin daha da çeşitlendirilmesi ile kamuya ciddi kaynak sağlanabileceği gibi kira sertifikalı özel sektör enstrümanları da ciddi talep görmesini bekliyorum.
Şu anda 2 Milyar TL’lik Gelir Ortaklığı Senedi pazarı olan Türkiye'de hazinenin en kısa sürede ve pratik formüllerle bu alanda yeni ihraçlar organize etmelidir. Yakında bildiğim sadece bir özeli yatırımcı 1.1 Milyar USD ihraçlara talepte bulunabilecekken bir çok İslami Finans yatırımcısının sırada beklediğini bilmek için uzman olmaya gerek yok. Türkiye özellikle bu konuda yeni enstrümanlar ve alanlar vaat etmeli bu tarz yatırımcıyı çekecek piyasa oluşturmalıdır. Bunun yanında geniş çaplı özel sektör kuruluşlarını da bu alana ilgi göstermesi gerekir. Büyük sanayi kompleksleri ve gayrimenkul yatırımcıların bu alanca çabalaması daha uygun olur.
Örnek vermek gerekirse; Türkiye'de yerleşik GYO’ın uzun vadeli finansman sorunlarını bu yöntemlerle çözmesi çok kolay olacaktır. Bir çok gayrimenkul projesi geliştirmeye çalışan kuruluşların bu projelerini 5-10 yıllık finansmanlarını bu şekilde karşılıklı kar payı sistemi ile sağlayabilir.
Bunun yanında da sukuk ve gelir ortaklığı senetlerinin ikinci el piyasasının olması gerekliliği de bu alanda ihraç yapmak kadar önemli. Özellikle Kamu Gelir Ortaklığı senetlerinde ikincil piyasa işlemleri yapılamamakta. Bu alanda bazı kuruluşlara piyasa yapıcılığı görevi verilmesi doğur olacaktır. Piyasa yapıcılığı gelişirse her kişi ve kurum burada kısa vadeli alım satımlara yönelir ve derinlik sağlanır.
İstanbul finans merkezinin en önemli gereklerinden biri de yerine gelmiş olur. Çok geride kaldığımız Sukuk ve Gelir ortaklığı senedi hacimlerinde umarım istenen düzeye en kısa sürede çıkarız.
Avrupa ayıplarının cezasını Yunanistan dan çıkarıyor.
Yunanistan'da Papandreu’nun manevraları geçen hafta finansal piyasalara damgasını vurdu. Referandum kararı piyasalar açısından beklenen bir durum değildi. İhtimal olarak vardı ama hiç de önemsenecek düzeyde değildi. Ta ki Yunanistan başbakanı bunu resmen açıklayıp bu konuda faaliyete başlanmasına kadar. Bu kararın ardından AB liderleri Merkel ve Sarkozy referandum kararından 2 gün önce yunanlılara ne yapmaları gerektiğini büyük bir kibirlilikle anlatırken aniden ne oluyoruz dumuruna uğradılar. Hızlıca titre ve kendine gel ne yapmaya çalışıyorsun” edası ile diklendiler. Eh tabi gayri safi milli hasılası kişi başına 19 Bin Euro olan bir zengin ülke dediğimiz bu ülkede kişi başına borç 52 Bin Euro olduğu yerde umutsuz Yunan siyasetçisi demokrasi felan filan durumlarını bir kenara itip “merkozy” tarzı bir siyaset benimsemeye mecbur kaldılar. Yine de boyutları ne olursa olsun Finansal vahşetin mimarları Londra, Frankfurt da simsarları aracılığı ile ha bire borçlandırdıkları Yunan finansal siteminden Yunan halkına enjekte ettikleri borçların ayıbını yine onlara yapıştırıyorlar. “Hırsızın hiç mi kabahati yok ?”
Yunanistan AB yardım paketini red edecek noktadan uzaklaştı. Ama bu noktaya doğur gitseydi tabi AB birliğinin varlık sebebi ve amacı yok olabilirdi. Özellikle Euro sisteminin ciddi sorgulanacağı bir hale düşebilirlerdi. AB içinde sadece Yunan problemi olmadığı gibi zincirleme krizler sürecinin de başlamasına sebep olacak bir durumu ortaya çıkaracaktı. AB tiyatrosunda bundan sonra sahnelenecek oyun “İtalyan gerginliği” veya “Roma aşk” olacaktır. İtalya finansal sistemi Dario Argento öykülerini aratmayacak nitelikte. Berlusconi gitmeye niyetli değil, muhalefet aşırı gergin…
Kurban bayramının herkes mübarek olmasını diliyorum.